Koray Düzgören

Koray Düzgören

Biz zengin milletiz, S-400’leri hangara çekin, gelsin F-35’ler

ABD, 'Füzeleri alırsanız bedelini ödersiniz' diyor. Ya yeni bir Brunson olayı gerçekleşir ya da 2.5 milyar dolar sokağa atılarak 25 milyar dolara 100 F-35 uçağı alınır.

Tam bir "Ayranı yok içmeye" politikası.

Tarım ürünleri ve gıda maddelerini bile yeterince üretemeyip, artan fiyatlarını düşürebilmek amacıyla tanzim satışı uygulamalarına başvuran ve gündelik yaşam için bile dış yardıma muhtaç bir ülke, hem S-400 hem de F-35 satın alma derdinde.

Ruslarla iyi ilişkiler sürdürebilmek ve onların sayesinde Suriye’deki Kürtlere daha kolay vurabilmek amacıyla alınmak istenen S-400 hava savunma sisteminin faturası 2.5 milyar dolar.

İktidar bu paranın Rusya’dan alınan kredi ile ödendiğini (!) ve teslimatın kesinlikle Temmuz ayında başlayacağını söylüyor.

Öte yandan hava kuvvetlerini güçlendirmek ve sınırların içinde ve ötesinde Kürtlerle sürdürülen savaşta daha etkili olabilmek amacıyla ABD’den 100 tane son model F-35 savaş uçağı siparişi de vermiş bulunuyor.

Bu siparişin faturası ise kimi iktidar sözcülerine göre 25 milyar dolar, bazı yetkililere bakarsanız 16 milyar dolar.

Bunlar (Ve silahlanma için harcanan diğer paralar) çok büyük paralar. Türkiye gibi ekonomik durumu sallantıda, hatta ağır bir krizle karşı karşıya olan bir ülke için oldukça yüklü masraflar.

Ülkeyi yönetenlere sorarsanız bunlar güvenliğimiz ve bekamız için mutlaka alınması gereken silahlar. Bu konuda tasarruf söz konusu bile olamaz.

Tabii bu paralar vatandaşların ödediği ve ödeyeceği vergilerden, ürettiği değerlerden karşılandığı halde kimsenin bu konuda itirazı olmayınca, iktidarlar da ülkenin kıt kaynaklarını silaha yatırmakta bir sakınca görmüyor.

Biraz da denetimsizliğin getirdiği bu rahatlıkla, ülkeyi yöneten koalisyon bir süredir içte ve dışta savaş politikası uyguluyor ve bu nedenle Türkiye kapsamlı ve hızlı bir silahlanma programına yönelmiş durumda.

Biraz itiraz olsa ver Mehteri ve başla hamasete! Herkes aç kalmaya razı, yeter ki silahlarımız olsun!

HEM ÜYE OL HEM DE NATO’NUN DÜŞMANINDAN SİLAH AL!

Peki bu silahlanma çabası belirli bir plan ve program çerçevesinde ve ülke kaynakları ile orantılı mı yürütülüyor?

Ne gezer?

Söz gelimi, Rusya’dan alınmak istenen hava savunma amaçlı S-400 füze sistemi bunun en güzel örneğini oluşturuyor.

Türkiye bir NATO üyesi olduğu halde NATO’nun düşmanı sayılan bir ülkeden, Rusya’dan sırf Suriye’de devre dışı kalmamak ve Suriye Kürtlerine karşı harekat yapabilmenin karşılığı olarak S-400 sistemi alıyor.

Bu silahı bir NATO üyesine satmak tabii Putin’in de çok işine geliyor.

Bir yandan Türkiye ile NATO ve ABD ilişkilerini zaafa uğratmaya, bir yandan da silah satarak para kazanmaya bakıyor. Bu arada Suriye’deki bazı pis işleri de Türkiye’ye yaptırıyor.

ABD ve NATO yetkilileri geçtiğimiz yıldan beri, bu alışverişin kesinleştiği anlaşıldıktan bu yana çeşitli açıklamalar yaparak buna karşı çıkıyorlar.

Türkiye’nin bu siparişten vazgeçmesi için bazı tehditleri de açıkça dile getiriyorlar.

Ankara S-400’lerden vazgeçmezse F-35 uçaklarının Türkiye’ye verilmeyeceğini ve anlaşmanın askıya alınacağını söylüyorlar.

İktidar koalisyonu şimdiye kadar bu sözleri ciddiye almadı. "Biz bağımsız bir ülkeyiz, istediğimiz silahı istediğimiz ülkeden alırız" havasında üst perdeden hamaset yapmayı sürdürdü.

Hatta bu sayede ABD ile bazı konularda pazarlık yapabilmeyi de hesap etmiş olmalılar.

Buna rağmen ABD tarafı geçtiğimiz yılın sonlarında F-35’lere ilişkin ambargoyu fiilen başlattı. Teslim edilmesi gereken ilk uçaklar verilmedi. Anlaşma askıya alındı.

Son olarak da Başkan Trump, resmen S-400’lerden vazgeçilmedikçe bu teslimatın gerçekleşmeyeceğini, hatta bu nedenle Türkiye’ye bazı yaptırımlar uygulanacağını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna cevabı, S-400’lerin Temmuz ayında ne pahasına olursa olsun teslim edileceğini ve alımdan vazgeçilmeyeceğini açıklamak oldu. Hatta, onların bir üst modeli olan "S-500’lerle de ilgileniyoruz" dedi.

Bu tavır açıkça ABD ve NATO ile restleşme anlamına geliyor.

Buna karşılık önceki gün Pentagon sözcüsünün, muhtemelen Erdoğan’ın son sözleri nedeniyle yaptığı açıklama çok ağır oldu.

Sözcü, "Türkiye S-400’leri alırsa bunun ilişkilerimiz ve askeri ilişkilerimiz açısından ciddi (ağır) sonuçları olur. Eğer S-400’leri alırlarsa F-35 ve Patriot’ları alamazlar" diye konuştu.

Tabii işin bu kadarla kalmayacağı ve ekonomik boyutunun olacağı da muhakkak. Zaten bu restleşme ile birlikte, başta dolar olmak üzere döviz fiyatlarındaki hareketlenme bunun habercisi sayılabilir.

RAHİP BRUNSON OLAYINDA DOLAR NE OLMUŞTU?

Ekonomi yazarları S-400 restleşmesini ve iktidarın alışılagelen hamasi söylemini değerlendirirken rahip Brunson’ın serbest bırakılması olayına atıf yapıyorlar.

İki yıl boyunca rehin tutulan ABD vatandaşı din adamının nasıl Trump’ın birkaç tweet’i ve tabii en önemlisi bu mesajlar nedenle doların 7 liraya fırlaması üzerine, geçtiğimiz yılın Ekim ayında apar topar tahliye edildiğini hatırlatıyorlar.

İktidarın sözcüleri o noktaya kadar, "Bizde yargı bağımsızdır. Biz bağımsız bir ülkeyiz, tehditlere pabuç bırakmayız" deyip duruyorlardı.

Sonra durum kritik bir hal almaya başlayınca aniden, mahkeme gereken neyse yaparak Brunson’ı hem cezalandırdı hem de yut dışı yasağı bile koymadan serbest bıraktı. Tabii rahip de ilk uçakla ABD’ye hareket etmiş oldu.

S-400 meselesini işte bu olayla karşılaştıran ekonomistler arasında, "Ekonomi için papaz olayı rüzgarsa, S-400 füzeleri fırtına" diyenler de var. (Murat Muratoğlu: S-400 füzeleri doları fırlatır mı?Sözcü/ 06 Mart 2019)

Bu nedenle olsa gerek iktidar, hamasete ve efelik taslamaya devam edilirse başına nelerin geleceğini çok iyi biliyor olmalı.

İktidarın bu korkuyla, seçimler arifesinde iç tribünlere ve dışa karşı dik durmaya çalışsa da panik içinde çeşitli çözüm alternatifleri üzerinde çalıştığına ilişkin söylentiler dolaşıyor.  

Söz gelimi iktidar, bu alışverişi savunmak amacıyla 90’lı yıllarda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rusya’dan daha geri bir model olan S-300 füze sistemi alışını örnek gösteriyor.

O yıllarda yapılan bu satışa Türkiye ve bazı Batı ülkeleri sert tepki göstermişti. Bunun üzerine Yunanistan devreye girerek bu füzeleri Kıbrıs’tan satın almış ve Girit’te bir hangara kapatarak meselenin unutulmasını sağlamıştı.

Ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti de NATO üyesi değildi.

Son gelişmeler üzerine Saray’ın buna benzer bir formül arayışında olduğunu söyleyenler de var.

Tabii bu durumda Putin’i mutlu etmek için 2.5 milyar dolar sokağa atılmış olacak.

Bunun yanısıra S-400’leri üçüncü ülkelere satma çabaları olduğu da iddia ediliyor.

Netice olarak iktidar, Rahip Brunson olayında olduğu gibi bir yandan efelenerek, "Biz tükürdüğümüzü yalamayız" diyerek hamaset yapacak.

Bir yandan da meseleyi bir şekilde halletmenin çarelerini arayacak gibi görünüyor.

NATO’dan çıkmadan (Keşke bu savaş örgütünden çıkabilse!) NATO’ya ve bütün silah sistemleri ve ekonomisi ABD ile Batı sistemine bağımlı bir ülkenin Rusya ile böyle bir alışverişe girmesi mümkün değildi.

"Biz bunu zorlar yaparız" diyen bu iktidara şimdi birkaç ay önceki Brunson olayı hatırlatılıyor.

Bunu yapan faturasını öder diyorlar.

Olsun, biz zengin bir ülkeyiz! Gerekirse verirler bedelini, S-400 füzelerini de köhne bir hangara koyarlar. 25 ya da 16 milyar doları da bastırır F-35 uçaklarına kavuşurlar.

Ya da Erdoğan’ın dediği gibi, (Brunson olayını düşünürsek uzak bir ihtimal ama) sonuna kadar giderler.

Ne olacağını çok iyi biliyoruz.

Her durumda faturayı sıradan vatandaş, emekçi halk ödeyecek olduktan sonra…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi