Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Allah ve Kandil

İkici (düalist) ve herkesi herkesle eşitlemeye dayalı kurgunun amacı açık: Kılıçdaroğlu’na Yeşil Sol Parti’nin verdiği desteği Türkçü/İslamcı ideolojiyle yoğurulmuş kitleler nezdinde şeytanlaştırarak bu kitlelerin kendi etrafından ayrılmamasını sağlamak.

İktidar bloku beklendiği gibi bütün tartışmayı “Kürt” meselesine kilitleme peşinde. Ne var ki bir zamanlar yapıldığı gibi bir çözüm fikriyle değil tam aksine “terör” ve “terör örgütleri” maymuncuğunu kullanarak. Elinde başka hikaye yok çünkü, petrol bulma, gaz çıkarma, savunma sanayindeki görülmemiş (o kadar ki kimsenin gördüğü olmayan) gelişmelere dair hayali ilerlemelere yaslanmayı saymazsak.

Bir de yol-köprü-saray filan var ama onlar da bugün genişleyen ve derinleşen yokluğun yoksulluğun altında yatan temel sebepler arasında; eser olarak değil elbette ama yapma yöntemi olarak: yolsuzluk kapısı her biri ve az insanın çok kazanıp çok insanın aza mahkûm edilmesinin aracı ve sembolü her biri.

ÜÇ MİTİNG, TEK TEMA

Son üç mitinge (Ordu, Giresin, Zonguldak) bakarsak durum daha da iyi anlaşılır. Erdoğan mitinglerinde (şarkı sözleriyle oynamayı saymazsak) bu üç ilin halkını doğrudan ilgilendiren bir mesele dile getirmediği gibi, konuşmalarını artık ilgilenmeyenin bile ezberlediği Kandil, yani PKK ve “FETÖ” bağlantılı temalar üzerine oturttu.

Örneğin Kılıçdaroğlu’nun fındık fiyatını dört dolara eşitleme taahhüdüne verilen cevap sadece şuydu: “Niye bugüne kadar vermediniz?” Bu sözde (haydi alay demeyelim de) az biraz mizah vardı ama diğer sözler “terör” makamından öfke belagatinden ibaretti. Öfkeye mağduriyet de eşlik ediyordu, örneğin Giresun’daki konuşmasında soğan fiyatlarında sembolize edilen yoksulluk tartışmalarını, “kurban” fikriyle karşıladı: "Ben biliyorum, sizler ne soğana ne patatese liderinizi kurban etmezsiniz." Kurban fikri nutuklarda sık zikredilen Menderes’e bir gönderme muhtemelen, ama seçimi bir “demokrasi olgusu” olarak değil de bir tür karanlık ayin gibi görme eğilimine de işaret.

YENİ BİR SİYASAL İLAHİYAT

Tabii “kurban” haricinde de mebzul miktarda dinsel göndermeler işittik. O kadar ki, soğanı sarımsağı küçümseyen mizah girişimlerinin arasında bir de yepyeni bir siyasal teolojinin göreve çağırıldığına şahit olduk: “Biz talimatımızı önce Allah’tan sonra milletten alırız.”

Cümlenin İslami ilahiyattaki yerini, tanrının bugün için yeryüzünde bir kimseye talimat verip veremeyeceğini münakaşa etmeyi (hekimler olmaz, onları dövüyorlar sonra) din alimlerine bırakalım, biz önceki cümleye bakalım. Çünkü cümle tek başına değil, şöyle:
“Kandil’den talimat alanlarla bir yere varılır mı? Biz talimatımızı önce Allah’tan sonra milletten alıyoruz.”

Bu iki cümle, Cumhur ittifakının ve onun cumhurbaşkanı adayının stratejisini çok tuhaf bir noktaya çekiyor: Bir yanda sadece “Allah’tan ve milletten” talimat alan Cumhur ittifakı, diğer yanda “Kandil’den talimat alan” Millet ittifakı var; tabii bu kurguya göre Yeşil Sol Parti de Millet ittifakı da “Kandil’den talimat alanlar” içine giriyor. Bir de Pensilvanya var.

HERKES KÖTÜ, MENDERES-ÖZAL-ERDOĞAN HARİÇ

Son üç konuşmadaki önemli bir tema da şuydu: Büyük Osmanlı’dan sonra (Milli Mücadele vurgusu sayılmazsa) Türkiye’nin büyümesi Menderes dönemindeki hamlelerle başlamış ancak sürekli engellerle karşılaşmış, kendi dönemlerinde ama bu engeller kaldırılmış. Erdoğan, ikinci yüzyılını yönetmeyi talep ettiği cumhuriyetin ilk yüzyılını, Menderes ve Özal dönemleri hariç, “kötü yönetim” olarak tanımlıyor, dahası “Allah ve millet düşmanlığı”yla eşitliyor bu kötü yönetimleri.

Esasen bugün CHP’ye yönelttiği eleştiriler de bu “büyük millet”e karşı kötücül güçlerle işbirliği içinde olmak. Pensilvanya bu nutukta yerini buluyor.
Netice olarak şöyle bir eşitleme serisi çıkıyor ortaya:
CHP, PKK ve FETÖ ile eşit.
Onlar, Türkiye’ye yönelik küresel kötü emellerle eşit. Menderes ve Özal hariç bütün yönetimler bunların hepsiyle eşit.
“Kandil” dinsiz, kitapsız, Allahsız olmayla eşit.
CHP ve Altılı Masa da Kandil ile eşit olduğuna göre “dinsiz, kitapsız, Allahsız” olmak muhalefetin tamamının vasfı.

Bu ikici (düalist) ve herkesi herkesle eşitlemeye dayalı kurgunun amacı açık: Kılıçdaroğlu’na Yeşil Sol Parti’nin verdiği desteği Türkçü/İslamcı ideolojiyle yoğurulmuş kitleler nezdinde şeytanlaştırarak bu kitlelerin kendi etrafından ayrılmamasını sağlamak. Fakat bunu sağlayabilmek için hazırlanan nutuklar ve onun temelindeki ikici kurgu haliyle “tek gerçek rakibin” örgütler (PKK ve Gülenciler) olduğu fikri kaçınılmaz hale geliyor. Seçim sadece “kötü talimat verici” örgütlerin olduğu taraf ile “Allah’ın talimatıyla” iş gören taraf arasında bir yarışa dönüşüyor. Sanki rakip Kılıçdaroğlu değil, PKK!
Tabii şunu da söylemek gerek: Bu nutuk, iktidar blokunun işinin “Allah’a kaldığı” izlenimini de getiriyor kaçınılmaz olarak.


NOTLAR

1
Türkiye’de ilahiyatçılar dinin siyasal alandaki kullanım biçimleri konusunda genellikle sessiz kalmayı tercih ediyor, “devlete kapılanmış ulema” ruhundan neşet eden bu duruma karşın siyasetçiler “ilahiyatçı” roller üstleniyor. Örneğin Yeniden Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, 3 Mayıs 2023 Çarşamba günü ArtıTV’de konuk olduğu programda Erdoğan’ın “Allah’tan talimat alma” sözlerinin dinsel açıdan hiç de uygun olmadığını dile getirdi, çünkü İslam inanışına göre Allah yeryüzündeki fanilere son olarak “Cebrail aleyhiselam aracılığıyla Hz. Muhammed’e doğrudan hüküm iletmiş, talimat vermişti.
Seçim söylevlerini “dini terminoloji”yle doldurmak sadece iktidarın işi değil, muhalefet de bundan kaçamıyor.

2
Bütün nutuklardaki ortak bir tema da “LGBTİ artı”lardı. Nefret söyleminin en şedit kesitlerinin hedefiydi bu kişi ve gruplar; bütün muhalefet “LGBT’ci”ydi. İsimdeki bu küçültücü amaçlı kısaltma kendisini “Selo” ve “Apo” isimlerinde de ortaya koyuyordu.

3
Erdoğan nutuklarının bir özelliği “eşitleme” ise bir özelliği de indirgeme: Muhalefetin, haksız-hukuksuz tutuklamalara yönelik eleştirileri, “Selo’yu, Apo’yu serbest bırakacaklar” cümlesiyle yanıtlanıyor. KHK ve kayyım faciasını düzeltme sözleri, “Devleti PKK ve FETÖ ile dolduracaklar” cümlesine yol açıyor. İnsan hakları vurguları, “Aileyi yok edip herkesi LGBT yapacaklar” cinliğiyle karşılanıyor.

4
“Türkiye’yi engelleyen küresel şer güçler” fikri, köklü ve mutlak Batı karşıtlığına dayalı bir mugalata aslında. Aynı mugalata Türkçü/İslamcı emperyal arzuları militarizm eşliğinde överken, “anti emperyalist” olma iddiasının üretiminde de hakim.

5
Erdoğan dahil iktidar blokundaki önemli figürlerin söylemlerine hakim olan öfke ve nefret, sokakta da yankı buluyor elbette. İstanbul’da Kürt müzisyen Cihan Aymaz’ın bıçaklanarak öldürülmesi, öfke belagatinin toplumsallaşma potansiyelinin ne kadar ciddi ve tehlikeli olduğunu gösterdi. “Ama böyle şeyler eskiden de oluyordu” denilebilir, e zaten eskiden de aynı sebeple oluyordu! İktidar ve özellikle devlet yöneticilerinin dilinden düşmeyen öfke ve şiddet içeriklerinin toplumda karşılık bulmaması imkansız. Nitekim, “Eskiden doktorlar bizi azarlıyordu, şimdi doktor dövüyoruz” vecizesini söyleten özgüven ve olağanlaşmış saldırganlık bu karşılığın sadece bir minik tezahürü.

6
Erdoğan’ın konuşmaları cumhurbaşkanlığı resmi sitesinde yayınlanıyor. Yeni sistemin demokrasiye ne kadar uzak olduğunu gösteren bir durum da bu: AK Parti genel başkanının propaganda konuşmaları, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının “idari/yürütmeye dair” işlemi muamelesi görüyor. YSK de sözüm ona seçim yasakları filan açıklıyor, “Makam aracı kullanmayın” filan diyor ya bu kararlar en tepedeki resmi makam bütün imkanlarını bu şekilde kullanırken biraz komik çokça da acı görünüyor.

7
Bu ikili kurgu, yani “Allah’tan talimat alan hak güçler” ve “Kandil’den talimat alan şer güçler” karşıtlığı, iktidarın 14 Mayıs’a nasıl baktığını da belirliyor gerçekte. Bekir Bozdağ’ın, Süleyman Soylu’nun, Hulusi Akar’ın ve diğer birçok iktidar bloku mensubunun seçimi bu ikili karşıtlık ekseninde “darbe” olarak tanımlaması, “ülkenin tapusunun değişmesi” olarak görmeleri, hem kaybetme ihtimalinden kadar ürktüklerini hem de kayba tahammül edemeyeceklerini, iktidarın devrine yanaşmama niyetinde olduklarını düşündürüyor. Ne demişler, neye niyet neye kısmet.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi