Rıdvan Akar’la sermaye-medya ilişkisini, hükümetlerin medyaya baskısını, eski ve yeni kırmızı çizgileri ve medyanın ana işlevini konuştuk.
Medya dünyasının ustaları, tecrübeli gazeteciler ve Türkiye’nin dokunulmayan sayfalarına dokunan araştırmacılar ile sohbet, hem çok zevkli, hem de öğretici.
Günümüzde önemli olan herhangi bir konuya değinirken, geçmiş ile bugün arasındaki ilişkiyi de yorumlayabilmek, karşılaştırma yapabilmek, kuşkusuz bahsi geçen konunun ya da sorunun köklerinin tespiti için de çok önemli.
Tecrübeli gazeteci, belgeselci, araştırmacı Rıdvan Akar, kırmadı beni; zaman ayırdı ve Sınırsız’da konuğum oldu. Akar ile Türkiye’de basının durumunu, özgür ve bağımsız medya fikrini, toplumun basına güvenini, sermayeyi, yurttaş gazeteciliği ve çok daha fazlası konuştuk.
Türkiye’de basının bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz sorusuna, "Türkiye’de basın var mı? - diye başlamalıyız" uyarısını yapan Akar, durumun ve baskının 12 Eylül döneminden bile ağır olduğunu düşünüyor.
Akar gazeteciliğin, Türkiye’de tarafsız olmaktan çok uzak olduğunu, AKP tabanının bile kritik ve önemli olaylar sırasında gerçekten ne olduğunu anlamak için, oldukça dar alanda bin bir zorlukla ayakta kalan muhalif medyayı takip ettiğine dikkat çekiyor.
Gazeteciliğin aslında bir anlamda hakikati arama ve hakikati aktarma arayışı ve arzusu olduğunun altını çizen usta gazeteci, "Meslektaşlarımız bedeller ödedi ve hala ödüyor, kararlılıklarını sürdürmeye çalışıyorlar," derken, bu yapılan çalışmaların ve iradenin görmezden gelinmemesi gerektiğini ama diğer yandan medya açısından daha önce eşi benzeri görülmemiş zor bir dönemin içinden geçtiğimizi belirtiyor.
Akar’a göre AKP, bildiğimiz medyaya müdahale şekillerinden daha değişik bir "müdahale yöntemi" geliştirdi. "Eskiden devlet/iktidar ve medya ilişkileri bilirdik ama AKP farklı bir yol izledi" diyen Akar "Havuç politikası" adını verdiği siyasetle - eskiden medya organlarının "beslendiğini" ve istenilen tarafa çekildiğini, bu tarzın özelikle Özal’dan sonra yaygınlaştığını fakat AKP’nin "Medya Patronajını" yeniden, bambaşka biçimde ürettiğini söylüyor.
Bu sohbette, Rıdvan Akar ile tek parti döneminden bugüne sermaye-medya ilişkisini, hükümetlerin medyaya baskısını, eski ve yeni kırmızı çizgileri ve medyanın ana işlevini konuştuk.
Farklı disiplinlerden gelen kişilerin de gayet iyi gazeteciler olabildiğini, yani "alaylı" gazetecilik konusunu da ele almadan geçemedik.
Sayın Rıdvan Akar’a ve tüm ekibe, Gerçek Gündem’deki görevlerinde başarılar diliyorum.