10 başlıkta anayasa değişikliği...
Önerinin adının ‘Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' değil de, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümdar Sistemi' olması daha doğru. Hükümetten hükümdarlığa geçiş, sistem değişikliği midir, rejim değişikliği mi? Ona karar vermek, herkesin irfanına kalmış…
Ertuğrul GÜNAY
Anayasa oylamasına iki haftadan az kaldı. Parti sözcülerinin yol açtığı gereksiz polemikler yüzünden, hala seçmenlerin bir bölümünün kafası karışık. Olaya siyasi taraflılıkla bakan, vereceği oyu buna göre belirlemeyi düşünenler var.
İktidar bu kafa karışıklığını bilinçli olarak yaratıyor. Anlatılması, kabul edilmesi kolay olmayan değişiklikleri konuşmak yerine, özellikle ana muhalefet partisine hücum ederek, işi siyasi karşıtlığa mahkum etmek kolaycılığına sapıyor. Muhalefet sözcülerinin bir kısmı da -bu tuzağa düşmenin tehlikesini herkes bildiği halde- bazen sözün coşkusuna kapılarak aynı yola giriyor.
Oysa yapılacak olan bir parti seçimi değil; ülkenin yönetim biçimini derinden etkileyecek olan bir anayasa değişikliği. ‘Evet' demek de, ‘Hayır' demek de herkesin en doğal yurttaşlık hakkı. Ne ‘evet' çıkarsa, karşı taraftakiler hain olacak, ne de ‘hayır' çıkarsa, diğerleri denize dökülecek. 16 Nisan'da halkın verdiği oyların hayırlı ya da hayırsız sonuçlarını hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Onun için, en doğrusu bu anayasa değişikliklerinin ne getirdiğini objektif olarak ve özetle, bir kez daha gözden geçirmek ve ona göre karar vermek. Herhangi bir siyasi partiyle bağı olmayan, iktidar kadar muhalefete de uzak ‘bağımsız' bir siyaset adamı, devlet yönetiminde ve anayasa çalışmalarında bulunmuş deneyimli bir hukukçu* olarak bu değişikliğin esaslarını 10 başlıkta özetledim:
1- Oylayacağımız anayasa değişikliği 18 maddeden oluşuyor. Ama bu 18 madde matruşka** gibi. İçi başka maddelerle dolu. Mevcut anayasanın 25 maddesini (4'ünü kısmen) yürürlükten kaldıracak, 72 maddesini etkileyecek, değiştirecek.
2- Başbakan ve Bakanlar Kurulunun adı geçen tüm hükümler anayasadan çıkarılacak.(md.16) Yerine Cumhurbaşkanı yazılacak, ‘Bakan' sıfatı kalacak ve fakat sistemde artık Bakanlar Kurulu yok. (TBMM Bülteni, sayfa 42). Bakanlar Kurulunun tüm yetkilerini tek başına Cumhurbaşkanı kullanacak.
3- Cumhurbaşkanı, seçime girmemiş, halkın oy vermediği kişileri, istediği sayıda, Yardımcıları ve Bakanları olarak atayacak.(md.10).
Oysa, örneğin ABD'de Başkan Yardımcısı 1 kişi, önceden biliniyor ve seçime giriyor. Bu değişiklikte kimlikleri ve sayıları belirsiz, keyfe kalmış. Azerbaycan'da sayın Cumhurbaşkanı eşini Yardımcısı olarak atadı. Bizde bu herhalde olmaz; ama ‘evet' çıkarsa, olmasının önünde anayasal engel kalmayacak.
Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar, sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaklar. Seçime girmedikleri için millete, güvenoyu olmadığı için Meclis'e karşı sorumlu değiller (md.10 ve md.6).
4- Meclis, Cumhurbaşkanının atadığı Bakanlara güvenoyu ve gensoru veremeyecek, sözlü soru bile soramayacak (md.6).
Oysa, yine örneğin ABD'de Bakanların göreve başlaması Senato'nun onayına bağlı.
Yetkileri ve fonksiyonu azalan Meclis'in üye sayısı durduğu yerde 550'den 600'e çıkacak. (md.2)
Bu sayı 1995'e kadar 450 idi, 550 sayısı zaten fazla.
