Mühdan Sağlam

Mühdan Sağlam

Akkuyu’nun soğuk olmayan soğutma suyu ve deprem riski

Türkiye’nin ilk nükleer santrali, seçim hesaplarının da baskısıyla hızla inşa ediliyor. Ancak olası bir depremin beraberinde getirdiği tsunami riski, Akkuyu’nun elektrik aksamı ve dayanıklılığı konusunda soru işaretlerini yoğunlaştırıyor

Yaklaşık 13 yıl önce anlaşması imzalanan ve 2018’de inşaatı başlayan Akkuyu Nükleer Güç Santrali, alım garantilerinden, Rusya’da kalacağı süreye kadar pek çok tartışmaya neden oluyor. 1970’lerden bu yana süren Türkiye’nin nükleer santral kurma fikrinin hayata geçirilme girişimi olarak Akkuyu soru işaretlerinin odağında.

Geçtiğimiz haftaki yazıda Akkuyu’nun alım garantilerini, elektrik fiyatlarını ele almıştık. Bu unsurların yanında santral, inşa için seçilen bölge nedeniyle de tartışmaların odağında. Özellikle deprem riski ve soğutma suyu sıcaklığındaki artış, santralin geleceğine dönük endişeleri perçinliyor.

AKKUYU İÇİN DEPREM VE TSUNAMİ RİSKİ

6 Şubat’ta 11 ili etkilen depremlerin ardından gözlerin korkuyla döndüğü adreslerden biri Akkuyu’ydu. Akkuyu yatırımcısı Rosatom santralde deprem kaynaklı bir sorunun olmadığını ifade etti. Ancak bu deprem riski karşısında Akkuyu’yu soru işaretlerinden azade kılmıyor. Akkuyu Nükleer Aş’nin sayfasında bir haber yer alıyor. Buna göre santral 8 büyüklüğündeki depreme karşı dayanaklı olarak yapılıyor, 9 büyüklüğündeki deprem anındaysa santral kendini otomatik kapatıyor. Şirket daha sonra dayanıklılığın 9 büyüklüğünde bir deprem olduğunu ifade etti. 8 büyüklüğünde bir depremin pek de rastlanmaz olmadığını Maraş depremleri (7,7 ve 7,6) binlerce insana mezar olan ve ardından büyük bir yıkım bırakan şehirlerle kanıtladı.

Öte yandan jeoloji uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Ecemiş (Orta Anadolu Fay Zonu) Hattı’nın Akkuyu’ya kadar uzandığına dikkat çekti. Rosatom 9 büyüklüğünde deprem ve tsunamiye hazırlık yapıldığını santralin buna göre inşa edildiğini ifade ediyor. Ancak 2011’de Japonya’da gerçekleşen 9 büyüklüğünde deprem ardından gelen tsunami Fukuşima santralinin patlamasına neden olmuştu. Fukuşima hem elektrik aksamı hem de yedek jeneratör sisteminin zarar görmesi sonucu patladı. Peki Akkuyu için hesaplanan tsunami riskinde elektrik aksamı yedek planlama buna göre yapıldı mı? Japonya gibi bir ülkede benzer risk hesaplamaları yapılsa da bu öngörü yeteri kadar karşılık bulmadı ve patlamayla noktalandı, Türkiye’de bu riskin doğru hesaplanıp hesaplanmadığını bilmiyoruz.

AKKUYU’NUN SOĞUTMA SUYU 28 DERECEYİ GEÇMEMELİ

Santralle ilgili bir diğer sorun soğutma suyundan kaynaklanıyor. Nükleer santralde uranyum zenginleşmesi beraberinde ciddi bir sıcak artışına neden oluyor, buysa zaten su buharının elektrik enerjisini üretmesini sağlayan mekanizmanın temeli. Bununla beraber, 300 dereceye çıkan sıcaklığın kontrol altına alınması için santralin sıcaklığının belirli bir değer aralığına getirilmesi gerekiyor. İşte bu aşamada soğutma suyu devreye giriyor. Santralde sıcak kaynaklı bir patlama ya da benzeri bir kaza yaşanmaması için çevrede bulunan göller, nehirler ve denizden reaktörleri soğutmak için su çekiliyor. Çekilen bu suya soğutma suyu adı veriliyor. Santrallerde kullanılacak soğutma suyunun sıcaklığı bölgenin iklim koşulları, santralin dayandığı teknoloji ve çevresel koşullara göre belirleniyor. Peki burada sınır ne?

Bu sorunun aslında net bir yanıtı var: Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC ) raporları soğutma suyu sıcaklığının 28 dereceyi aşmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.

IPCC’nin uyarısı Akkuyu Nükleer Santrali için de geçerli. Santralin işlevsel ve tehlike arz etmeden çalışabilmesi için soğutma suyunun 28 derecenin üzerine çıkmamalı. Su sıcaklığı bu değerin üzerine çıktığında santralin yavaşlatılması veya durdurulması gerekiyor.

MERSİN’DE SU SICAKLIĞI AĞUSTOSTA 30 DERECENİN ÜSTÜNDE

Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşa edildiği Akdeniz bölgesi, pek çok raporda iklim değişikliği nedeniyle su sıcaklığının diğer bölgelere iki katına varacak değerlerde yükseleceğini işaret ediyor. Nitekim Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün Anamur ve Silifke’deki deniz suyu ölçüm istasyonlarından alınan verilere göre Akkuyu nükleer sahasındaki deniz suyu sıcaklığı yaz aylarında 30 dereceyi aşıyor. Örneğin 2022 Ağustos’unda yapılan ölçümlerde saat 12.00 civarında her iki istasyondaki deniz suyu sıcaklığı verileri 30 ve 30,5 derece olarak ölçüldü.

Suyun kendi sıcaklığının yanında santralin kendisinin denize boşaltacağı su da sıcak olacak. Max Planck Enstitüsü’nün Akdeniz ve Ortadoğu’da iklim değişikliğine bağlı olan hava sıcaklığı artışının dünya ortalamasının iki katı olduğuna dönük raporu da dikkate alındığında sorun bir sarmala dönecek. Ancak açık olan santralin soğutma suyunun uygun sınırları belirli aylarda çoktan aştığı ve çok değil, 10 yıl sonra bunun kalıcı olma riski. Santral suyunun belirli bir sıcaklığının üzerine çıkması durumunda dünyadaki pek çok ülke santralde üretime ara veriyor.

Türkiye’nin ilk nükleer santrali, seçim hesaplarının da baskısıyla hızla inşa ediliyor, ilk reaktörün açılış tarihi dahi bu nedenle öne çekildi. Bu iktidarda kalma hesabına dayalı acelecilik, Akkuyu’nun ve Türkiye’nin geleceği konusunda sakin düşünmeyi, akılcı davranmayı, doğa ve insan dostu bir çözüm üretme çabasını geriletiyor, gündemden düşürüyor. Oysa dünyanın pek çok yerinde santrallerin durmasına neden olan soğutma suyunun 28 dereceyi aşması durumu Akkuyu daha açılmadan Mersin’de görülmeye başladı. Bu durumun kısa vadede kalıcılaşıp santral için büyük bir risk oluşturma ihtimali var. Dahası santral su tahliyesi yaptığında sıcak suyu denize boşalttığı için suyun sıcaklık artışına katkı sunacak, Akdeniz’deki iklim krizi etkisini hızlandıracak. Benzer biçimde çok değil, 3 ay önce büyük bir yıkıma neden olan, deprem riski Türkiye gibi bir ülke için gündem kalkmış değil. Depremin beraberinde getirdiği tsunami riski, Akkuyu’nun elektrik aksamı ve dayanıklılığı konusunda soru işaretlerini yoğunlaştırıyor. Bu çerçevede santral konusunu topluma doğru bilgi verilerek, afişlerdeki çarpıtmaları bir kenara bırakarak ele almak gerekiyor.


Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mühdan Sağlam Arşivi