Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Kartal yavrusu yaşayacak!

Demir Sönmez en son kendini, trajik Karabağ (Artsakh) Cumhuriyeti /Azerbaycan savaşının fotografçısı olarak gösterdi. Kolay değil savaş fotografçılığı. Kelle koltukta.

Stockholm. Demir Sönmez, 'Cenevre’nin fotografçısı' diye bilinir. Cenevre, BM organlarının da yer alması ile özel bir yerdir. Zaten 2. Dünya Savaşı öncesinde BM’nin atası Milletler Cemiyeti'nin merkezi Cenevre’deydi. Yani Cenevre, New York konumundaydı.

Cenevre’ye ilk 1995 yılında şimdi yaşadığım Stockholm’den uçmuştum. Yirmi yıl sonra orada yaşayacağım hiç aklıma gelir miydi? BM’nin Mart ayındaki dönemsel toplantısına katılmak üzere gitmiştik Cenevre’ye. Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu'nun delegasyonu içinde yer alıyorduk, Akın Birdal ve Nazmi Gür ile birlikte. 1993 de aynı ekip Viyana’daki BM dönemsel toplantısındaydık. Viyana da BM’nin Avrupa’daki ikinci merkezi gibidir. Bu kez Ercan Kanar da bizimleydi. Nazmi Gür şimdi hapiste. İnsan hakları diplomasisinde emeği ve yeri olan Nazmi Gür’ün bir an önce bırakılması dileğiyle. Sadece onun mu! Hepsinin !

Demir Sönmez, Cenevre’de BM binası önündeki dünyanın her kıtasından insanların protestolarını yıllarca fotografladı. Geçen yıl da, corona virüsü tehditi altındaki Cenevre kentinin sokaklarını ve insanlarını kitaplaştırdı fotografları ile.

Demir Sönmez ile ilkin genç yaşında Ankara’da Dost Kitabevi'nde tanıştığımı hatırlıyorum. 1995 yılında Cenevre’ye geldiğimde ise Demir, oradaki Halk Evi'nin başkanlığını yürütüyordu.

Daha sonraki bir seyahatimde Demir Sönmez, Cenevre Sanat ve Tarih Müzesi'nde çalışıyordu. Filistin yönetiminin temsilcisinin ziyareti sırasında, onunla birlikte resim çektirdi diye işten atılacaktı. İşte ondan sonra kendini Cenevre sokaklarında fotografçılığa vuracaktı.

2004 yılında ise bu kez Hrant Dink ile yine BM İnsan Hakları Komisyonunun 60. Dönem toplantısına katılmıştık, Uluslararası PEN ve Uluslararası Yayıncılar Birliği aracılığıyla bu kez. Demir Sönmez, Hrant Dink’in, BM önündeki anıtta, gözü bağlı insannlar arasında dikilirken resmini çekmişti. Hiç aklımıza gelir miydi 3 küsür yıl sonra onunla vedalaşacağımız ?

Demir Sönmez en son kendini, trajik Karabağ (Artsakh) Cumhuriyeti /Azerbaycan savaşının fotografçısı olarak gösterdi. Kolay değil savaş fotografçılığı. Kelle koltukta.

Sağ olsun, 'halk diplomasisi öncüsü' diye tanımladığım bizim Raffi yardımcı oldu ona.

Savaşın en yoğun olduğu yörelerde belfesel fotografçılık yaptı. Şuşi’nin neredeyse düşüşüne tanık oldu. Kılpayı kurtuldu. Karabağ (Artsakh) Cumhuriyeti'nin başkenti Stepanakert’in bombardımanından da yırttı. Ermenistan ile Karabağ Cumhuriyeti arasındaki Kızıl Kürdistan kadim Laçin koridorundan Erivan’a sağ salim dönmeyi başardı. Ezidi toplumu ile buluştu. Ezidi askerlerin cenaze törenlerine katıldı.

Şimdi dört gözle 3. albümünün yayınlanmasını bekliyorum. Ermenistan/Karabağ (Artsakh) /Azerbeycan Cumhuriyetleri arasında provoke edilmiş savaşın tanıklığını yapan fotograf albümünü! Özellikle de kurtarmaya çalıştığı kartal yavrusunun resmini. Kendi kaderine terk edildiği halde o kartal yavrusunun yaşayacağına inanıyorum. Kadim Karabağ/Artsakh gibi!

Belçikalı Ermeni bir müzisyen füze ile zarar gören St Ghazanchetsots Kilisesi'nde Komitas'ın "Krunk"unu icra ediyor.

Demir Sönmez, görsel tanıklığını şöyle sunuyor :

27 Eylül 2020 Ermeni halkı bir kez daha soykırım saldırısına hedef oldu… Tüm dünyanın, ya direkt ya dolaylı, ya da sessiz kalarak, Uluslararası kurum ve kuruluşları tarafından diplomatik olarak desteklenen, ekonomik, askeri, teknolojik üstünlük avantajlarına karşısında, Ermeni ve Dağlık Karabağ (Artsakh) halkı tam 44 gün soykırıma karşı kahramanca direndi. Ermeni ve Artsakh halkı bu savaş da sadece İki devlete karşı değil, cihadistlere karşı da savaştı. Ve karşısında  Nato'nun ikinci büyük askeri gücünün  teknolojik üstünlüğü de vardı…Ortadoğu'nun, Mezopotamya ve Kafkasya’nın kadım halkı Ermeniler ve Yezidiler bu savaşla bir kez daha yok edilmek istendi…"

Demir Sönmez, Cenevre BM Binası önünde ilk fotograf albümü, 'Milletler Meydanı Halklar Meydanı' ile birlikte.

Bu savaş Soykırımın devamı idi.  Benim bir foto muhabiri, bir gazeteci olarak bu sürece karşı kayıtsız ve sessiz kalmam mümkün değildi. Tehdit altında bir halkın yanında olmak, onların yaşadıklarına tanıklık etmek, acılarını paylaşmak, seslerini, çığlıklarını dünyaya duyurmak ve de gelecek kuşaklar için yaşanan gerçekleri belgelemek, tarihe not düşmek bir yükümlülüktü benim için… Coronavirus günlerin ağır sosyal, ekonomik ve sağlık koşulları beni ne kadar zorlasa da dostlarımın destekleri sayesinde 22 ekimde önce Ermenistan’a oradan da Artsakh yolculuğuna başladım."…

Ve albümünü şöyle sonlandırıyor: "Düşünceler fırtınası içinde boğuluyorum, yaralı yavru kartalı düşünüyorum, şimdi, yılanlar, akbabalar, yabani hayvanlar onu parçalamak için nasıl sabırsızlıkla bekliyorlar, bu bizimde suçumuz, onu orada bırakmamalıydık diyorum. Yaralı yavru kartal, yaralı insanlar, yaralı ülkeler, bizim yaptığımız gibi kendi kaderleriyle yüz yüze bırakılırsa, yaralarını nasıl sarabilirler ki?"

Tecrit Edilmiş Cenevre


Yazı görseli: Bir zamanlar toplu evlenme töreni yapılan Suşi Ghazanchetsots Kilisesi

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi