Avrupa'nın seçimi
Avrupa seçimlerinde merkez partilerinin seçimden galip çıkması ve istikrarlı bir hükümet kurmaları durumunda, Almanya yeniden AB içinde kendisinden beklenen liderliği sürdürebilecek gücü elde edecek.
Sabah 8'de açılan sandıklar akşam 6'da kapandı.
Bu saatlerde sonuçlar aşağı yukarı belli.
Resmî sonuçlar da öğleye kadar netleşmiş olacak.
xxxxxxx
Yapılan son anketler, Merkez sağdaki Hristiyan Demokratların (CDU/CSU) yüzde 27 oy oranıyla seçimlerden birinci parti çıkacağını, aşırı sağcı Almanya için Alternatif’in (AfD) yüzde 20 ile ikinci, Sosyal Demokratlar’ın (SPD) yüzde 17 ile üçüncü, Yeşiller ‘in de yüzde 12 ile dördüncü sırada olacağını öngörüyordu.
Seçim anketlerin sağlığı da test edilmiş oldu.
xxxxxxx
Almanya, 27 ülkeli Avrupa Birliği'nin en kalabalık ülkesi ve Avrupa'nın en büyük ekonomisi.
NATO'nun önde gelen bir üyesi.
Rusya'nın 2022'deki geniş çaplı işgalinin ardından ABD'den sonra Ukrayna'nın en büyük ikinci silah tedarikçisi.
xxxxxxx
Aslında dün yapılan sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın seçimi sayılmalı.
Seçim, Trump yönetiminin aşırı sağcı AfD'ye desteğine, Ukrayna'da barış müzakereleri için Rusya ile masaya otururken Avrupalıları dışlamasına, Pentagon'un on binlerce Amerikan askerinin Avrupa'dan çekilmesi konusunda hazırlıklara başladığı haberlerine, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Münih Güvenlik Konferansı'nda Avrupa demokrasilerini hedef almasına Alman halkının yanıtını içeriyor.
Bu yanıt, Avrupa’nın da yanıtlarını derinden etkileyecek. Dünya belki de bu nedenle seçimlerin sonucunda, istikrarlı bir hükümetin kurulup kurulamayacağı, Trump yönetimi tarafından da desteklenen aşırı sağcı Almanya için Alternatif'in (AfD) ne kadar oy alacağını büyük bir merakla bekledi.
Avrupa ülkeleri ile Trump yönetimi arasında gerilimin tırmandığı, Batı ittifakının geleceğinin sorgulandığı bir dönemde yapılan seçimler, Almanya ve Avrupa Birliği'nin (AB) küresel siyaset sahnesindeki konumunu da belirleyecek.
Almanya'nın bir sonraki hükümeti, Avrupa'nın yeni konumunu da derinden etkileyecek.
xxxxxxx
Hitler'in liderliğini yürüttüğü “Alman İmparatorluğu”, 8 Mayıs 1945'te Alman kuvvetlerinin kayıtsız şartsız teslimiyle sadece son bulmakla kalmadı, aynı zamanda Almanya için yeni bir bölünmüşlük dönemini de getirdi. Ülke toprakları iki devlete bölündü.
Doğusunda Demokratik Alman Cumhuriyeti, Batısında ise Federal Almanya Cumhuriyeti kuruldu.
O zaman ABD, özgür dünyanın lideriydi, bugün Trump’ın Amerikası Avrupa’da aşırı sağın zaferi için aşırı bir gayret içinde.
xxxxxxx
Nazizm, Almanya’yı esir aldığında fizik bilimi ve teknoloji aynı bugünkü gibi çok parlak bir dönemini yaşıyordu.
Teknolojik zıplama, sosyal değişimin önüne geçtiğinde baskıcı rejimlere gün doğuyor.
Dünün özgürlük şampiyonu ABD’nin bugün Avrupa’da yeni bir faşist dalgaya büyük destek vermesi bu açıdan da tarihin tekerrürü sayılabilir mi?
Belki.
xxxxxxx
Siyasi uzmanlar, Trump’ın artan baskısının altında "Avrupa'yı zayıflatma" hedefinin yattığını düşünüyor.
Trump yönetimi, Avrupa ülkelerinde merkez partilerin yerine aşırı sağcı partileri destekleyerek güçlü iktidarları önlemeyi, özellikle AB'yi, ABD'nin taleplerine karşı durabilecek bir güç olmaktan çıkarmayı tasarlıyor.
O nedenle dünkü seçim Avrupa’nın yakın geleceğinin seçimi oldu.
xxxxxxx
Gözlemciler Almanya'da son gelişmeleri, Batı ittifakı içinde sağcı popülistler ile liberal demokratlar arasındaki ideolojik mücadelenin, kültürel iktidar mücadelesinin (Kulturkampf) keskinleştiğinin işareti olarak da görüyor.
Merkez partilerinin seçimden galip çıkması ve istikrarlı bir hükümet kurmaları durumunda, Almanya yeniden AB içinde kendisinden beklenen liderliği sürdürebilecek gücü elde edecek.
Ayrıca Avrupalı liberaller ve demokratlar, aşırı sağın tehdidini engellenmiş olacak.
Tersi ise Trump ile başlayan karanlık bir dönemin Avrupa’yı da ele geçirdiğini gösterecek.
xxxxxxx
Tarihler ilerde 21. yüzyılı yazar iken bugünlere de geniş bir yer ayıracak.
Güncelin sıcaklığını yaşamımızın bel kemiğinde hissediyoruz.
Maalesef çağ değişimleri ağır sancılar doğuruyor hep.