Baskın Oran
Atina inşallah Berlin’e benzemez
7 Aralık Perşembe günü AKP Gn. Bşk. ve CB Erdoğan, Yunanistan-Türkiye İşbirliği Yüksek Konseyinin beşinci toplantısı için Atina’ya gidecek. Başbakan Kiriakos Miçotakis’le görüşecek. Toplantıya Yunan tarafından 11, Türk heyetinden ise 8 bakan katılacak.
Türkiye’de pek yankı bulduğunu hatırlamıyorum; daha önceki dört buluşma 2010’da Atina’da, 2013’te İstanbul’da, 2014’te Atina’da ve süreç sekteye uğramadan önce de 2016’da İzmir’de gerçekleşmişti
Konu bizde pek yazılıp çizilmedi ama, Yunanistan’da epey olumsuz yazı çıktı. Bunların sonuncusu olan İngilizce eKathimerini haberi daha önce okuduklarımıza oranla epey umut vericiydi: “Ortak arkeolojik kazılar ve gençler için yaz kampı önerileri masaya gelecek” diyordu
Bizde de ziyaretin önceki günü CB Erdoğan’ın sözleri umut verdi: “Başta Yunanistan olmak üzere komşularımızla aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığı inancındayız” diyerek “kazan-kazan” kavramını tekrarladı. Şunu da ilave ederek: “Bizden ancak bizi tehdit edenlerin korkması gerekir
***
Niye “umut verici” dedim, şundan:
1925’ten beri haftada beş gün yayınlanan Apoyevmatini’yi artık oğlu Minas’la birlikte evinden devam ettiren İstanbullu dostum Mihail Vasiliadis’le konuştuk bir ameliyat için gittiği Atina’dan.
Önce, toplantı yeri olarak Selanik’e karar verilmiş. Haber duyulduğunda, bazı aşırı milliyetçi çevreler dışında Yunanistan’dan itiraz gelmemiş. Tâ ki CB Erdoğan, bu 28 Ekim’deki Büyük Filistin Mitinginde “(…) Kırklareli neyse Selanik’in (…) o olduğu gibi Gazze de vatan topraklarının ayrılmaz sandığımız bir parçasıydı” diyene kadar.
Gerçi Erdoğan bu sözleri “(…) bir asır önce bu millet için…” söylüyor ama, milliyetçilik açısından Türkiye’yi aratmayan Yunan basınında “yüksek megatonlu bir bomba” patlamış. Syriza krizini, pahalılığı, Filistin olayını da aşıp manşetlere oturmuş.
Bunun üstüne bir de, 9 bakan ve 300 kişilik bir heyetle geleceği söylenen CB Erdoğan’ın Berlin’de Başbakan Scholz’un yanında yarattığı “ilginç” ortam binmiş.
Bu ortama Dışişleri Bakanı H. Fidan’ın sözleri de eklenmiş: “B. Trakya Türk azınlığı ve 12 Adalarda yaşayan soydaşlarımızın durumları, öncelik verdiğimiz hususlardan biridir (…) soydaşlarımızın haklarının korunmasının yakın takipçisiyiz”
***
Fidan’ın sözleri tepki yaratmış çünkü Yunanistan B. Trakya dışındaki Türklerin azınlık haklarını reddetmekte. (Burada anlatması uzun ama, Yunanistan bu konuda haksız. Çünkü 1913 Atina Antlaşmasına ekli 3 No’lu Protokol Müslüman azınlık haklarının “Tüm Yunanistan’da”, 1920 tarihli Yunan Sevr’i de “Yunanistan’a eklenecek tüm topraklarda” geçerli olacağını söylüyor. Bkz. B. Oran ve A. Dayıoğlu, 100. Yılda Lozan İhlalleri, Yunanistan ile Türkiye, Azınlıklar ve Ege, İstanbul, Alfa, 2023, s. 31-32).
To Vima gazetesi 21 Kasım’da şöyle yazıyor:
“Fidan’ın pratikte ve Onikiada’da bir ‘Türk azınlığa’ ilişkin son derece provokatif açıklamalarının ardından Miçotakis zirve toplantısında ısrar ederse, sanki belirli pozisyonları benimsiyor, ulusal aşağılama yapıyor demektir. Bir dışişleri bakanının açıklamaları ülkenin tutumu açısından bağlayıcıdır ve eğer geri çekilmezlerse, Fidan bu kadar açıkça düşmanca bir tutuma girmişken Yunanistan ile Türkiye arasında herhangi bir tartışmanın yaşanması düşünülemez”
Ardından, Başbakan K. Miçotakis’in selefi Andonis Samaras, Kathimerini gazetesinde Erdoğan’a “korsan” diyor. Göçmen akımının Türkiye tarafından manipüle edildiğini ve Yunanistan’a karşı bir şantaj olarak kullanıldığını belirterek bu Yunanistan ziyaretinin bir hata olacağını söylüyor
Benim hayret ettiğim “olumlu” bir husus var burada: CB Erdoğan’ın (Ege’de Yunan jetlerinin Türk uçaklarını “it dalaşı”yla taciz etmeleri üzerine) 06.09.2022’de yaptığı konuşmadan 26.11.2023 tarihli bu haberde Samaras’ın bahsetmemiş oluşu. Çünkü Erdoğan şöyle demişti:
“Benim bu anlattıklarım bir rüya değil. Eğer bir gece ansızın gelebiliriz diyorsak, ne dedim; vakti saati geldiğinde, Teknofest’te bunu söyledim, bir gece ansızın gelebiliriz. Niye? Eğer ellerinde bu adalar var, bu adalarda üsler var. Buralardan hareketle bize karşı bu tür böyle gayrimeşru tehditler devam ederse sabrın da bir sonu vardır. İşte o sabrın sonu geldiği anda biz ne diyoruz, sabrın sonu selamettir. Biz de o selameti gördüğümüz anda vakti saati gelince gereği yapılır”
Hatta, 03.09.2022’de: “Ey Yunan; bak tarihe bak, tarihe dön. Çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur, ağır. Yunanistan'a tek cümlemiz var; İzmir'i unutma”
***
Oysa, önceki benzer buluşmalar böyle gergin değildi.
CB Erdoğan Aralık 2017’deki Yunanistan gezisinde Gümülcine’de azınlığa seslenmiş ve B. Trakya Türklerinin Yunanistan ile Türkiye arasında köprü olduğunu söylemişti Onları Yunanistan Parlamentosunda temsil eden dört milletvekilinin, soydaşların sorunlarını dile getirmesi ve bunun sonucunda belli adımların atılması gerektiğini belirtmişti. Yunanistan cumhurbaşkanı ve başbakanıyla yaptığı görüşmelerde de sorunların çözülmesiyle Yunanistan’daki birliğin, beraberliğin ve dayanışmanın daha güçlü hale geleceğini kaydetmişti
***
Mülkiye’de okumuştuk: Üst düzey liderler arasındaki zirve toplantıları fevkalade önemli ve bir o kadar nazik olaylardır. Çok iyi hazırlanmış olmaları ve olumlu bir hava içinde düzenlenmeleri gerekir.
E. Büyükelçi Hasan Göğüş yazıyor: “Yunanları, Cumhurbaşkanı Erdoğan acaba ‘Hamas terörist değildir söylemini burada da devam ettirir mi?’ diye şimdiden bir korku sarmış. Basında ziyaretin ertelenmesini talep edenler var. Yunan gazetecilerin çanak soru sormakta üstüne yoktur. Umarım Atina'da da yeni bir Berlin krizi yaşanmaz (…) Ziyaret edilecek ülkede yayınlanmak üzere olumlu mesajlar içeren mülakatlar verilerek kamuoylarının hazırlanması her zaman yararlı olur”
Ben de benzer endişeler içindeyim. Yine Berlin’deki duruma benzer şeyler yaşayacaksak fena olur. Çünkü yukarıda da söyledim, milliyetçilik bâbında Yunan basını bizimkini aratmaz. İki ülkenin özeti, özellikle azınlıklar açısından, “Tencere Dibin Kara”dır.
Endişeliyim, çünkü Erdoğan Berlin’de cumhurbaşkanından çok AKP Gn. Bşk. sıfatını konuşturdu. Alman kamuoyuna değil, sanki İç Anadolu seçmenlerine hitap ediyordu.
Endişeliyim, çünkü 31 Mart’ta yerel seçimler geliyor.
Baskın Oran: 1945 İzmir doğumlu. Uluslararası ilişkiler emekli profesörü. Özellikle azınlıklar üzerine çalışıyor. 1968’de bitirdiği SBF’de (Mülkiye) asistanken 1971 ve 1980 cuntaları tarafından toplam 9 yıl üniversiteden atıldı, her seferinde Danıştay’da kazanarak döndü. 1999-2009 arasında Avrupa Konseyi ECRI nezdinde ulusal irtibat görevlisi idi. Ekim 2004’te Başbakanlık İHDK’nın Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu’nu yazınca mahkemeye verildi ve beraat etti. 2006’da erken emekliliğini isteyerek Oxford (2006) ve Harvard’da (2009) dizi konferanslar verdi. Aralık 2008’de Ermenilerden Özür Kampanyası’nı başlatan 4 kişi arasında yer aldı. Nisan 2013’te Kürt Barışı çerçevesinde Akil İnsanlar Ege heyetinde bulundu. Ocak 2016’da 1.128 akademisyenin Bu Suça Ortak Olmayacağız bildirisini imzalayanlardan biriydi. Mülkiye’deki lisansüstü dersleri Temmuz 2016’daki OHAL’den sonra kaldırıldı. 1985’te başlayan haftalık yazıları günümüzde Agos ve Artı Gerçek’de çıkıyor. 90’ı aşkın bilimsel makalesi ve 3’ü yurt dışında da olmak üzere 26 kitabı yayınlandı.