askerlikten kurtulacak mıyız?

zenginlerin muaf olacağı, yoksul gençlerin askerlik yapacağı, iktidarın onların arasında da kendi politikalarına uygun bulduklarını tercih edeceği bir sistem kurulduğu sonucuna varıyorum.

biliyorsunuz, istanbul seçiminin hemen ardından, 25 haziran’dı, askere alma kanunu meclis’ten geçti. buna göre zorunlu askerlik süresi altı aya indi. o altı aydan sonra askerlik yapmaya devam etmek isteyen er ve erbaşlara asgari ücretten az olmamak üzere harçlık ödenecek. (dikkatinizi çekerim, biri ücret, diğeri harçlık!) bu ikinci altı ayı ığdır, antakya gibi sınır illerinde yapanlara ayrıca para ödenecek.

diğer yandan, bedelli askerlik uygulaması -seferberlik ve savaş hali dışında- kalıcılaşıyor. fiyatı şu an 31 bin küsur liraya tekabül ediyor, bu miktar altı ayda bir değişecek.

diğer yandan, en az dört yıllık yüksek öğrenim kurumlarından mezun olanlar arasından tsk’nın ihtiyacı kadarı yedek subay adayı olarak ayrılacak. kalanlar içinden istekli olanlar yedek astsubay olabilecek, diğerleri askerliklerini er veya erbaş olarak yapacak.

er ve erbaşların görev sürelerinin uzatılması ve yedek subay ve astsubayların tercih edilmesiyle ilgili koşullar resmi gazete’de ayrıntılarıyla belirtilmiş ve bunların arasında "yasa dışı siyasi, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunanlar ile tutum ve davranışlarıyla bu görüşleri benimsediği tespit edilenler, herhangi bir suç sebebiyle on günden fazla tutuklu kalanlar," gibi ifadeler var. anladınız siz onu.

bu noktada şunu hatırlayalım; 15 temmuz’un hemen ardından bir khk ile bütün askeri okullar yani harp akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı, milli savunma bakanlığı bünyesinde milli savunma üniversitesi adıyla yeni bir eğitim kurumu kuruldu, sabah yazarı erhan afyoncu bu üniversiteye rektör olarak atandı ve kendisine bütün askeri eğitim kurumlarına müdahale yetkisi verildi. (hayır, afyoncu’nun askeri eğitimi yok.) kapatılan okullara devam eden öğrenciler, başka üniversitelere yerleştirildi. askeri liseler temelli kapatıldı, harp akademileri (adları enstitü olmuştu), harp okulları ve astsubay meslek yüksek okulları daha sonra tekrar açıldığında, bütün yapıları değişmişti, bağlı bulundukları komutanlıkların okullar üzerindeki yetkisi kalkmıştı. (bu süreci askeri eğitimin sivilleşmesi olarak "okumlayan"larımız da vardır, inanırım.)

bütün bunları bir araya getirdiğimde ordunun yapısının, yetki ve karar mekanizmalarının değiştiğini, zenginlerin askerlikten muaf olacağı, yoksul gençlerin askerlik yapacağı, daha fazla para karşılığında daha fazla risk alacakları, iktidarın onların arasında da kendi politikalarına uygun bulduklarını tercih edeceği bir sistem kurulduğu sonucuna varıyorum. nitekim yasa meclis’te görüşülürken, iyi parti bursa milletvekili ahmet kamil erozan, "şehit olmak tabii ki bir gurur vesilesi olabilir, 'vatan sağ olsun' diyebilirsiniz ama pek çok ana ve baba bu 31 bin lirayı evladını korumak için adeta bir sigorta poliçesi alırcasına ödeyecek, askerden koruyacak adeta, çatışmaya giden bir ortamdan korumaya çalışacak. bunun sonucu ne olacak? maalesef ordu, fakir fukara ordusu haline gelecek. yani bu parayı ödeyemeyenler askerlik yapacaklar, ne kadar kısa olsa dahi yapacaklar ve ordumuz paralı askerler değil, parasız askerler ordusu haline gelecek," demiş.

fakat askerlikten muaf olanlar sadece bedelliler değil. resmi gazete’den okursak, "emniyet teşkilatı kadrolarında kadro ve/veya rütbeleri ile ilişkisi devam eden emniyet hizmetleri sınıfına mensup personel ile polis eğitim ve öğretim kurumlarında öğrenim görenler veya bu kurumların giriş sınavlarını kazananlardan askerlik hizmetini yapmamış olanların her türlü askerlik işlemleri ertelenir. birinci fıkra kapsamındakilerden, emniyet hizmetleri sınıfında on yıllık hizmet süresini, kamu görevinden sayılmayacak hâller hariç olmak üzere tamamlayanlar askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılır. geçici süreli görevlendirmeler, yurtdışı misyon koruma, yurtdışında eğitim ve diğer görevler sebebiyle geçirilen süreler de on yıllık hizmet süresinin hesabında dikkate alınır. bu yükümlüler ile ilgili bilgiler, içişleri bakanlığınca bakanlığa bildirilir." bunu da anladınız, tabii.

aynı oturumda, kendisi de asker olan, chp meclis milli savunma komisyonu üyesi mehmet ali çelebi ise, yeni yasayla askeri kadro sayısının yetersiz olacağına ve ayrıca başka bazı maddelerin "yandaş kadrolaşma", hatta "milisleşme"ye yol açabileceğine dikkat çekiyor! acaba o kadro yetersizliği nasıl giderilecek?

çok tartışılan, çok itiraz edilen bir madde de sesiz sedasız yasada yer almış: "barışta, olağanüstü hâl veya seferberlik hâllerinde veya savaşta, askerliğini henüz yapmadan, milli güvenlik kurulunca gerekli görülen sahalarda bakanlığın teklifi üzerine cumhurbaşkanınca özel olarak görevlendirilen gönüllüler, cumhurbaşkanınca belirlenen şartlara uydukları takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulur." mehmet ali çelebi, bu maddenin de milis yapılanmasının yolunu açacağını ifade etmiş.

eğer farklı basın kuruluşları, söylenenleri eksik aktarmadıysa, hdp’nin yasaya temel eleştirisi zorunlu askerliğin sürmesi ve vicdani red hakkının tanınmamasıyla sınırlı kalmış. hdp’li tbmm milli savunma komisyonu üyesi nimetullah erdoğmuş, askere gitmek istemeyen gençler için, birçok avrupa ülkesinde olduğu gibi kamu hizmetinin bir seçenek olarak düşünülebileceğini belirtmiş.

bahsedilen avrupa ülkeleri, dünyanın en büyük militarist güçleri arasında yer alıyor, içlerinde, suriye’deki tekfircilere silah satmamış olan az. askeri güçlerinin önemli bir kısmını profesyonel askerler oluşturuyor. (ki malum, bugünkü iktidarın da türkiye için benzer bir hedefi var.) profesyonel askerlerin neler yapabileceği hakkında fikir edinmek isteyenler, abd’nin ırak işgalini hatırlayabilir. zaten bu yasa tasarısı, sadece yoksulların ve isteyenlerin askerlik yapacağı bir sisteme geçiş anlamına geliyor. vicdani red hakkı ise sadece isteyenlerin yapması anlamına gelir. isteyenin yapacağı askerliğin nasıl olacağını surlulara, cizrelilere sorabiliriz.

ulus devletler var oldukça ordular da olacak. işin o kısmı meclis görüşmeleriyle halledilecek gibi değil. ama gönül isterdi ki, demokrasi dendiğinde avrupalı emperyalist ülkelerin sistemi kastedilmesin. fakat vicdani red hakkının kabul edilmesinin tek bir yararı olurdu, şu "asker millet"in önemli bir kısmının imkân bulsa askerlikten yırtmaya nasıl hevesli olduğunu göstermek. nitekim bu yasa, terhis olmayı bekleyen, kısa süreli askerlik yapmak isteyen binlerce genci sevindirdi. ama takdir edersiniz ki, muhalif siyaset, özellikle barış hareketleri bu sevincin perdelediği yeni sistemin üzerinde daha fazla durmalıydı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi