AKP’nin yangında ilk kurtaracağı sektör: Ekonominin kara deliği enerji şirketleri

Türkiye’de gözler inşaat sektörünün obezleşmesini izlerken, maalesef enerji sektöründe gelen tehlikeyi ıskaladı.

Ekonomi kulislerinde günlerdir Merkez Bankası’nın rezervlerinin nasıl eksi haneye düştüğü, TL’deki değer kaybını önleyebilmek için kamu bankalarının elindeki cephaneyi nasıl harcadığı, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesinin merkezi yönetim bütçesine aktarılmasına kadar nasıl kaynağa muhtaç olunduğu konuşuluyor.

En az bu gelişmeler kadar önemli bir gelişme daha var ki, o da enerji sektörü için fon oluşturma girişimi. 

Burada bir parantez açıp, bunun bir benzerinin bankacılık ve gayrimenkul sektörü için oluşturulduğunu da hemen söyleyelim. Portföyünde markalı konut ve ticari gayrimenkullerin yer alacağı fonla hem bankaların hem de inşaat sektörünün ‘rahatlatılması’ hedefleniyor. Fonun planlanan büyüklüğü ise 5 milyar lira olacak. 

Bu fon satılmayan konutları alacak. Zaten satılmamış olan bu gayrimenkulleri kim alacak? Yabancılar alır derseniz, onu çok beklersiniz. Betoncuları batmaktan kurtaracak bu fonun finansmanını kim üstlenecek? Muhtemelen Hazine borçlanması ile maliyet yine maalesef yurttaşın sırtına yüklenecek.  

Bankaların ve betoncuların dışında reel kesimi ilgilendiren boyutunda ise enerji fonu kurmak var. Bazı anlı şanlı holding patronlarının teatral şovlarla kargaların bile güldüğü Berat Albayrak’ın sunumuna övgüler düzerken, "Biz onu Enerji Bakanlığı döneminden tanırız. Albayrak, çok başarılı bir Enerji Bakanlığı yapmıştır" demesine bakmayın siz. 

Bunların çok başarılı bulduğu şimdinin Hazine ve Maliye Bakanı olan damadın Enerji Bakanlığı döneminde giriştiği hesapsız kitapsız, plansız programsız yatırımların bedeli de bu enerji fonuyla dolaylı biçimde yurttaşa yıkılacak, kemerlerinizi bağlayın. 

FONUN BÜYÜKLÜĞÜN 12 MİLYAR LİRA OLACAK

Enerji fonunun büyüklüğünün de 12 milyar lira olacağı belirtiliyor. Yani 2 milyar dolar düzeyinde. Bu da demek oluyor ki, geçen yıl arka arkaya borç yapılandırmasına giden enerji şirketleri borçlarını ödeyebilecek durumda değil, acilen para lazım.

Burada da yine bir parantez açarak bir hatırlatma yapalım. Bir ay önce Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, enerji sektöründe bir çok yatırım yapıldığını, bunların arasında ithal girdiye dayalı olan bazı doğalgaz ve ithal kömür tesislerinin ekonomik olmadığını dile getirerek, "Dağıtım tarafında da yönetsel ve piyasadaki kalabalıklığa da bağlı olarak bazı sıkıntıların olduğu açık, ama bankalarda 100 milyar dolarlık uzun vadeli finansmanın 50 milyar doları enerji" demişti.

Şaka değil, "burası gerçekten çok önemli" Ateş, ne yapılabileceğiyle ilgili de önerisini şöyle ifade etmişti: 

