1960’larda yaşanan gazetecileri yazdıklarından dolayı linç etme yöntemi yeniden uygulamaya konuldu. ‘İşkenceye sıfır tolerans’ diye kurdukları iktidar ‘işkenceciye sıfır ceza’ noktasında.
Sadece bakan, başbakan, TBMM başkanı olmanın değil, çocuklarının onlarca gemilik filo sahibi olmasının, Avrupa’da gayrimenkul almanın bir bedeli olacaktı. Şimdi ödenen de bu bedeldir.
‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ efsanesi çöktü. İktidarlarını kaybetmemek için önlerine geleni çalıyorlar. 'Hırsız var' diyerek slogan çalıyorlar, vaat çalıyorlar, kişisel veri çalıyorlar...
Türkiye siyasal ve toplumsal dönüşümün eşiğine gelmiş bir ülkenin sinyallerini veriyor. Artık korkma sırası hak, hukuk, adalet tanımayan muktedirlere geldi.
YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etme kararı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bir darbeyle Türkiye Cumhuriyeti Genel Başkanlığı’na dönüştüğünün resmidir.
Emniyetinden yargısına, cezaevlerinden miting alanlarına kadar haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik ve vicdansızlık habis bir ur gibi her yanını sarıyor bu ülkenin.
‘Türk Dışişleri, Tokyo Üniversitesi’nde başlayan Kürtçe derse son verilmesini istedi’. Bu haberi okuyunca önce inanamadım. Ancak Salih Müslim’in yıllar önce anlattıklarını hatırlayınca…
Aslında, ‘kendi iktidarının bekasını’ sürdürebilmek için her türlü yöntemi meşru gören bir anlayışın yarattığı kutuplaşmanın doğal sonucuydu her yanı kuşatılmış Erdoğan’ın söylediği o ‘gaz’.
AKP-MHP işbirliğiyle topluma dayatılan, şaibeli bir referandumla kabul edilen, bugün yaşanan kaosta önemli payı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi daha bir yılı dolmadan çöktü.
Erdoğan hırsızlıkla kaybettiklerini anlatacak, oysa tekrarlanır da 100 bin farkla kaybederse bırakın bunu halka anlatmayı, artık bittiğini kabul edip siyaseti bırakması gerekecek.
Erdoğan hem seçimleri, hem ‘yenilmezlik’ unvanını kaybetmiştir. Çıraklık, kalfalık, ustalık dönemlerinden sonra gelen ‘büyük ustalık’ dönemi kısa sürmüş, artık ‘büyük tökezleme’ başlamıştır.
İstediğiniz kadar seçim yapın, oy sayın, muhaliflerin mazbatalarını istediğiniz kadar kaçırın, 17 yaşında 11. kez gözaltına alınan Cotkar Amara’ların iki eli iki yakanızdadır.
Yaşadığımız pratik bile bize gösterdi ki; seçimle geldiler ama seçimle gitmeyecekler. Bunları ancak bütün hilelere karşın seçim kazanmış bir halk götürür. Elbette bir daha seçim olursa…
Kürtler, Şırnak’a devlet eliyle seçim operasyonunun intikamını sadece Mersin’de, Adana’da, Antalya’da, Ankara’da almadı. Erdoğan’ı İstanbul’da da vurdular.
En büyük korkuları Erdoğan’ın yenilmez bir ilahi güç değil de ‘çizilebilir karizmaya sahip’ bir fani olduğunun anlaşılmasıydı. İşte bunun için de karanlık bir kaosa sürüklüyorlar ülkeyi.
Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmeni kampanyasına katıldıkları için 'terör örgütü propagandası' suçlamasıyla yargılanan gazetecilerin davası bugün kaldığı yerden devam etti.
Ne bileyim, 28 ya da 26, 25 hatta 20 çekseydi de siyaset adına, özellikle AKP-MHP iktidarı tarafından yaşatılan bunca rezillik, pespayelik, toplumu zehirleyen nefret dili daha kısa sürseydi.
En doğrusunu Küba devriminin önderleri söylemiş; ‘Biz kaybedersek kalkar yeniden başlarız. Fakat diktatör kaybederse bu onun sonu olur!’
1 Nisan'dan itibaren belki hepimiz yeni bir gözle her şeyi değerlendiririz artık.
Bekaya sığınıyor, ezana sarılıyor, bütün çirkinliklerinin üzerine bayrak örtmek istiyorlar. Saray’ın yargısı da, medyası da, güvenlik güçleri de bu ortama uyum sağlama çabasında.
Bakan Soylu’nun yaptığı son açıklama ve ardından özellikle Alman Hükümeti’nden gelen tepkiler Türkiye’nin Batı’dan, gelişmiş demokrasilerden ne denli koptuğunu da gösteriyor.
‘HDP eşittir PKK’ diyen Erdoğan’ın bu partinin ‘Saray hükümeti’nin önerisi, TBMM’nin kabulüyle hazineden aldığı milyonlarca liralık para yardımını açıklaması zor.
Ekonomiyi batırdın, iç ve dış politikada çamura saplandın. Bari Orta Asya’dan gelenler adına Ön Asya’nın kadim halklarını kendi topraklarından kovalama.
Biçok arkadaşımızın hâlâ geçmişe dönük, anılara dayalı yaşamasının nedeni de bu zaten, mağlubiyetten kaçıp, neler yaşadığımızı, yaptığımızı anlatıp avutuyoruz kendimizi.
Eğer siz rakiplerinizi düşman, muhalefeti ‘terörist’ olarak görüyorsanız, ülkenin bekası için yapılacak tek şey iktidarı yeni seçilenlere bırakmamaktır. Eğer gücün yeterse…
Ne söylese aynen ‘şak’ diye çıkıyor. Çıkmasa da önemli değil o yine söylemeye devam ediyor.
Fevkalade bir durum olmazsa TSK, 31 Mart öncesinde Suriye'de Kürtlere yönelik bir harekât gerçekleştiremeyecek. O zaman vur içerideki Kürde, o zaman hadi ucuza domates, patlıcan, biber...
Önce AKP, sonra AKP-Cemaat işbirliği, ardından AKP’nin MHP ve devletin derinlikleriyle kurduğu ittifaklarla geçen 17 yıllık süreç Türkiye’yi bir beka uçurumunun kıyısına getirmiştir.
Türkiye ve dünya gündemi Artı Tv’de.
Gazetecinin yurttaşla hakiki buluşması için Okur/İzleyici toplantıları şart. Onlar da biz de çok şey öğreniyoruz bu toplantılardan.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.