Mühdan Sağlam

Mühdan Sağlam

Benden sonrası tufan: G20’deki iklim çatlağı sürüyor

"Dünya isterse 100 derece olsun, zenginiz ve klimamızı açarız” diyen ekonomik güçteki ülkeler, bu yaratılan cehennemin eninde sonunda onları da yakalayacağın bildikleri halde yoksulların ne yaşayacağını umursamıyor.

Hindistan bu yıl 9-10 Eylül arasında gerçekleştirilecek G20 toplantısına ev sahipliği yapacak. Liderlerin katıldığı büyük toplantı öncesinde maliye ve finans bakanları, çevre ve iklim bakanları düzeyinde çeşitli toplantılar yapılarak belirli konularda uzlaşma sağlanmaya çalışılıyor. Ancak ekonomi da, iklim alanında da şimdiye kadar yapılan toplantılarda uzlaşma sağlanamadı.

Ekonomideki uzlaşıya Ukrayna konusundaki ayrışma damga vururken, iklim düzenlemeleri konusundaki ayrışma Kasım 2022’deki COP 27’den beri sürüyor ve burada da gündeme damgasını vurdu. Fosil üreticileri ile dünyanın geri kalanı, yoksul ülkelerle gelişmiş olanlar arasındaki farklı talepler dünyanın geleceği açısından hiç umutvar bir resim ortaya koymuyor.

G20’DE PETROL ÜRETİCİLERİNİN İKLİM BLOKAJI

Son üç yıldaki G20 zirvelerine bakıldığında, devletlerin iklim konusunda ciddi ayrışmalar yaşadığı görülüyor. Devletler burada 2030’a dönük karbon hedefleri, fosil yakıtların tüketimini azaltmak ve bu çerçevede uygulanacak yol haritasını masaya yatırıyor. BM’nin açıklamaları ve işaret ettiği göstergeler, 2030 2050 için izlenmesi gereken yolun gövdesini oluşturuyor. BM, 2030’a 1,5 derecelik sıcaklık sınırının aşılmaması için emisyon oranlarının yüzde 43 oranında azaltılması gerektiğini söylüyor. Bu önlem alınmazsa 2100’de dünyanın 2,4 ile 2,6 derece daha sıcak olacağı ve yaşanır olmaktan çıkacağı konusunda uyarıda bulunuyor. Bu çerçevede enerji dönüşümünün sağlanması için yıllık olarak 4 trilyon dolarlık kaynağa ihtiyaç olduğunu ve gelişmiş ülkelerin yoksul ülkelere bu konuda destek olmasının zorunluluğunun altını çiziyor.

Bu uyarılara karşın gelişmiş ülkeler ve petrol üreticileri, yol haritası konusunda ayrışma yaşıyor. Ayrışmadan ziyade var olan yol haritalarına karşı çıkıyor. COP27’de olduğu gibi yoksul ülkelere aktarılması gereken fon konusunda kendi ekonomilerindeki sorunları gerekçe göstererek destekten kaçınıyor. Petrol üreticileriyse, bütçelerinin fazla vermesini sağlayan, şirketlerinin değerini perçinleyen, politik arenada statülerini güçlendiren petrolü terk etmek istemiyor. Suudi Arabistan’ın (ve diğer petrol üreticilerinin) son G20 toplantısındaki blokajında cisimleşen bu adımların tüketimden rekor kıran şirket karlarına kadar karşılığı var.

DÜNYANIN SICAKLIĞI VE PETROL TÜKETİMİ ARTMAYA DEVAM EDİYOR

Dünyanın yaşanmaz koşullara doğru gidişin en önemli nedeni insan. BM Hükümetler arası İklim Paneli bunu 2021’de yayınlanan raporunda bu gerçeği açıkça ortaya koydu. Dahası, bilim insanlarından gelen araştırma raporları uyarınca sanayi faaliyetleri bunun da odağında olan fosil yakıt tüketiminin (kömür, petrol ve doğal gaz) iklim değişiminin en büyük hızlandırıcı olduğunu kayıt altına aldı. Bu enerji türleri, yakılmaları sonucunda havaya karbondioksit salıyor ve sera gazı etkisine neden oluyor. BM raporlarına göre fosil yakıtların salınan karbondioksitteki payı yüzde 90, sera etkisindeki paylarıysa yüzde 75. Tam da bu nedenle Hükümetler arası Panel fosil yakıtların tüketimini azaltma ve alternatif enerji kaynaklarına geçiş için mücadele ediyor. Bu çerçevede pek çok devlet, 2050 ve 2060 için küresel karbon nötr hedefler ortaya koydu. Örneğin AB için bu 2050 iken, Çin için 2060 yılı adres olarak gösterildi. Ancak petrol tüketim verileri bu konudaki taahhütlere gölge düşürüyor, adeta hedefle yapılan arasındaki uçurumu açık ediyor.

