Ayşe Yıldırım
Bir gazetecinin sesine ses verelim
"Ben gazeteci Ziya Ataman, 3 yılı aşkındır tutukluyum. Doktorlar bağırsaklarımın iflas ettiğini söylediler. Savcı mütalaasında ‘Müebbet hapis cezası’ istedi. Bu hastalık değil, belki vefasızlık öldürecek ama dayanışma kurtaracak. Ve ben dayanışmaya, umuda inanıyorum."
29 yaşında genç bir gazetecinin sözleri bunlar.
Ziya Ataman, 10 Nisan 2016’da Van’da haber takibi yaparken gözaltına alındı. KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda çalışıyordu. Gözaltının ertesi günü tutuklandı. Hem de nasıl bir yöntemle! Ataman’ın tam bir yıl önce Mezopotamya Ajansı’na gönderdiği mektubundan okuyalım:
"Tutuklanmam çok acayip oldu. Savcı adli kontrol şartı ile beni bırakmak isterken kapıdan beliren istihbarattan 3 kişi mahkemeye sevk edip tutuklanmamı istedi. Adli kontrol şartı verdikten sonra birden karar değiştirmelerindeki sebebin ne olduğunu söylediğimde ise cevabı alamadım. Mahkemede ise bu durumu izah etmeme rağmen hâkim duymazlıktan geldi."
Ataman’a yöneltilenler bildiğimiz klasik suçlamalar: "Örgüt üyeliği", "devletin bilgilerini başka yerlere sızdırmak", "örgütten kaçan birini tutuklayarak örgüte götürmek"!
Ataman, mahkemede sordu: "Bu bilgileri sızdırmak için herhangi bir devlet kurumunda çalışmış mıyım? Veya bilgiler var ise açıklanması gerekmiyor mu? Madem kaçan birini tutuklayıp götürmüşüm, kimi nerede ve ne zaman götürmüşüm?"
O sordu ama mahkeme başkanından aldığı yanıt "Ben sorarım sen cevap verirsin" oldu.
Anlayacağınız somut hiçbir delil yoktu, diğer birçok örneğinden bildiğimiz gibi. Ve yine diğer birçok örneğinden bildiğimiz gibi Ataman tutuklandıktan sonra da suç üretilmeye çalışıldı. Üstelik kendisine yöneltilen suçlama konusu olayların yaşandığı tarihte o cezaevindeydi. Ama kimin umurundaki…
Ataman’dan dinlemeye devam edelim:
"Tutuklandığım dosyadan bir şey çıkaramayacaklarını bildikleri için tutuklu iken beni yaşamını yitiren bir örgüt mensubunun çantasından çıkan bir not defterinin içine de koydular. Bir de bana silah verilmiş gibi lanse ettiler. Ama tuhaf olan bu defter olayı çıkarken tutukluydum."
Bununla da kalmadı. Ataman tutukluyken evine baskın yapıldı. "Ziya nerede? Tutuklaması var" denilerek evi didik didik arandı. Bir şey çıkmayınca bu kez akrabası K.A.’ya işkence yapılarak Ataman aleyhinde ifade tutanağı imzalatıldı.
Elbette akrabası daha sonra savcılığa dilekçe verdi ve "Bu ifadeler bana ait değil, beni ölümle tehdit ettikleri için korktum ve mecbur böyle bir iftirayı imzalayıp tekrar ettim" dedi. Mahkemede de bunları dile getirdi.
Ama sonuç değişmedi.
Ziya Ataman üç yıldan fazladır cezaevinde ve "Ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle" yargılanıyor. Üstelik hasta. Dışarıdayken bağırsak rahatsızlığı tedavisi görüyordu. Gerekli tedaviye ulaşamadığı için cezaevinde hastalığı daha da ilerledi.
Avukatı Barış Oflas’ın girişimi, arkadaşlarının sosyal medyadan durumunu gündeme getirmesi sonucunda hastaneye sevk edildi, ilaçları yazıldı ancak durumu gereği sürekli tedavi olması gerekiyor. Cezaevinde ise buna erişimi mümkün değil.
Geçen yıl görülen mahkemede Ataman, "Bir gazeteci olarak tek silahımın kalem olduğunu ve başka da bir silahım olmadığını bilmenizi istiyorum. Bu silah yani kalemin, insanı en çok geliştirecek nesne olduğunu unutmamak gerekiyor" demişti.
24 Eylül’de Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşması var Ataman’ın. Ve sesini duyurabilmek için sosyal medyadan çağrı yapıyor:
"Benim şahsımda ülkede basın özgürlüğü yargılanıyor. 24 Eylül’de duruşmam var, sesime ses olur musun?"
"3 yılı aşkındır cezaevinde hasta bir gazeteciyi tek bir delil dahi olmadan nasıl rehin tuttuklarını görmeniz için, başta insan hakları ve basın özgürlüğü bağlamında faaliyet yürüten tüm kurum- kuruluşları 24 Eylül tarihinde görülecek duruşmama bekliyorum."
"Yıllarca sizlere gerçekleri ulaştırmak için gazetecilik yaptım. İşkence altında alınan tanık ifadesi sonucunda savcı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanmamı istiyor.
24 Eylül'de görülecek duruşmam öncesi sesimi duyurmak için size ihtiyacım var."
Hadi bir gazetecinin sesine ses verelim. Vefasızlıkla öldürmeyip umutla dayanışmayla yaşatalım.