Fehim Işık
Afrin haklıdır...
Türkiye’ye, AKP’ye akıl veren askeri uzmanlar işin adını koydular: Bu bir savaştır, diyorlar. Bu tanımlama, Afrin’e dönük müdahaleye kadar "düşük yoğunluklu çatışma" idi. Hatta öyle ki birçok insan yaşananları geçmişte savaş olarak tanımladığı için cezaevlerine konuldu. Türkiye’yi yönetenlere göre ancak karşıda bir başka devlet olunca yaşananlar savaş olarak tanımlanabilirdi.
Ulusalcı general eskisi Osman Pamukoğlu da durumu savaş olarak tanımlayıp bu savaşın nasıl yürütülmesi gerektiğini daha açık söyleyenlerden...
Perinçek’in savaş tamtamları çalan Ulusal TV’sinde konuyu kendince izah eden ve muadillerinden bir adım öne çıkan Pamukoğlu, "Savaş, şiddet ve sürattir. Birini azaltmak diğerini olumsuz etkiler. Savaşta ayak titremeyecek. Zayiat da olacak, sivil kayıplar da olacak" sözleriyle AKP’nin nasıl bir strateji izlemesi gerektiğini söylüyordu.
Aynı konuşmasında Pamukoğlu, bir diğer belirlemesini de karşı gücü tarif ederek yapıyordu. Ona göre Kürt savaşçılar –tabi o teröristler, diyor– hazırlıklarını nizami ordu gibi savaşmaya dönük olarak yapmış. Çünkü ABD, onlara güvence vermiş. Bu nedenle kısa sürede tüm mevziler yok edilmeli, siviller ölse bile başka bir gücün müdahalesine fırsat vermeden alan ‘teröristlerden’ temizlenmeliymiş.
Pamukoğlu bu sözleri Afrin’e yönelik müdahalenin 15. gününde, 3 Ocak günü söylüyordu.
Askeri uzman değilim. YPG/YPJ veya QSD (Suriye Demokratik Güçleri) adına ahkâm kesecek halim de yok. Ancak bildiğim bir şey var. AKP’ye akıl veren Pamukoğlu gibi asker eskileri de, Kürtlerin direnişini görmeyip asker eskilerinin sözlerine inanarak işi sadece güçle açıklamaya çalışan şakşakçı takımı da, ırkçı siyasetin gazına gelip 3 günde Afrin’e gireriz diyenler de aslında hem ne kadar beceriksiz olduklarını, hem de insaf ve vicdanlarını nasıl yitirdiklerini bir kez daha ispat ediyorlar.
Birincisi, eğer bunların aklı işe yarasaydı PKK bugüne kadar yüzlerce kez bitmiş olmalıydı. İkincisi, her şey bunların gördüğü gibi sadece askeri zeminde, yani bir haklılık-haksızlık ekseni olmadan yürüseydi, zaten askeri olarak güçsüz olanın güçlü karşısında bir şey yapamayacağını hep birlikte görürdük.
Askeri açıdan baktığımızda Kürtlerin gücünün savaştıkları güç ile kıyaslanamayacak düzeyde olduğu çok açık. Bir diğer anlatımla, işin içinde askeri güç dışında başka etkenler olmasaydı yani yıllardır kaleşnikovlarına birkaç roketatar ekleyip 3-5 doçkayla güçlendiren Kürtlerin, 20 Ocak günü aynı anda 72 savaş uçağını havalandıran, onlarca tankı savaş alanına süren, uzun menzilli füzelerle sivil alan-askeri cephe ayırt etmeden her yeri bombalayan NATO’nun 2. büyük ordusu karşısında askeri olarak başarılı olması mümkün müydü?
Afrin’e dönük saldırı ile bir kez daha ispat olundu ki yaşananlar sadece askeri güçle açıklanmayacak kadar önemli. Birileri istediği kadar askeri güce güvenerek 3 günde her tarafı alırız desin, gaza gelen birileri de bunların peşine takılıp ırkçı histerilerle istediği kadar bağırsın çağırsın; sonuçta belli olan şu ki durumu askeri açıdan izah etmek mümkün değil. Tüm bu yaşananların tek izahı var o da ancak haklılık-haksızlık ekseninde açıklanabilir.
Kürtler, kendi savaşlarında haklı. Özgürlük için mücadele ettiklerini biliyorlar. Sonunun ölüm olduğunu bilerek direnmelerinin en önemli nedeni de bu haklılıklarıdır.
Bu nedenle siviller, iddia edildiği gibi PYD’nin baskısıyla değil, topraklarında özgürce yaşama mücadelesinin bir parçası olarak gördükleri için bombalama ve saldırılara rağmen yaşam alanlarını terk etmiyorlar.
Bu nedenle eli silah tutanlar işgal gücü olarak tanımladıkları TSK ve cihatçı ÖSO gruplarına karşı silahlanıyorlar.
Çünkü herkes, saldırganlığı engellemenin tek yolunun topyekûn direniş olduğunun farkında.
Her şeye rağmen çıkış yolu var. Çıkış yolu "Savaş şiddet ve sürattir" diyerek onbinlerin katline ferman çıkaranların aklıyla bulunmaz. Çıkış yolu, kimin haklı olduğuna bakılarak bulunur.
Kendi toprağında kendini özgürce yönetmek isteyen haklıdır.
Dilini özgürce konuşup diliyle eğitim görmek isteyen haklıdır.
Seçtiği yöneticilerin, oy verdiği politikacıların görevden alınmasına, hapislere atılmasına karşı çıkıp buna karşı mücadele etmek isteyen haklıdır.
Yaşam alanlarının işgal edilmesine karşı direnenler haklıdır.
Ve hiç kuşkunuz olmasın, haklı olanı yenmek dünyanın en zor işidir.
Haklıları yenmeye ne orduların, ne savaş uçaklarının, ne Pamukoğlu/Perinçek gibi asker/siyasetçi kırması ulusalcı faşistlerin, ne de bunların aklına güvenerek strateji belirleyenlerin gücü yetmez...