Petrol tüketimine dönük incelemelerde temmuzda günlük petrol tüketiminin 102,5 milyon varile çıktığı görülüyor. Bu oran, Ağustos 2019’da 102,3 milyon varillik tüketim çıtasının geçilmesi demek. Yani dünya, bir önceki rekorları alt edecek şekilde “daha çok petrol tüketmeliyiz” diyor. Elbette bu verinin sağlıklı analizi en az yıl sonra elimizde olacak, ancak Bloomberg makalesinde vurguladığı gibi gelen revize, genelde verinin aşağı çekilmesi değil, yukarı çekilmesi yönünde oluyor. Dahası yalnızca temmuz değil, mayıs ve hazirandaki veriler, tanker trafiği pandemi öncesi eşiğin geçildiğini işaret ediyordu, temmuzda yalnızca rekor kırıldı. Bu argümanı destekleyen bir başka karine yılın dört aylık verilerinde kendini gösteriyor.

Ocak-Nisan 2023’te ortalama petrol tüketimi günlük 100,8 milyon varilken 2019’un aynı döneminde bu miktar 99,9 milyon varildi. Üstelik elektrikli araçlar piyasası böylesine büyürken bu eşik geçildi. Bu petrolün üçte birini ABD ve Çin tek başına tüketti. Uzmanlar bu tüketim verileri dikkate alındığında petrol talebinde 2030’a kadar söylendiğinin aksine bir gerileme olmayacağını düşünüyor. Bu veriler tüketim cephesindeki alışkanlıklarda kayda değer bir değişiklik olmadığını gösterirken, üretim cephesinde milyar dolarlık gelirlere bu kazançtan olmama cabasının G20’ye nasıl yansıdığını gösteriyor.

YÜZ MİLYARLARCA DOLARI BULAN KARLARIN MERKEZİ PETROL

Savaşın damga vurduğu 2022 aynı zamanda iklim değişimi ve alınacak önlemler konusunda yaşanan bir şoka da ev sahipliği yaptı. Yıl kapanıp şirketler kârlarını açıklamaya başladıklarında, karlılık açısından yeni bir rekorun kırıldığı görüldü. Açıklanan verilere göre BP, Chevron, Exxon, Shell, TotalEnergies, Equinor’un 2022’deki karı 200 milyar dolara çıktı. Şirketler bir önceki yıla göre kârlarını ikiye katlamıştı. Ancak burada 6 şirketin kârına karşı bir şirket var ki, hepsini geride bırakarak liderlik koltuğuna oturdu: Suudi Arabistan Aramco. Aramco, Mart 2023’te bir önceki yılki net gelirinin 161,1 milyar dolara çıktığını 2021’deyse bunun 110 milyar dolar olduğunu açıkladı. Şirketlerin kârlarındaki artışta elbette, savaş nedeniyle petrol piyasasında yaşanan oynaklık ve fiyatların rekor kırması etkili oldu, ancak tüketim verileri, bu yılın da çok farklı olmayacağına işaret ediyor.

Şirketlerin gelirinde kırılan bu rekorlar, ülkelerin ekonomisinde de doğrudan karşılık buluyor. Örneğin Aramco’nun sahibi Suudi Arabistan, 2022’yi bütçede 27 milyar dolar fazlayla kapattı. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed El Cedan, bütçede fazla verildiğini ve gelirlerin bir önceki yıla 31 milyar dolar arttığını söyledi. Değinilen ekonomik veriler, Aramco ve Suudi Arabistan’ın bu çıtayı korumak için uğraşacağını gösteriyor. Nitekim petrol fiyatlarını belli bir seviyede tutmak için OPEC+, özelde Suudi Arabistan’ın kesintileri uzatacağını söylemesi, bu konuda sıklıkla kotaları güncellemesi, bu çabanın üretim cephesindeki örneklerinden birini oluşturuyor. Bu çabanın bir diğer karşılığı G20’deki ayrışmada cisimleşti.

Sonuç olarak inkar edilmez bir şekilde, kapitalizm ve onun kâr odaklı doğa ve dünya yaklaşımı, dünyanın yarın ne olacağına değil, kasaların nasıl daha fazla doldurulacağına odaklanıyor. Bu kâr hırsı, var olan düzenin korunması için oyalama veya vakit kazanma üzerinden şekilleniyor. “Dünya isterse 100 derece olsun, zenginiz ve klimamızı açarız” diyen ekonomik güçteki ülkeler, bu yaratılan cehennemin eninde sonunda onları da yakalayacağını bildikleri halde yoksulların ne yaşayacağını umursamıyor. Bugün küçük fikir uyuşmazlıkları olarak görülen blokajlar, manevralar, benden sonrası tufan diyen yaklaşım hepimizi cehenneme doğru sürüklüyor.

Bunun aksini savunanlarsa, yaşanabilir dünya ve doğa diyenlerse çok uzakta değil, Akbelen’de. Akbelen halkı iklim değişiminin baş sorumlularından olan kömürlü termik santral ve kömür arayışındaki şirketlere karşı, zulüm ve baskı görerek ağaçları ve doğayı korumaya çalışıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mühdan Sağlam Arşivi