Mehmet Altan
“AB ve ABD yanlısı kişiler ve yüksek sosyete”
Geçen gün Mesut Varlık’tan bir elektronik mesaj aldım:
“Mehmet Bey, bende durması çok anlamlı olmayan bir kitabı, belki sizde yoktur veya bir işe yarar diye sizin adınıza Mehtap'a bıraktım. Bir işe yararsa ne âlâ, yaramıyorsa da kaderine siz karar verirsiniz.”
Mesut’un “Basın Tarihi” nedeniyle bana iletme nezaketi gösterdiği kitap benim açımdan da basın tarihi açısından da tam bir hazine çıktı.
xxxxxx
Kitabın adı “Manşetler”…
Manşet olan haberlerin hikayelerini, manşet olan haberleri yazanlar anlatmış.
Haberleri yapanlar hayatta değilse, hikayesini kitabı hazırlayan rahmetli Tufan Türenç ile Sefa Kaplan yazmış.
Kitabın yayın hakları Doğan Kitapçılık’da basım ve dağıtımı ise Hürriyet Gazetesi’nde…
Basım tarihini bulamadım ama kitaba konan en son manşet 28 Kasım 2005 tarihini taşımakta… Herhalde kitap da 2005 yılında yayınlanmış.
xxxxxx
Kitabın amacı, o tarihlerdeki tedirgin edici manşetler nedeniyle suçlanıp hedefe konan Hürriyet’in sadece gazetecilik yaptığını, yayınlanan haberlerin hikayeleriyle kamuoyuna kanıtlamaya çalışmakmış gibi gözüküyor.
Hürriyet’in sadece gazetecilik yapıp yapmadığı ayrı bir tartışma konusu.
Kitabın asıl önemi, manşetlerin serüvenini habercilerden okurken, siyasal ve sosyal fonda Türkiye’deki egemen iklimi görebilmeniz.
“Siyasal ve sosyal fon” derken neyi kastettiğimi en iyi biçimde anlatacak olan birçok haber kitapta yer alıyor.
Onlardan biri de “Bu da fişleme skandalı” başlıklı 10 Mart 2004 tarihli manşet haber.
xxxxxx
Gerçekten çok çarpıcı bir habere imza atan Necdet Açan haberin hikayesini kısaca şöyle anlatmış:
“Postadan gelen zarftan çıkan on iki sayfalık belge, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'ndan İstanbul'un Anadolu Yakası'ndaki dört kaymakamlık ve üç askeri birime gönderilmişti.
İlk bakışta 28 Şubat sürecinde yüzlerce örneğini gördüğüm, irticai ve bölücü örgütler hakkında bilgi isteyen tipik bir BÇG (Batı Çalışma Grubu) belgesine benziyordu.
Ancak bu izlenim yanıltıcıydı. Belgenin sonraki sayfaları ‘ulusalcılar’ hariç toplumun tüm kesimlerinin fişlendiğini gösteriyordu.”
xxxxxx
Bu, aslında Türkiye’nin her daim demokrasiden ne kadar uzak seyrettiğini belgeliyor.
Zaten haberin girişi de bu durumu pekiştirmekte:
"Kara Kuvvetleri Komutanlığı, kaymakamlıklara bir yazı yollayıp, 'AB ve ABD yanlısı kişiler ve yüksek sosyete' hakkında istihbarat toplanmasını istedi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, askeri birlikler ve kaymakamlıklara gönderdiği istihbarat yönergesiyle 'bölücü ve yıkıcı' faaliyetlerde bulunan kişi ve kurumlar hakkında bilgi toplanmasını istedi. Bunlar arasında AB ve ABD yanlısı kişiler, sanatçılar, yüksek sosyete grupları, satanistler, masonlar, azınlıklar, internet grupları da yer alıyor.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 'kendini ulusal değerlerin dışında ve üstünde gören AB ve ABD yanlısı kişi ve grupları' izlemeye başladı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı talimatında, 'yüksek sosyete grupları, sanatçıların mensup olduğu gruplar, zengin ailelerin çocuklarının oluşturduğu gruplar'ın da tespit edilmesi istendi.
Komutanlık, ocak ayında kaymakamlıklar ve askeri birliklere gönderdiği istihbarat yönergesinde, ilgili kurumlardan üç ayda bir, formda belirtilen bilgileri toplamasını talep etti.”
xxxxxxx
“AB yanlısı grupların” fişlenmesini isteyen bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı… Üstelik de bu fişlemeyi kaymakamlıklardan istiyor.
Daha sonra Genelkurmay da haberi doğruluyor.
xxxxxx
Eğer bir ülkede demokrasi yok ise, temel hak ve özgürlükler sağlıklı bir şekilde toplum tarafından içselleştirilmemiş ise o ülkede her türlü tuhaflık yaşanır… Yaşandı zaten… Halen de yaşanıyor.
Manşetler kitabı, Cumhuriyet’in neden bir türlü demokratikleşemediğini, ülkenin neden elden ele, vesayetten vesayete savrulduğunu anlatması açısından da tarihi bir belge.
Cehenneme giden yolların sadece “iyi niyetlerle” değil, kendisini çok güçlü görenlerin rahatlıkla yasaları çiğneyebilmesiyle döşendiğini haberlere bakarken görüyorsunuz.
O gün yaşananlar, bugünleri yarattı.
Bugün yaşananlar ilerde nelere yol açacak?
Bunun cevabını da toplum yaşayarak öğrenecek…
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.