"Bu yatırımlar ortalama vadesi altı yedi yıl kalmış, nakit akışı süren tesisler. Bunları menkulleştirip, yurt içi veya dışına satmak ve kamu bankaları öncelikli olmak üzere bankacılık sistemine bir likite sokmak mümkün. Bu şekilde bir süreç kamu bankalarından bile başlasa neticede piyasayı rahatlatacaktır. Ekonominin 2019-2020'de biraz daha düşük büyümesi, enerji talebini de düşük tutuyor. Bu yüzden bu iki yılı atlatmamız lazım. Ondan sonra Türkiye ortalama yüzde 4'ün üzerinde büyüme seyrine ulaştığında, enerji tüketimi de artacak. Bu süreçte hakikaten işini yürütemeyen, zombileşmiş firmalar da buradan tasfiye olacak. Daha büyük ölçeklerle, daha homojen bir sektörde ve nispeten daha büyük oyuncuların olduğu, ölçek ekonomisinden yararlanan bir modele doğru geçiş olacak. Enerji sektöründe çok fazla sayıda irili ufaklı yatırımcı ve yatırım var. Bir dağınıklık söz konusu. Bu yüzden, belli bir konsolidasyon süreci yaşanabilir. Bu, dünyada da her zaman böyle olmuştur. Önemli olan, bu süreci sağlıklı atlatmak."

Böyle anlatıldığı gibi kolay mı işleyecek süreç? Uzun lafı kısası, enerji sektöründe iflaslar yolda…

Oluşturulacak yeni enerji fonuyla, fona dahil edilecek şirketlerin "ekonomik faaliyetlerinin sürebilmesi için" bir çatı yönetim şirketi kurulacak. Hangi batık projeye hangi banka kredi verdiyse, o bankanın da fona dahil olacağı bir sistem işletilecek. 

İktidar kanadında enerji şirketlerini kurtarma formülleri aranırken, Reuters’ın Türkiye'nin enerji sektörünün 13 milyar doları bulan ödenemeyen borçlarını kurtarmayı planladığını yazdı. Tesadüf mü? Sanmam. 

Reuters’a konuşan 10'dan fazla bankacı, yatırımcı, danışman ve şirket yöneticisine göre Ankara, bankaların bu borçları bilançolarından silip fon olarak tanımlayıp birkaç yıl içinde yabancı yatırımcılara satabilmeleri için bankalarla birlikte bir yasal düzenleme üzerine çalışıyor. Kaynaklar, plan dahilinde hükümetin bankaların istediği oranda olmasa da elektrik zammını kabul edeceğini, doğalgaz ve kömür santrallerinin de bir havuz fonunda birleştirilerek ekonomi toparlayınca satılacağını aktardı.

Enerji sektörünün içinde bulunduğu fotoğraf gayet net. Batıklar, borçlarını çevirecek kabiliyet ve imkânları yok. Muhtemelen Türk Telekom’da uygulanan model gibi borcunu çeviremeyen enerji şirketlerinde alacaklı bankalar bir konsorsiyum şeklinde yönetimlerde görev alacak. 

Peki, enerji sektöründe biz buraya nasıl geldik? Geçtiğimiz aylarda enerji sektöründeki gidişattan şu yazıda bahsetmiştim. Ne olmuştu, hatırlamakta fayda var…

Geçen yıl malum konkordato talepleri arka arkaya gelirken, bir kısım gruplar da borç yapılandırması için bankalarla masaya oturmuştu. 

Enerji sektöründen gidersek, sektörün 100 milyar dolar civarındaki yatırımlar sonrası faiz hariç 50 milyar dolarlık bir kredi yükü var.

TÜRKİYE’NİN EN BORÇLU ENERJİ ŞİRKETLERİ

İtalyan Ansaldo Energia ile Ünal Aysal'ın sahibi olduğu Unit Investment NV'nin ortaklığındaki Yeni Elektrik Üretim, Unit Investment'in Doğan Holding ve Doğuş Holding ile ortak olduğu Boyabat Hidroelektrik Santrali, Çekya merkezli enerji şirketi CEZ Türkiye'de yüzde 37,36 hissesine sahip olduğu Akenerji, Bursa merkezli enerji şirketi Bis Enerji yapılandırma isteyen enerji şirketlerinden en bilinenleri…

Burada en dikkat çeken isim Bereket Enerji… Bereket Enerji ile ilgili detaylardan şu yazıda bahsetmiştik.

Geçen yıl temmuz ayında Bereket Enerji Grubu'nun 4 milyar dolarlık borcunun yeniden yapılandırılması için bankalarla görüştüğü, borçlarını azaltmak için varlık satışı planladığı belirtilmişti. 

O dönem Bloomberg’de yer alan haberde, enerji firmalarının aldığı kredilerin en az 6,1 milyar dolarlık kısmının yeniden yapılandırma içinde olduğu, bunun 4 milyar dolarını, enerji santrallarını elden çıkarmak isteyen Bereket Enerji'nin borçlarının oluşturduğu kaydedilmişti. 

Bereket Enerji, en kritik hamlesini artık hurdaya çıkarılması gereken kömürlü termik santralleri özelleştirmeden alarak yaptı. 2014’te Yatağan Termik Santrali'ni özelleştirmeden 1,4 milyar dolara, İzmir-Manisa Elektrik Dağıtımı'nı 2013'te 1,23 milyar dolara aldı. Aynı şekilde Çatalağzı Termik Santrali de yine grup tarafından 2014'te özelleştirmeden devralındı.

Yine geçen yıl Çanakkale Çan’da faaliyet gösteren 18 Mart Termik Santrali’nin sahibi Odaş Enerji’nin de borçlarını ödemekte güçlük çektiği belirtildi.

Daha sonra 2019’a geldiğimizde Torku markasının da sahibi Anadolu Birlik Grubu’nun enerji yatırımlarında kullandığı kredileri yapılandırmak için bankalarla görüştüğü ifade edildi. Grubun 2 milyar dolar borcunun yaklaşık yarısını yapılandırmak istediği kaydedildi. Holding, özelleştirmeden 2013’te 985 milyon dolara Kangal Termik Santrali’ni, 2015’te 685 milyon dolara da Soma Termik Santrali’ni satın aldı. Holdingin esas niyeti Konya Karapınar kapalı havzasındaki linyit rezervini çıkarmak ve 5000 MW gücündeki termik santrali inşa etmekti.

Bu konuyla ilgili daha önceki yazımda, bu şirketlerin giderek daha fazla ekonominin kara deliği haline geleceklerinden bahsetmiştim. Çok beklememiz gerekmedi, Türkiye’de inşaat ve bankalardan sonra en sorunlu üretim alanı enerji şirketleri.

Bu şirketler özellikle termik santral yatırımlarını yaparken, doğaya büyük zararlar verdiler, çevre kirliliğinin en yoğun olduğu santralleri satın aldılar, yaptıkları plansız yatırımlar neticesinde finansal darboğaza girip yapılandırma istediler, üstelik de güvenli çalışma ortamı yaratmayarak işçilerin ölümüne ve yaralanmasına sebep oldular. Türkiye ekonomisinin bizzat iktidar eliyle sokulduğu darboğazda zaten plansız ve programsız yapılmış enerji yatırımları, ekonominin resesyona girmesiyle, sanayinin ve üretim kesiminin kesintili ilerlemesiyle ülkenin sırtında kambura dönüştü. 

Hâlâ daha iktidar, EÜAŞ eliyle özellikle elektrik üretiminde kömürlü yakıt kullanan şirketlere ve kömür madenciliğine önemli imtiyazlar sağlıyor. EÜAŞ, kömür rezervlerinin kamu kaynakları ile geliştirilmesi, finansal risklerinin teşviklerle aşılması ile verimsiz ve kâr etmeyecek kömür yatırımlarını, yatırımcılar ve bankalar için cazip hale getirmesi gibi başlıklar altında kamu kaynaklarını kirli kömür şirketlerine aktarıyor.

EÜAŞ, kelimenin tam anlamıyla kömürlü termik santral projelerini kılçıksızlaştırıp özel sektörün hizmetine sunuyor. Saçma sapan projeler ÇED süreçlerinden kaçırılıyor. Türkiye’de gözler inşaat sektörünün obezleşmesini izlerken, maalesef enerji sektöründe gelen tehlikeyi ıskaladı. Büyük resme bakınca, enerji şirketlerinin neden yangında ilk kurtarılacaklar listesinin başlarında olduğu daha net görülüyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi