Pelin Cengiz
Termik santralciler zorda: Bereket Enerji'den sonra Odaş Enerji
Türkiye'de son günlerde gündemin en önemli başlıklarından biri konkordato ilan eden şirketler. Neredeyse her gün dört beş tane orta ve büyük çapta şirketin konkordato talep ettiğini öğreniyoruz.
Uzmanların yaptığı hesaplamalara göre, sadece son üç ayda 3 binden fazla şirket konkordato ilan etti. Şu anda mahkemelere yapılmış konkordato talepleriyle ilgili kararları bekleyen ve konkordato talebi için hazırlık yapan borçlu sayısı dikkate alındığında, yıl bitmeden bu sayının 5 bin ila 7 bin arasında olması bekleniyor.
Döviz kurlarında görülen yükseliş borç yükünü arttırınca özel şirketler ciddi bir darboğaza girdi, bu durumun bankalar üzerinde yaratacağı etki de önümüzdeki dönemin en çok konuşulacak konuları arasında yer alacak gibi duruyor.
Farklı üretim alanlarında faaliyet gösteren şirketlerin ve Türkiye'nin önde gelen gruplarının yanı sıra ayakkabı, inşaat ve inşaata bağlı yan sektörlerin başı çektiği görülüyor. Peki ya son 15 yılda yeni projeler ve anlaşmalar için bankalardan yüksek oranda kredi kullanan enerji şirketleri?
Enerji şirketlerinin yaşadığı sıkıntının temelinde, aldıkları kredinin büyük oranda dövize bağlı kredi olması buna karşın Türkiye'de enerji şirketlerinin gelirlerini Türk Lirası olarak kazanması bulunuyor. Bu sebeple borç yapılandırma taleplerinde enerji şirketlerinin hatırı sayılır bir ağırlığı var.
Enerji sektöründeki uzmanların yaptığı açıklamaya göre, 100 milyar dolar civarındaki yatırımlar sonrası faiz hariç sektörde 50 milyar dolarlık bir kredi yükü bulunuyor.
İtalyan Ansaldo Energia ile Ünal Aysal'ın sahibi olduğu Unit Investment NV'nin ortaklığındaki Yeni Elektrik Üretim, Unit Investment'in Doğan Holding ve Doğuş Holding ile ortak olduğu Boyabat Hidroelektrik Santrali, Çekya merkezli enerji şirketi CEZ Türkiye'de yüzde 37,36 hissesine sahip olduğu Akenerji, Bursa merkezli enerji şirketi Bis Enerji yapılandırma isteyen enerji şirketlerinden en bilinenleri...
Lafı fazla uzatmadan termik santral yatırımcılarına getireyim.
Malum, enerji alanında başta kömür olmak üzere fosil yakıtlara dayalı büyüme politikaları, Türkiye'de her geçen gün devreye giren plansız enerji yatırımlarını hızlandırdı. Özellikle termik santral yatırımlarında ve proje sayısında adeta patlama yaşandı.
Elbette bu kadar kontrolsüz şekilde kömüre dayalı termik santral yatırımlarının bir yerde tıkanmış olması çok doğal. Bu kömüre dayalı madencilik ve termik santral yatırımlarının doğaya verdiği zararlar artık herkesin malumu, yaşam savunucuları doğa koruma için canla başla bu yatırımcılara karşı yıllardır artan bir ivmeyle mücadele veriyor.
Temmuz ayının ilk haftasında Bereket Enerji Grubu'nun 4 milyar dolarlık borcunun yeniden yapılandırılması için bankalarla görüştüğü, borçlarını azaltmak için varlık satışı planladığı belirtildi.
Bloomberg'e göre, enerji firmalarının aldığı kredilerin en az 6,1 milyar dolarlık kısmı yeniden yapılandırma içinde. Bunun 4 milyar dolarını, enerji santrallarını elden çıkarmak isteyen Bereket Enerji'nin borçları oluşturuyor.
Bereket Enerji Grubu, şu anda bilebildiğimiz kadarıyla Türkiye'de yeniden yapılandırma kapsamına giren üçüncü büyük grup.
Bereket Enerji ile ilgili detaylara şu yazıda yer vermiştik.
Bereket Enerji, 2014 yılında Yatağan Termik Santrali'ni özelleştirmeden 1,4 milyar dolara, İzmir-Manisa Elektrik Dağıtımı'nı da 2013'te 1,23 milyar dolara aldı. Aynı şekilde Çatalağzı Termik Santrali de yine grup tarafından 2014'te özelleştirmeden devralındı.
Bereket Enerji'den sonra Odaş Enerji'nin de borçlarını ödeme güçlüğü içinde olduğunu öğreniyoruz. Odaş Enerji, Çanakkale Çan'da faaliyette olan 18 Mart Termik Santrali'nin sahibi. Şirket ikinci termik santrali olan Çan 2 Termik Santrali'ni geçtiğimiz aylarda deneme üretimine geçirmişti.
Bir iki hafta önce Odaş, enerji ve emtia fiyat raporlama ajansı Argus Media'da yer alan bilgilere göre, Çan 2 Termik Santrali'nin kredilerinde geri ödeme takvimini bir yıl öteledi, ana kreditörlerle yapılan görüşmeler sonucu ödemelerin 2019 yerine 2020'de başlayacağını duyurdu.
Argus Media, şirketlerin yılbaşından bu yana yüzde 40'tan fazla değer kaybederek zayıflayan Türk Lirası ile mücadele etmek zorunda olduğunu belirterek, "Zayıf ülke para birimi nedeniyle artan maliyetler, Türkiye'deki enerji şirketlerinin, özellikle de termik santrallere sahip olanların finansallarına baskı yapıyor. Bu şirketlerin çoğu, kömür ve gaz yakıtlı tesisler inşa etmek için yabancı para finansmanına güveniyordu. Ancak, bu şirketlerin kayıpları arttı" ifadelerine yer verdi.
Bu finansal açıdan zordaki iki şirketi ortaklaştıran başka bir durum daha var.
Bereket Enerji borçlarını yapılandırma peşinde koşarken, gruba ait Yatağan Termik Santrali'nde bir iş cinayeti meydana geldi, kül silosuna düşen işçi yaşamını yitirdi.
Aynı şekilde Odak Enerji'nin mali sıkıntıya girdiği ortaya çıkmadan bir iki hafta önce yeni devreye aldığı Çan 2 Termik Santrali'nde kömürlerin depolandığı bölümde çıkan yangınla birlikte patlama meydana geldi. Müdahale sırasında gazdan etkilenen altı işçi hastaneye kaldırıldı.
Bu şirketler termik santral yatırımlarını yaparken, doğaya zarar verdiler, çevre kirliliğinin en yoğun olduğu santralleri satın aldılar, yaptıkları plansız yatırımlar neticesinde finansal darboğaza girip yapılandırma istediler, üstelik de güvenli çalışma ortamı yaratmayarak işçilerin ölümüne ve yaralanmasına sebep oldular.
Bu şirketler Türkiye'nin giderek daha fazla kara deliği haline gelecekler.
Geçen hafta Urgewald tarafından "kömürün kara listesi" olarak nitelendirilen dünyanın en büyük 120 yeni kömürlü termik santralini planlayan şirketilerin listesi yayınladı. Dünyada yeni kömürlü termik santral planlayan en büyük 120 şirketin arasında beş tane de Türkiye'den şirket var.
Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) planladığı 15 bin 370 MW kurulu güç ile küresel listede yedinci sırada. Diğer dört şirket ise Çelikler Holding, Hattat Holding, Kolin Grubu ve Yıldırım Enerji.
Türkiye'de planlanan yeni kömürlü termik santral proje sayısı, 2015'te 70'in üzerindeyken Temmuz 2018'de yaklaşık 50 projeye düştü. Bu düşüşün ardında yerel toplulukların ve sivil toplumun bu projelerin sağlık, geçim kaynakları ve iklim etkilerine karşı verdikleri mücadelelerden, Türkiye hükümetinin yerel kömür kömür projelerini tercih eden politikasındaki değişiklik ve sponsor şirket ve yatırımcıların yaşadıkları finansal sıkıntılara kadar farklı nedenleri bulunuyor.
Ama esas mesele kreditörler. Kim fonluyor bu şirketleri? Doğamızı, havamızı, suyumuzu yok eden bu şirketlere kim arka çıkıyor? Güvenli çalışma ortamı sağlamayan bu kirli yatırımları kim destekliyor? Sanırım onların da kim olduklarını yakında öğreneceğiz...