Su Ürünleri Mühendisi Nedim Kartal: Endüstriyel balıkçılık ve ölü ağlar Ege Denizi'ni tehdit ediyor

Su Ürünleri Mühendisi Nedim Kartal: Endüstriyel balıkçılık ve ölü ağlar Ege Denizi'ni tehdit ediyor
Ege, deniz kirliliği ile gündemde. Su Ürünleri Mühendisi Nedim Kartal, “Denize rastgele atılan çöpsel atıklar, teknelerden salınan atık sular, motor yağları ve yakıt artıkları denizde yaşayan deniz canlıları için tehlike" dedi.

Esra ÇİFTÇİ


BALIKESİR - Ayvalık'ta yaşayan Su Ürünleri Mühendisi ve doğa aktivisti Nedim Kartal, deniz kirliliğine karşı uyarılarda bulunarak önlem alınmasını talep etti.

Ayvalık, Edremit Körfez ve Burhaniye ilçesi dahil olmak üzere donanımlı ve yeterli bir arıtma tesisinin olmadığını söyleyen Kartal, neredeyse bütün kanalizasyon atıklarının derin deşarj ile denizlere aktığını bunun da ikinci büyük problem olduğunun altını çiziyor.

“Çok acil bir şekilde yeterli seviyede akıllı arıtma sistem ve tesislerinin kurulması gerekiyor. Bana göre yollardan, alt yapıdan önce kesinlikle bunun çözülmesi şart. Üç tarafı denizlerle çevrili müthiş zenginliğe sahip olan bir ülkeye sahibiz ama maalesef bundan yeterli derecede yararlanamıyoruz. Denizleri koruyamadığımızdan dolayı da yeteri kadar verim alamıyoruz.”

'EVSEL ATIKLAR ÇOK BÜYÜK SORUN'

İnsanların plaj ve sahillerde evsel atıkları düşüncesizce denizlere atarak aslında çok büyük suç işlediklerini söyleyen Kartal, bu atıkların içinde sandalyeden, televizyona, camdan, demire akla gelen ne varsa her şeyin bulunduğunu ifade ediyor.

“Turizm haftası, Denizcilik Kabotaj Bayramı gibi yılın belli dönemlerinde farkındalık yaratmak adına deniz dibi temizliği için deniz altına indiğimizde kirlilikten görüş mesafesi 15-20 cm, aslında tehlikeli bir iş de yapıyoruz. Denizin altından çıkan cam, demir vs. gibi kesici delici atıkların bize zarar verebileceğini bildiğimiz halde sırf farkındalık yaratmak, insanlara "bunları siz atıyorsunuz ve attığınız bu evsel atıklar denizdeki tüm canlılar için çok büyük bir tehlike oluşturuyor" demek için her yıl belli dönemlerde üyesi olduğum Ayvalık 3SEA Dalış Merkezi ile gönüllü olarak dalıyoruz ve denizden çıkardığımız evsel atıkları sergiliyoruz. Tabi ki yetmiyor, yetmesi de mümkün değil çünkü insanlar denizi kirletmeye devam ediyorlar. Denizi kirleten bir başka sorun da teknelerdeki atık sular (sintine suları), yeterli denetimler olmadığı için fırsatını bulan gizli saklı denize boşaltıyor. Bunun içinde motor yağları, yakıt atıkları var. Caydırıcı cezalarla bunlar engellenebilir diye düşünüyorum, tabi başta insanların bilinçlenmesi şart.”

'BALIKLARIN IŞIKLA AVLANMASI YASAKLANMALI'

Bölgenin su kalitesi olarak Türkiye’nin en temiz sularına sahip olduğunu söyleyen Kartal, çok fazla balık türlerine rastlandığını, en lezzetli balıkların Ayvalık ve Körfez’den çıktığını belirtiyor. Kartal bunun nedenini ise, Kuzey Ege bölgesinin Minos patlamasına atıfta bulunarak volkanların çökmesiyle oluştuğunu ifade ediyor ve şöyle devam ediyor.

“Hem bu lezzetli balıkların korunması hem de ekonomik anlamda katkılarını alabilmemiz için mutlaka ilk önce bu kirlilikle mücadele etmemiz gerekiyor. Burada 1 Eylül ile beraber sanayi tipi, endüstriyel balıkçılık dediğimiz balıkçılık mevsimi açılıyor, 15 Nisan’a kadar devam ediyor. Burada orta su trolü dediğimiz halkın ise “gırgır” dediği bir trol çeşidi var. Bu balıklar hala ışıkla avlanıyorlar. Balıkları avlamak için 9 bin wat ışığı saatlerce yakıyorlar. Bunun artık yasaklanması lazım, yasaklanamıyorsa da denetimlerinin yapılması lazım.”

'ÖLÜ AĞLAR DENİZ CANLILARINA ZARAR VERİYOR'

Ölü ağların da deniz kirliliği için çok büyük sorun olduğunu söyleyen Kartal, bu ölü ağların balıkçıların denizde unuttuğu veya avlanırken bir resife, bir kayaya takılıp koparmak kesmek zorunda kaldığı ağlar olduğunu ifade ediyor. Bu ölü balık ağlarının denizden çıkarılmadığı sürece yüzlerce yıl denizdeki balık ve diğer canlıları avlamaya devam ettiğini söyleyen Kartal şöyle devam ediyor:

“Çünkü bunlar petrol türevi ağlar, denizde yok olmaları 600 yılı geçiyor ve hiçbir şekilde geri dönüşümü yok. Bunların denizlerimizden temizlenmesi için birkaç farklı aktivist grubun, üniversite hocalarının geliştirdiği projeler var. İstanbul’dan tutun, Bodrum’un aşağısına kadar bütün Ege kıyısı, batı Akdeniz’e kadar fırsat buldukça, ödenek çıktıkça gidip yine gönüllü bir şekilde dalıp bu ölü ağların temizliğinde görev alıyoruz. Balıkçının kendine kurşun sıkmaması lazım. Eğer ağı takılmışsa yardım almalı. Sadece Ayvalık’ta bile çok kapsamlı dalış okulları var, bunlardan rica edip 2 tane dalgıç indirip takıldığı ağı temizletebilir. Hem bunu yaptığında yeniden bir ağ almak zorunda kalmayacaktır, en önemlisi o ağlarla balık ve diğer deniz canlılarına zarar vermeyecektir. Denizi temizlemek çok zordur, uzman dalgıçlarla belli bir miktar olabilir ama bir dalgıcın denizin altında kalabileceği süre bellidir ve kısıtlıdır o yüzden tamamen temizlemek mümkün değil. Evet eğitim önemlidir ama yaptırım da olması gerekiyor. Kıyı bölgelerinde jandarma, zabıta, sahil güvenlik, polis kim varsa özellikle sezonun yoğun olduğu dönemlerde ekipler halinde sahillerde ve denize kıyısı olan alanlarda gezecek ve denizleri kirleteni gördüğü anda hemen caydırıcı cezalar kesecek. O parayı veren bir daha yapmaz."

'KARADA ORMAN NE İSE DENİZDE PASİDONYA DA ODUR'

Balıkçıların avlanmak için kullandıkları trollerin pasidonya yani deniz çayırlarına da ciddi zararlar verdiğini söyleyen Kartal, batı ülkelerinde trol ağlarının 40 metre derinlikten sonra kullanıldığını ülkemizde ise bu sınırın 24 metre derinlikte olduğunu ve buna dahi uyulmadığının altını çiziyor. “Karada orman neyse denizde pasidonya da odur” diyen Kartal, pasidonyaların güneş ışığını alıp, fotosentez yapıp denize oksijen sağlayan çok önemli bir sualtı bitkisi olduğunu da önemle belirtiyor ve şöyle devam ediyor.

“Deniz canlılarının sığındığı, yumurtalarını bıraktığı, yuvalarını kurduğu ve beslenme alanları yarattığı bir alandır pasidonya çayırları. Pasidonyaya deniz ormanları da diyebiliriz aslında. Yeşildir, yaşlanınca kahverengiye dönüyor ve yaprak yaprak kopuyor. Deniz çayırları denizdeki bütün canlılar için önemli olduğu gibi, ayrıca denizaltı erozyonunu da önlüyor. Akdeniz’de deniz kenarındaki termik santrallerden akıtılan sıcak sular zaten sıcak olan deniz suyunu daha da ısıtarak normal seviyenin çok üzerine çıkarıyor, bu durumda flora diye bir şey bırakmıyor, su altında yosun diye bir şey yok, bildiğiniz çöl. Bu tehlike Ege için de geçerli, pasidonya bittiği zaman oksijensiz bir deniz ve minimum canlının olduğu bir ortamla karşılaşacağız."

Öne Çıkanlar