5- Cumhurbaşkanına, kısa ya da uzun süreli yokluğu halinde Yardımcılarından biri vekalet edecek ve onun tüm yetkilerini kullanacak (md.10)
Böylece halkın seçmediği biri Cumhurbaşkanı makamına vekalet edip, devletin en üst makamının yetkilerini kullanmış olacak.
Bugünkü anayasada Cumhurbaşkanına TBMM Başkanı vekalet ediyor.
6- Cumhurbaşkanı, hiç gerekçe göstermeden, tek başına TBMM'yi sonlandırarak yeni seçim kararı verebilecek (md.11).
Meclis bu kararı en az 360 oyla verebilecek.
Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis seçimlerin yenilenmesine karar verirse, bu kez Cumhurbaşkanı 3. defa aday olabilecek. Böylece, "2 defa aday olabilir" kuralı, şimdiki sayın Cumhurbaşkanı için, seçime kadarki bu dönem de sayılmadığı için 4'e çıkmış olacak.
7- Cumhurbaşkanının herhangibir suç iddiasıyla yargılanabilmesi için önce Meclis'te en az 301 üyenin öneride bulunması, sonra 360 üyenin bu öneriyi ciddiye alıp Komisyon kurması, daha sonra 400 üyenin komisyon raporunu kabul etmesi gerekecek. (md.9) Yardımcıları ve bakanlar'ın görevleriyle ilgili iddialar karşısında da bu sayısal çoğunluklar aranacak. (md.10) Görevleri sona erdikten sonra da yargılanabilmeleri için bu hükümler geçerli olacak.
8- Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin üyesi, hatta genel Başkanı olabilecek.(md7)
Böylece anayasaya göre ‘devletin başı ve milletin birliğinin temsilcisi' olması gereken Cumhurbaşkanı, açıktan ve yasal olarak bir siyasi taraf haline gelecek. 1960'a kadar süren ve gerek 1946-50 ve gerekse 1950-60 arasında sakıncaları görülen bu sistem, 1961'den itibaren kaldırılmaya ve devletin başının mümkün olduğunca tarafsız davranması kurumlaştırılmaya çalışılmıştı. Şimdi bu öneri kabul edilirse, eskiye, yıllardır eleştirilen ‘tek parti' modeline dönülmüş olacak.
9- Parti başkanı olarak siyasi taraf yapılan Cumhurbaşkanı, yargının üst organlarına, Hakimler Savcılar Kuruluna ve Anayasa Mahkemesine çok sayıda atama yapacak.(Md.14)
Yargı organlarına Cumhurbaşkanının üye ataması, daha önce Cumhurbaşkanının partisiz ve tarafsız olacağı düşünülerek kabul edilmişti.
10- CUMHURBAŞKANI, Bakanlar Kurulunun tüm yetkilerini tek başına kullanacağı ve tüm üst düzey atamaları yapabileceği, idareler kurup kaldırabileceği için YÜRÜTMEYE, Parti Genel Başkanı olarak milletvekili adaylarını belirleyeceği ve her an yeni seçime gitme silahını elinde bulunduracağı için YASAMAYA, Hakimler Savcılar Kurulu ve Anayasa Mahkemesine yapacağı çok sayıda üst düzey atama nedeniyle YARGIYA büyük ölçüde EGEMEN olacağı için artık bu sisteme demokrasi demek mümkün olmayacak.
Bu önerileri getirenler, bunun bir rejim değişikliği değil, bir sistem değişikliği olduğunu söylüyorlar. Adına da ‘ Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi' diyorlar. En azından ilan panolarındaki iddiaları bu.
Sistemde, Bakanlar Kurulu anlamında ortak aklı oluşturmayı amaçlayarak oluşturulmuş bir ‘Hükümet' olmayacağı, bütün yetkiler tek kişinin elinde toplanacağı için belki ‘Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı-Hükümdar Sistemi' demek belki daha doğru olur.
Tabii, bildiğimiz hükümet yönetiminden, hükümdarlığa geçmek köklü bir ‘rejim' değişikliği midir, basit bir ‘sistem' değişikliği mi?
Ona karar vermek de herkesin yurttaşlık bilgisine, ilmine, iz'anına, irfanına kalmış olacak!
*Burada yazdıklarımın doğru olmadığı savunacak bir hükümet üyesi yahut bir anayasa hukukçusu arıyorum. Tabii bir de özgürce tartışmaya açık bir TV kanalı.
**İçinden benzerleri çıkan Rus oyuncakları.