Ah ah ne çileler çekmişlerdi

Berfo Ana gözleri açık gitti bu dünyadan. İyi ki de gitti. Eğer yaşıyor olsaydı İçişleri Bakanının "PAÇOZ" hakaretine muhatap olacaktı.

Gazetecilik mesleği içinde kendilerine çok paralı mutlu bir gelecek inşa eden iktidar medyası içinde yer alanların bakış açılarına hayran olmamak elde değil. Nereden bakıyorlarsa baksınlar her zaman güzel, tatlı, zengin, müreffeh, başarılı, güçlü bir ülke portresi görüyorlar. Haliyle de bu fotoğraf üzerinden görüşlerini kaleme alıyorlar.

Pozitif bakış açısıyla yaklaşıyorlar meselelere...

İnsan hakları ihlalleri üzerine onların ne düşündüklerini merak ederseniz o konuda da ciddi tepkileri olabiliyor. Sadece bir zaman tüneline ihtiyaçları olabiliyor, o kadar..!

***

Geçen hafta Cumartesi günü İstanbul'da Galatasaray Meydanında 700. defa bir araya gelip, gözaltında kaybedilen evlatlarının akıbetlerini sormak için oturma eylemi yapacak olan CUMARTESİ ANNELERİ polisin sert müdahalesiyle karşılaştı.

Cumhuriyet, BirGün, Evrensel, Yeni Yaşam ve Sözcü gazeteleri hak ettiği ölçülerde bu haberi okurlarına duyurdular. Basının amiral gemisi unvanlı Hürriyet de artık "tahlisiye sandalına" dönüşmüş haliyle de olsa haberi birinci sayfadan çift sütunla görebildi.

Diğer bütün gazetelere göre Türkiye'de kayıp çocuklarını arayan anneler 699 hafta aynı yerde toplanıp çocuklarının akıbetleri hakkında devletten bilgi istedikleri gibi bir olay olmamıştı!!!

İslamcı medyanın "Hürriyet'i" olarak kabul edilen Yeni Şafak kendi arşivine girse görecekti ki, böyle şeyler yazmışlar. 2011'de manşet bile atmışlar:

"Berfo Ana'nın son umudu Erdoğan!"

Yazmışlar ve geçmişler...

Berfo Ana gözleri açık gitti bu dünyadan. İyi ki de gitti. Eğer yaşıyor olsaydı İçişleri Bakanının "PAÇOZ" hakaretine muhatap olacaktı.

İyisiyle kötüsüyle her söz sahibine aittir.

Tıpkı Tayyip Erdoğan'ın 2011'de Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde ağırladığı CUMARTESİ ANNELERİ'ni dinledikten sonra söylediği şu sözler gibi:

-Faili meçhul cinayetler, gözaltında kayıplar bir insanlık suçudur!

***

Tayyip Erdoğan da haksız bir mahkumiyet ile bir süre Pınarhisar Cezaevinde yatmıştı. O yıllarda bu mağduriyetin izlerini taşıyor, kendisi gibi olanların hallerinden anlıyordu.

2018'de Edirne Cezaevinden Cumhurbaşkanı adayı olarak seçimlere katılan HDP'li eski eş genel başkan Selahattin Demirtaş'ın "bütün adaylar bir hafta hapiste yatsın" çağrısına şimdiki konumuna göre yanıt vermişti:

-Ben sıramı savdım!..

Ama iktidar medyası mensupları Erdoğan'ın "savıp geçtiği" olumsuzluğu hiç unutmuyorlar. Siyasilerin hapse atılmaları gündeme geldiğinde hemen akıllarına bu nahoş olay geliyor:

-Reis Pınarhisar'da günlerce, haftalarca hapis yatmıştı!

Toplamı 120 gün olan bu mahkumiyetin unutulmaması için yazılar yazıyorlar, çizikler atıyorlar.

Bunun gibi bir konu daha var:

-Türbanlı bacılarımızı üniversitelere sokmadılar!

Şu anda türbanlı bacılarının rahatça girdiği üniversitelerde okuyanlardan 70 bini hapiste!.. Ama onlar sadece 1990'lardaki bu mağduriyeti hatırlıyorlar.

-Reisimiz hapisteydi, bacılarımız da okullara sokulmuyorlardı!

İnsanlık nöbetine başladıklarının 700. haftasında CUMARTESİ ANNELERİ'ne reva görülen şiddeti ve ardından gelen hakareti de görebildiler mi?

Bu soruya cevap yerine içlerine dönüp, zaman tüneline girmeyi tercih ediyorlar:

-Aaahhh, ah! Biz ne çileler çektik!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi