ARTI TV için…

Az buz değil. Yandaş medyanın egemen olduğu ortama önemli ve değerli bir müdahale ARTI TV. Çölde bir vaha. Hayırlı bir doğum. Allah (Ya da kim uğraşıyorsa bu işlerle) analı babalı büyütsün. Milyonlarca kardeşi, akrabası olsun…

Ragıp DURAN

Kapanan, kapatılan, yasaklanan her gazete, dergi, radyo istasyonu, televizyon kanalı ya da İnternet sitesi, gazetecilik evreninde yasa yol açar. Yayına yeni başlayan her gazete, dergi, radyo, televizyon ya da İnternet sitesi de, tıpkı bir bebeğin doğumu gibi, önce annesine babasına yakın çevresine ve sonra aslında herkese büyük bir sevinç, mutluluk ve umut verir. Ağlayan, bağıran, arada sırada sırıtıp, kusan, altını kirleten minicik yaratık bir süre sonra konuşacak, ayaklanacak, toplumun bir bireyi olacak. Eğlenecek, hüzünlenecek, gülecek, ağlayacak, bağıracak çağıracak, okula gidecek, sınıfları geçecek ya da sınıfta kalacak, mitinglere katılacak, gözaltına alınacak, mahkemeye çıkacak, tutuklanacak, hapis yatacak, sonra tahliye olacak, (Türkiye’den söz ediyorum) erkekler askere gidecek, (Gitmek mecburi olmasa aslında çoğu gitmez!) terhis olacak, işe girecek, kızlar mektep okuyacak, kadınlığını savunacak, işten atılacak, sevecek, sevilecek… Daha bir sürü hadise… Hayat işte. Benzeri vakalar medya kuruluşlarının da başına gelir, gelecek.

İletişim biliminin Kanadalı kurucu babası Marshall McLuhan, 60lı yıllarda bilimsel çalışmalardan sonra çıkardığı teorik sonuçlar uyarınca, televizyonu, akla değil duygulara hitap ettiği için ‘Sıcak Medya’ olarak tanımlar. Yazılı basın ise, akla yani beynin sol yarım küresine seslendiği için, ‘Soğuk Medya’dır. TV, görseli ve sesiyle, ama geri kalmış ülkelerde, görüntü ve sesi tekrarlarla bozarak, altyazı bantlarıyla, zoom’larla, fonda heyecan yaratan sonradan eklenmiş ses ya da görüntü efektleriyle filan muhayyileyi zorlar, sınırlar, bozar. TV aslında iyi bir ajit-prop organıdır. Heyecanlandırır, korku ve endişe ya da sevinç ve coşku salabilir. TV üstelik çok hızlıdır, gözümüzün önünden onlarca kare geçer saniyeler içinde. Düşünceye, düşünmeye vakit bırakmaz. Sığdır da. Derine inemez, değer geçer. Ayrıca TV tembelleştirir insanı. Pijama-terlik gömülürsün koltuğa, fındık fıstık eşliğinde zamanın nasıl geçtiğini bilemezsin. Ben biraz da bu nedenlerle pek TVperver değilimdir. Çok önemli bir şey olmadıkça ve maç yoksa, bizim evde TV pek açılmaz.

Ne var ki yukarıda sıraladığım teorik olumsuzluklara rağmen, toplumsal ve siyasi olarak meseleye Türkiye özelinde baktığımızda farklı bir manzara ile karşı karşıyayız: Türkiye’de toplumun önemli bir kesimi bilgi ve haberleri hala esas olarak TV’den alıyor. Türkiye’nin TV manzarasında, medyanın neredeyse yüzde 95’i iktidarın propaganda makinası olarak işlev görüyor. Türkiye genelinde izleyici, akıldan çok yüreklere hitap edilmesini talep ettiği için, TV hala popüler bir medya. Ciddi yazılı basın bile, Evlilik Programları ve Survivor ya da Sabun Köpüğü dizileri gibi, çok ideolojik programlardaki gelişmeleri haber olarak izlemeye devam ediyor.

Böyle bir konumda ARTI TV’nin anlamı, işlevi ayrı bir değer kazanıyor. Hazırlık çalışmalarının çok küçük bir kısmına da bizzat katılmakla kendimi mutlu hissediyorum ama televizyonculuğun, özellikle televizyon haberciliğinin ne kadar zor bir iş olduğunu bildiğim için çok çalışmanın elzem olduğunu anlıyorum.

ARTI TV’nin başında Celal Başlangıç gibi deneyimli bir gazetecinin bulunması büyük bir şans, başarı için büyük bir koz. Açılış günü 17 Mart akşamı, 3-4 saat boyunca ekran başındaydım. Yöneticiler, konuklar o kadar güzel ve doğru şeyler söylediler ki, umutlanmamak mümkün değil.

Bir kere, herkes, böyle bir TV kanalının acil bir ihtiyaç olduğunu belirtti ki, gerçekten de Türkiye’de 2 ya 3 istisna dışında tüm TV kanalları iktidar yanlısı ya da iktidara teşne yayın politikası güdüyor. Oysa ki bu toplumun en az yüzde 50’si mevcut iktidara muhalif. Dolayısıyla onların da medyada temsili gerek, onların da sesini duyurmak, çoğaltmak gerekir.

ARTI TV’nin önemli bazı kozları var: Bu TV kanalı Türkiye’deki hem muhalif hem de düzgün yani bağımsız yayıncılık geleneğinin bugünkü temsilcisi konumunda. Ayrıca kısa bir süre önce yayına başlayan +Gerçek internet sitesindeki habercilik anlayışı ve bence esas olarak güçlü, zengin ve çok renkli yazar/yorumcu kadrosunun desteğine sahip. Yalnız burada önemli bir nokta, bu tür bir TV’nin yayın politikasında haber/yorum dengesi en az yüzde 60/40 oranında olması gerekir. İzleyici, Türk egemen medyasının önemli özelliklerinden biri olan, ‘fast-thinking product’ tabir edilen ‘hazır ve hızlı düşünce ürünleri’, yani neredeyse hepsi iktidar yanlısı kanaatler/yorumlar/fikriyat yerine, olaya, olguya yani kelimenin gerçek anlamıyla habere ağırlık verilmesini talep eder. Bu açıdan bakıldığında ARTI TV sadece kendi kadrosuyla değil, Türkiye’de ve Avrupa’da yaşayan bağımsız, uzman tüm muhabir ve gazetecilerin de katkısını izleyiciye sunabilecek olanaklara sahip. Başlangıç’ın ‘Büyük bir Şemsiye’den kastı, siyasi yelpazenin genişliğinin ve çeşitliliğinin yanısıra mesleki alandaki çokrenkliliği de içeriyor.

ARTI TV bir haber kanalı olarak, demin sözünü ettiğim Evlilik Programları, Sabun Köpüğü diziler ya da Survivor türü programlar, herhalde, yayınlamayacak. Ancak bu çok popüler program türlerini de, hem siyasi, ideolojik ve kültürel olarak hem de medyatik açıdan anatomi masasına, pardon otopsi masasına yatıracak, işin gerçek uzmanlarıyla tartışmalar düzenleyecek. Kültür sanat alanına kitap ya da sergi tanıtım haberlerinin ötesinde ve derininde, muhafazakar kültüre karşı özgürlükçü ve demokratik kültür ürünlerini etraflıca inceleyecek. Spor, özellikle futbol konusuna da aynı şekilde eğilmesi beklenir. Üstelik Türkiye’de adı sanı pek bilinmeyen, belki de henüz sadece Yrd. Doç. düzeyinde akademik çalışmalar yürüten bu konuların uzmanı onlarca parlak genç var.

Habercilik maalesef pahalı bir uğraş. Ne var ki para her şeyi çözmüyor. Çözseydi NTV ya da CNN Türk gibi kanallar çok başarılı olurdu. Habercilikte tayin edici olan, perspektiftir. Yani, olaya nasıl, kimin açısından yaklaştığımız. İktidar güzellemesi mi kamu çıkarı mı? Tayin edici soru bu. ARTI TV bu konuda, mevcut yönetimi ve kadrosu ile daha baştan avantajlı ve olumlu bir konumda. Futbolda Lucescu ekolü tabir edilen, eldeki sınırlı olanaklarla iyi sonuç yaratmaya yönelik metod, ARTI TV için de geçerli.

ARTI TV’nin Türkiye koşulları nedeniyle, merkezini şimdilik yurtdışında oluşturması hem olumsuz hem de olumlu imkanlar yaratıyor. Avrupa’nın gerek demokratik ortamı, gerekse habercilik açısından zengin olanakları iyi bir şekilde değerlendirilebilir. Olaydan, haberden uzakta olmanın getirdiği dezavantajlar, mevcut iletişim teknolojisinin olanaklarıyla biraz olsun bertaraf edilebileceği gibi, Türkiye’deki muhabirlerin akıllı, ‘compact’, doğru perspektifli çalışma yöntemleriyle sorun aşılabilir.

Fransa’da ‘Les Amis du Monde Diplomatique’ (Le Monde Diplomatique’in Dostları) ya da Türkiye’de bir zamanlar başarılı olan ‘CUMOK’ (Cumhuriyet Okur Klubü) örnekleri esas alınarak, ARTI TV’yi, varlığını sadece sanal ortamda gösteren sıradan bir TV kanalı olmaktan çıkarıp, yurttaşla, izleyicisiyle somut olarak toplantılarda buluşturmanın yollarını bulmak gerekir.

Zor ama yepyeni bir girişime başlamıyor ARTI TV. Televizyon haberciliğinin Kab’esi sayılan BBC (Önce Haber), ile Latin Amerika’da TeleSur (Bizim Kutbumuz Güneydir!), Ortadoğu’da El Manar (Sönmeyen Alev), hatta Al Jazeera’nın (Haber Gündemini Belirleyelim!) ilk dönemi, örnek ya da esin kaynağı olarak alınabilir.

Dilekler ve Kapanış: Herkesin dediği gibi, HAYIR’LI OLSUN!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi