Benim ülkem dünyanın en güzel ülkesidir. Nereden mi biliyorum? Bilmiyorum ama inanıyorum ki, dünyanın en güzel ülkesidir. Büyüklerim söylüyorlar. Daha ne olsun ki? Kendi ülkem dışında hiçbir ülke görmedim.
Niye göreyim ki?..
Zaten dünyanın en güzel ülkesinde yaşıyorum.
Önemli bir büyüğüm bunu ifade etmiş, "Üzerinde yaşadığımız arsa çok değerli" demişti. O da arsa gibi çok değerli bir zat-ı devletliydi.
Ülkem güzel ülke olduğu için herkesin gözü benim güzel ülkemde… Dört bir yanımız düşmanlarla çevrilmiş. Bütün ülkeler bize düşman.
Dışımızdaki düşmanlar yetmiyormuş gibi bir de iç düşmanlarımız var. Hem de çok fazla… Dinleri farklı, dilleri farklı, adetleri farklı olanlara bir şey demiyorum. Gerekirse, gerektiği anda gerekenler yapılır. Zaten bizim sorumluluk sahibi eski büyüklerimiz şanlı tarihimizin her döneminde gerekenleri yapmışlardır.
Ülkemizin başına bela olan gerçek iç düşmanlar, bizimle aynı dili konuşan aynı dine mensup, aynı okullarda okuyup -gerçi ben okumadım- aynı ocaklarda askerlik yaptıklarımız arasından çıkanlardır.
Düşünsenize bu ülkenin ekmeğini yiyip zehir kusuyorlar.
Bunların beyinleri ele geçirilmiş olabilir. Çok fazla yabancı kitaplar okuyorlar, zehirleniyorlar.
Halbuki bize bir kitap yeter!
Ama onu okumuyorlar. Orada her şey yazıyor. Bütün dünyanın keşifleri, icatları, hükümdarları, felaketleri her bir şey var o kitapta…
Hayır, ben okumadım. Okumam yazmam yok. Hayat okulundan mezunum ben. Dayımın yanında inşaatlarda çalıştım. Bir gün eski tarihî köşkü yıkıp yerine apartman yapacaktı dayım. Köşkün alt bodrum duvarını yıkıyordum içi altın dolu bir küp buldum. Dayıma söylemedim, o benim kısmetimmiş dedim. Aldım. Tanrı bana "yürü ya kulum" demişti. Yürüdüm gittim.
Küpü götürürken iki amele beni görmüş. Sonradan gelip beni tehdit ettiler. Dayıma söyleyeceklermiş. Eğer duysa üzülürdü dayım. Onun üzülmesini istemem. O zaman da istemedim. Bana çok iyiliği dokunmuştur. O iki amelenin dillerini kestirdim. Ama kötülük için değil. Eğer kötü bir insan olsam onları öldürürdüm.
Ben hayatım boyunca kimsenin hakkını yemedim.
İşte benim hayatım böyle doktor bey!
Sizin hastanenizi benim çocuklar çok methettiler. Şehrin en büyük hastanesiymiş. Zaten onlar getirdiler. Dinlen baba dediler. Çok kalmam gerekmiyormuş.
O beyaz gömlek nedir? Bana mı? Tamam giyeyim.
Doktor bey size son bir diyeyim mi?
Ben vatan millet hastasıyım!