Koray Düzgören

Koray Düzgören

HDP’yi dövdürtmeyecektiniz, şimdi sıra diğer muhalefet partilerinde!

Şimdiye kadar HDP’ye yapılanlara tepki vermeyen muhalefet partileri artık sıranın kendilerine de gelmekte olduğunu herhalde fark etmiş olmalılar.

Korona salgını geçiştirildikten sonra neler olacağını bizzat Erdoğan açıklamıştı…

Cumhurbaşkanı, 14 Nisan’daki bakanlar kurulu toplantısının ardından yaptığı konuşmada, korona salgını nedeniyle yapılan eleştirilere tepki göstererek,

"Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır" demişti.

Memleketin medya ve siyaset virüsünden kurtarılacağını söyleyen, ülkeyi tek başına, kimseye hesap vermeden yöneten cumhurbaşkanı olunca, bu sözlerin ne manaya geldiğini anlamak zor değil…   

Virüs belki tıbben kontrol altına alınacak ama sebep olacağı ekonomik kriz büyük bir olasılıkla devam edip sürecek.

Kriz derinleşecek, enflasyon, işsizlik, kapanan işyerleri, yoksullaşma daha da artıp sosyal sorunlar bunalıma dönüşebilecek.

Bu nedenle korona sonrasında her şeyin farklı olacağı söyleniyor.

İnsanlar ister istemez siyasi iktidarı, ona oy vermiş ve yıllarca desteklemiş olsalar bile yaşadıkları sorunun sorumlusu olarak görecekler. Bu kaçınılmaz.

İşte iktidarı asıl korkutan bu olduğu için Erdoğan peşinen ve açık sözlülükle çarenin ne olduğunu açıklamıştı.

Hedefinin "Memleketi medya ve siyaset virüsünden kurtarmak" olduğunu söylemişti.

Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, hükümetin uygulamalarını eleştirenlere yönelik yeni operasyonların, gözaltı ve tutuklamaların habercisi olarak yorumlanmıştı.

"OHAL şartlarında yönetilen ülkede, bunun da ötesinde daha neler olabilir?" diye soranlar da olmuştu. Ama AKP-MHP iktidarı bugüne dek hiçbir zaman ‘dahanın ötesi’ konusunda bir zorlukla karşılaşmamıştı ki.

Bu kez de öyle oldu…

Öncelikle gerektiğinde ortamı germek ve şiddetin dozunu arttırmak üzere bekleyen operasyonlar devreye sokuldu.

Kürtlere ve HDP’ye yönelik bitmek bilmeyen ve de bu iktidarın devamı sürecince de asla bitmeyecek olan türlü çeşitli baskı, zulüm, engelleme, keyfi yasaklama, gözaltı, tutuklama, işkence vb. akla gelebilecek çeşitli uygulamalar yoğunlaştırıldı.

HDP’YE YÖNELİK BASKI VE ŞİDDETİN DOZU ARTTIRILDI

Kürtlerin 5 belediyesine daha el konularak kayyımlar atandı. Eş başkanlar apar topar gözaltına alındı. Henüz bir suç da yaratamadıkları için çoğunu serbest bırakmak zorunda kaldılar ama tutuklananlar da oldu.

Böylece HDP’nin 31 Mart seçiminde kazandığı 65 belediyeden geriye henüz el konulmamış sadece 12 belediye kaldı.  

Bu operasyonları protesto eden HDP’liler ve diğer demokratik kitle örgütleri mensuplarına yönelik polis uygulamalarının şiddet dozu inanılmaz boyutlara tırmandırıldı.

HDP’nin Ankara il merkezinin önünde il eş başkanı ve diğer parti yöneticileri ile milletvekillerine doğrudan saldırılar yöneltildi. Saldırılarda yaralananlar oldu.

Son olarak Diyarbakır’da kadın örgütlerinin yöneticileri ve mensupları evleri sabaha karşı basılarak gözaltına alındı.

Yeni uygulamada basın açıklamalarına da izin verilmiyor ve hatta artık parti binalarına girilerek bırakın toplantıyı bir araya gelmeler bile engellenmeye çalışılıyor.

Öte yandan iktidar, artık CHP’lilere de yönelmeye başlatıldı. İlk işareti yine Erdoğan, 16 Mayıs’ta Çanakkale Köprüsü töreni nedeniyle yaptığı konuşma sırasında verdi.

Adana Yüreğir Kaymakamlığı bünyesindeki vefa grubuna yönelik bazı eleştiriler sonrasında çıkan bir tartışmaya sözü getirerek, "Bu saldırıyı gerçekleştirenlerin CHP ilçe gençlik kolları başkanı ve beraberindekiler olduğunun anlaşıldığını" söyledi.

Bunun üzerine, bu sözleri talimat kabul eden yargı, Yüreğir İlçe Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım’ı tutukladı.

Arkasından İzmir’de bir caminin ses düzenine girilip önce ‘Çav Bella’ marşı sonra da Mahsuni’nin Yuh yuh türküsünün çalınması üzerine koparılan fırtınada olayla ilgili bir tweet’i retweetleyen CHP İzmir eski il başkan yardımcısı

Banu Özdemir tutuklandı.

Bu konuda da başta Erdoğan olmak üzere iktidarın neredeyse bütün ileri gelenleri açıklamalar yapıp olayı camilere saldırı olarak nitelendirdiler ve bu vesile ile CHP’ye de verip veriştirdiler.

CHP’yi de terörist HDP’nin (!) peşine takılmış bir parti olarak yaftalamaya başladılar.

Bu arada gazeteci gözaltıları, tutuklamaları hızını arttırarak devam ediyor. RTÜK eliyle muhalif TV’lere verilen inanılmaz yayın durdurma cezalarına tanık oluyoruz.

Muhalif gazetelerin verdikleri haberler nedeniyle resmi ilanları kesiliyor, haberleri yazan gazeteciler hakkında soruşturma yapılıyor.

DİĞER MUHALEFET PARTİLERİ DE İKTİDARIN HEDEFİNDE

Artık HDP ve bileşenlerine yönelik operasyonlar ve uygulanan şiddet iktidar için yeterli değil. CHP ve diğer muhalefet partileri de iktidarın hedefinde.

HDP’nin PKK ile terörle ilişkilendirilerek düşmanlaştırılması ve bu sayede diğer muhalefet partilerinin HDP’den uzak durmasının sağlanması da iktidar için yeterli olmuyor.

İktidar sadece HDP’yi değil, artık kendisine karşı çıkan her partiyi kriminalize etmeye çalışıyor. Hepsine uygun suçlamalar, iddialar yaratabiliyor.

Son dönemde, CHP’yi de "PKK’nin uzantısı" ilan etmeye çalışıyor. Olmadı, HDP ile işbirliği içinde olmakla suçluyor.

Yararlanmaya çalıştığı bu son son olaylar belki de bu politika nedeniyle önceden kurgulanmış bile olabilir.

İktidar sadece CHP ile de yetinmiyor. CHP ile birlikte meslek örgütleri, sendikalar ve demokrat çevreleri de PKK uzantısı ilan edip aynı cephe içine sokarak düşmanlaştırıyor.

DEVA Partisi, Gelecek Partisi hatta yeri geldikçe İYİ Parti’yi, ‘FETÖ’cü’, olarak yaftalayıp baskı altında tutmaya ve etkilerini azaltmak istiyor. Daha doğrusu kendi seçmeninden bu partilere oy kaçmasını engellemeye çalışıyor.

İktidarın asıl korkusu bu muhalefet partilerinin kendisine karşı cephede bir araya gelmeleri.

Bu operasyonların, suçlamaların, provokasyonların, kışkırtmaların, dozu giderek artan devlet ve yargı şiddetinin nedeni bu…

Şimdiye kadar HDP’ye yapılanlara tepki vermeyen (HDP’yi dövdürtmeyecektiniz!) ve olup biteni görmezden gelen muhalefet partileri artık sıranın kendilerine de gelmekte olduğunu herhalde fark etmişlerdir.

Öyleyse, artık bu iktidara karşı çıkan her muhalefet partisi bir araya gelmese de bir arada durmak gerektiğini anlamış olmalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi