Deniz Derinsu
Avrupa aşılı Türkiye
Futbolun iyi takımlarla oynandığı tartışılmaz bir gerçektir…
Fransa’nın da iyi bir takım olduğu malum…
Türkiye de Fransa ile 2 başabaş maç oynadı, 4 puan çıkardı…
Herhalde grup maçları başlamadan bu 4 puan teklif edilse, kimsenin gıkı çıkmazdı…
Akıllara takılan soru şu olsa gerek: Türkiye sınırları içerisinde futbol kalitesi yerlerde, temsilciler galibiyete hasretken Türkiye milli takımlar bazında bu başarıya nasıl koşuyor?
Mantığın alacağı tek çözümleme var gibi… Türk milli takımı çoğunluğu yurt dışında oynayan isimlerden oluşan bir ekip. Her ne kadar bu oyuncuların yine çoğunluğunun altyapısı Türk takımları olsa da, yurtdışında futbol anlamında kendilerini bulduklarını söylemek yanlış olmasa gerek.
Zeki, Merih, Çağlar, Okay, Umut, Cenk örnek isimler…
Hakan, Kaan, Kenan gibi yurtdışında yetişmiş isimleri de eklersek… Ay Yıldızlıların geçmişe oranla neden sahada daha soğukkanlı kaldığını çözebiliriz…
Avrupa aşısı yaramış gözüküyor…
Bu bağlamda iyi bir yapılanma yakalandı…
Fransa karşısında zaman zaman defansif anlamda vites yükseltse de mücadele eden bir takım izledik. Bu anlayış da doğal karşılanabilir…
Sahanın ciddi anlamdaki yıldızlarından en önemlisi, ülkesinde yetişmiş Mert oldu. Hakkını fazlasıyla vermek gerek. Zaman zaman verilen gediklerde başrole soyundu. O kurtarışları yapmasa belki takımın direnci düşer, farklı bir skor da karşımıza çıkabilirdi. Yiğidin hakkı yiğide, alkışlar Mert’e…
Ve Burak Yılmaz….
Bir futbolsever dostum, ‘Adam futbolu bırakacak, ben hala nasıl bir futbolcu olduğunu anlayamadım’ demişti… Bu dostum sanırım yalnız değil… En azından ben varım…
Fransa ile oynuyorsanız motivasyon sıkıntısı çekmezsiniz. Hele de Burak kariyerinde iseniz hiç çekmemeniz gerekir! Yakışan, yakaladı mı atmaktır…
Ama Fransa karşısında kaçırdıkları, ayakta duramadığı gecelerden bir yenisini yaşaması ve o garip isyankar tavırları… 34 yaşında, 4 büyük takımın formasını giyip şampiyonluklar yaşamış bir oyuncu üzerinde çok garip duran bir performans…
Daha da garibi Şenol Güneş’in bu performansa 90 dakika sabretmesi…
Hedef yolunda Türkiye için çok kritik bir puan oldu. Fransa, kalan 2 maçına bakarsak ikinciliğine karşın çıkmayı garantilemiş gibi… Türkiye’ye ise sadece Andora maçı bile yeterli olacak ama öncesinde İzlanda ile oynanacak. Bu kadro, bu moral ve bu anlayış büyük olasılıkla işi İzlanda maçında bitirecektir…
Bundan sonraki bir hedef de milli takım bazında gelen başarının temellerinin araştırılıp ülke sınırları içine yansıtılması olmalı.
Bir kesim vardır Türk futbolseverleri içerisinde. ‘Bana ne milli takımdan, ben tuttuğum takıma bakarım’ der. Onların da büyük kısmı yeşil sahadaki keyfi milli takımdan almaya başladılar.
Milli maçlar bitiyor, ülke sınırlarına dönülüyor. Futbol kalitesi yerlerde… Heyecan yok… Her yer stres, her yer kavga…
Seçim elbette izleyenin ama durumlarına göre milli takım veya kulüpler katar rolünü üstlenebilirse, bu güzel oyundan daha fazla zevk alınabilir. Şu an Türkiye’de futbol adı altında oynanan oyun, kalitesi ve yöneticileriyle herkesi fazlasıyla soğutmaya devam ediyor… Umut milli takımda gözüküyor…