150 bin kişi harekete geçince Tarım Bakanlığı kimyasalları yasakladı

Kullanılan kimyasallar yüzünden 2017’de Adana’da yaşanan arı ölümlerinin arıcılara zararı 67 milyon TL. AB ülkelerinde yasaklı olan bu kimyasal maddeler en sonunda Türkiye'de de yasaklandı.

Arılara yaşamı borçluyuz aslında.

Sadece bal üretmiyorlar; yediğimiz gıdaların 3’te 1’i de arılar sayesinde soframıza geliyor. Çünkü arılar, çiçekler arasında dolaşırken gerçekleştirdikleri tozlaşma ile bitkilerin üremesini ve çeşitliliğini sağlıyor. Dünya çapında üretilen gıdanın yüzde 90’ını oluşturan yaklaşık 100 mahsul türünden 71’inin polenlerini arılar taşıyor. Sadece Avrupa’da 4 bin sebze çeşidi, arılar tarafından gerçekleştirilen tozlaşma sayesinde var. Arılar, diğer böcek türleriyle birlikte biyolojik çeşitliliğin devamını sağlıyorlar.

Yani, arıların olmadığı bir dünya düşünmek mümkün değil.

Türkiye, tarihsel olarak arıcılık alanında önemli bir aktör; bal arısı ırklarının yüzde 20’sine ev sahipliği yapıyor. Çin’in ardından dünyadaki en büyük ikinci bal üretimi ülkemizde gerçekleşse de, kovan başı bal üretiminin dünya ortalaması yılda 20,5 kg iken, Türkiye’de 14-16 kg arasında. Bu verim düşüklüğü, arıların sağlığındaki sorunlara ve floral alanlardaki azalmaya bağlanıyor.

BURSA, ÇUKUROVA, TRAKYA, ŞANLIURFA’DA KOVAN BAŞINA ARI ÖLÜMLERİNİN ORANI YÜZDE 80

Son yıllarda, giderek artan bir sıklıkta kitlesel bal arısı ölümleri yaşanıyor. Greenpeace Akdeniz’in eylül ayında yayımladığı ‘Arılar Yaşasın Diye’ adlı raporuna göre, sadece 2018’de Bursa, Çukurova, Trakya ve Şanlıurfa gibi yerlerde kovan başına yüzde 80’e varan oranlarda arı ölümleri yaşandı. Bunun ekonomik maliyeti de çok büyük. Rapora göre, 2017’de Adana’da yaşanan arı ölümlerinin arıcılara zararı 67 milyon TL civarında.

Arı ölümlerinin en önemli nedeni, bitkisel üretimde kullanılan pestisitler. Böcek ilaçları ve diğer birçok pestisit arılarda ‘Koloni Çöküş Sendromu’ adı verilen ölümlere neden oluyor.

Bazı böcek öldürücü ilaçların kullanıldığı maddeler neonicotinoid sınıfında yer alıyor. Bu sınıftaki kimyasal maddeler bir bitkiye uygulandığında dışarıda kalmıyor, bitkinin damar yolu sistemine girip burada yolculuğunu sürdürüyor ve bitkinin bütün sistemini etkiliyor. Bazılarıyla ise tohumun etrafı kaplanılıyor. Bu ilaçla kaplı tohumlar çimlenip büyümeye başladığında, kimyasallar bitkinin kök ve yapraklarına dağılıyor, sonra da polen ve nektarlara kadar ulaşabiliyor.

Yani bitki büyürken kimyasal maddeleri bünyesinde tutmaya devam ediyor. Bitkiyle temas eden böcekler de zehirlenerek ölüyorlar.

Zehirlenmenin yanı sıra, arıların gıda arama becerisinde ve koku alma duyusunda azalma ve daha pek çok işlev bozukluğu gözleniyor.

Yetmez gibi, bitkilere uygulanan neonikotinoidlerin büyük kısmı bitki yerine toprağa geçiyor ve toprakta 19 yıla kadar etkilerini yitirmeden kalabiliyorlar. Yani bu kimyasalların tam olarak hangi canlıya ulaştığını ve ne kadar zarar verdiğini ya da doğada yol açtıkları zararın boyutunu bilmiyoruz.

ZARARI YARARININ ÇOK ÖTESİNDE

Bu maddeler son 10 yıldır en yaygın kullanılan böcek öldürücülerden biri haline geldi. İmalatçılarına göre bunlar ‘geniş bir yelpazeye yayılan emici ve belli çiğneyici böceklere karşı kullanımı en hızlı yayılan böcek öldürücü’ grubunu oluşturuyor.

Neonikotinoid kullanımındaki artışa bakarsak, arıların uzun vadede bu kimyasallara daha geniş alanlarda maruz kalacağı çok açık.

Ama tüm bu yıkıcı etkilerine rağmen, neonikotinoidlere yönelik genel yasak kararı alan Fransa ve İtalya gibi ülkeler hariç, politik karar merkezleri harekete geçmekte gecikti.

2013’te başlayan süreçte Avrupa Birliği (AB) ilk etapta ayçiçeği, kanola gibi bazı ürünler özelinde bir yasak kararı aldı, 2018’in başında ise genel yasak ilan etti. Pestisitlerin en yaygın üç etkin maddesinin (imidacloprid, clothianidin, thiamethoxam) tehlikeleri Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından onaylandı ve bu maddeler–sera kullanımı dışında- AB ülkelerinde yasaklandı.

AB açık ve sağlam bilimsel kanıtlar sayesinde gördü ki, tarımsal verimi artırdığı varsayılan bu maddelerin olumsuz etkileri her türlü varsayımsal yararın çok ötesine geçmiş durumda.

Avrupa’da yasaklanan bu kimyasallar Türkiye’de ise düne kadar rahatça ve yaygın olarak kullanılıyordu. Greenpeace Akdeniz’in raporuna göre, özellikle mısır ve ayçiçeği tohumlarında bu kimyasalları içeren pek çok ruhsatlı ticari ürün bulunuyor. Bu kimyasalların analizinin arılarda rutin olarak yapılmaması da önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.

HEPİMİZ AYNI KOVANDAYIZ

Greenpeace, sadece bu üç maddeyle kısıtlı kalmayıp, bütün neonikotinoidlerin yasaklanmasını ve diğer pestisitlerin arılara yönelik etkilerinin araştırılmasını istiyor. Çiftlik düzeyinde ekolojik faaliyet alanları ve organik çiftçilik yöntemleri gibi tarımsal uygulamaların desteklenip teşvik edilmesini tavsiye ediyor. Tarım arazilerinin içinde ve etrafındaki doğal ve yarı-doğal yaşam ortamlarının korunması ve tarlalardaki biyoçeşitliliğin artırılması diğer bir talebi. Son olarak da, kimyasal kullanımı esas alan yöntemlerden biyoçeşitliliğe dayalı araçların kullanımına yönelen ekolojik tarım uygulamalarının araştırılması, geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi için gerekli fonları artırmak gerektiğine vurgu yapıyor.

Türkiye’de Greenpeace’in öncülüğünde 11 sivil toplum kuruluşu ortak bir metin kaleme alarak, arıların ölümüne neden olan bu kimyasalların yasaklanmasını talep etti. ‘Hepimiz Aynı Kovandayız’ projesi kapsamında 3,5 ay gibi kısa bir sürede Türkiye’nin dört bir yanından, Tarım ve Orman Bakanlığı’na sunulmak üzere 152 binden fazla imza toplandı.

Ve dün, arıların toplu ölümüne neden olan 3 kimyasal maddenin yasaklanması talebi ile başlayan projeden sevindirici haber geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı, 81 il müdürlüğüne ‘Çok Acil’ başlığı ile gönderdiği yazıda, belli bir takvim eşliğinde tarımda kullanılan bu 3 kimyasal madde için yasak kararı aldığını duyurdu.

Onbinlerce insanın emeği ve sivil toplumun gayreti karşılığını buldu. Şimdi gözler, bu yasağın uygulamasında olacak.

Ülkemizin tarım politikalarını çizenler bu kimyasalların yasaklanmasının gıda güvenliğimiz için atılacak en temel adımlardan biri olduğunu görmeliler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Melis Alphan Arşivi