Başkancı rejimin mali tablosu
2018'de ekonomiyi "uçuracağını" söyleyen Erdoğan'ın Türkiye'yi bugün getirdiği yer mali iflastır. Bu dönemde TL ile gelir elde eden ücretli ve maaşlı çoğunluk sosyal yıkım yaşarken, döviz cinsinden serveti olan süper zenginler, misli ile zenginleşmiştir.
Recep Tayyip Erdoğan 2018 seçimlerinde cumhurbaşkanı adaylığını şu sözlerle gerekçelendiriyordu: “Bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle, dövizle, şunla bunla nasıl uğraşılırmış görün.”
Peki aradan geçen beş yılda ne oldu da hem döviz kurları hem enflasyon hem de (resmi değilse de) fiili piyasa faiz oranları kontrolden çıkarak tırmanışa geçti? Tabloya bakalım: (TCMB, TÜİK)*
(Milyar dolar) 2018 2019 2020 2021 2022
Cari işlemler Dengesi -27,6 +1,7 -36,7 -14,9 -48,8
Dış Ticaret Dengesi -55,3 -31,2 -49,9 -46,1 -110,2
Hizmetler Dengesi +0,9 +1,1 +0,6 +2,3 +2,5
Finans Hesabı +2,8 +0,8 -2,8 -13,7 -5,5
(%)
İhracatın İthalatı
Karşılama Oranı 75,3 84,6 77,2 83 70
Dış Ticaret Haddi 102,3 102,6 106,8 72,8 78,8
Veriler, son beş yılda Türkiye ekonomisinin yaşadığı kronik döviz finansmanı krizini açık biçimde ortaya koyuyor. Başkancı rejim altında, tüm yetkilerin tek elde toplandığı bu dönemin ekonomiyi “uçuracağı” iddia edilmişti. Özellikle de 2021 Eylül'ünden itibaren Merkez Bankası faizlerinin suni biçimde düşürülmesinin “cari açığı kapatarak” bir ihracat fazlası yaratacağı söylenmişti.
Oysa görüyoruz ki bu beş yılda cari açık kabaca iki katına çıkmış. Dış ticaret açığı ikiye katlanmış. Turizm gelirleri (hizmetler dengesinde görüldüğü üzere) neredeyse üç kat artsa da bu devasa açığa çare olamamış. Finansal sermaye hareketlerinde 2021’de doruk noktasına varan bir çıkış yaşanmış. İhracatın ithalatı karşılama oranı %75’ten %70’e düşmüş. Dış ticaret haddi 102’den 78’e gerilemiş. Yani Türkiye ekonomisi ihracat yaptıkça zenginleşmemiş, tersine göreli olarak yoksullaşmış. (iktisatta buna “yoksullaştıran büyüme” denir.)
MALİ İFLAS TABLOSU
Bu tablo bir mali iflas tablosudur. Merkez Bankası rezervlerindeki erimenin, dış borç faizlerinin (yüzde 10’u aşan) artışının, döviz kurlarının tırmanmasının ve hiperenflasyonun arkasında bu iflas yatmaktadır. AKP’nin son bir buçuk yılda izlediği suni “düşük faiz” politikası, bu iflası derinleştirmekle kalmamış, iflasın yükünü enflasyon aracılığıyla sabit gelirli vatandaşın sırtına yıkmıştır. Bu dönemde TL ile gelir elde eden ücretli ve maaşlı büyük çoğunluk sosyal yıkım yaşarken, döviz cinsinden serveti olan süper zenginler, misli ile zenginleşmiştir. Başkancı rejim, sadece bankalara ve süper zenginlere yaramıştır. Bir de eşitsiz dış ticaret sayesinde Türkiye’yi sömüren ABD ve Avrupa tekellerinin.
* Verileri derleyen sevgili Evren Özer'e çok teşekkür ediyorum.
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır