Ragıp Zarakolu
Bizde denize atacak heykel yok!
"Yok aslında birbirinden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız" meselini doğrulayan olgulardan biri de, kölelik kurumunun Osmanlı toplumundaki yeri ve köle pazarlarıdır.
Köle ticaretinin yasaklanma tarihi İngiltere’de 1831 (ABD’de kaldırılması bir iç savaşa yol açacaktı), Osmanlı devletinde ise 1847’dir.
Genç tarihçi Hayri Gökşin Özkoray, Osmanlı tarih çalışmalarını, az çalışılmış bir konu olan kölelik üzerinde yoğunlaştırdı. Doktora tezinin başlığı, "L’esclavage dans l’Empire ottoman (XVIe-XVIIe)" idi. Keşke Tükçeye de çevrilip yayımlansa. Tam İletişim’lik bir iş.
Bu konuda çok iyi makaleler de yayımladı.
Bunlarda köleliğin Osmanlı dünyasının günlük yaşamının nasıl ayrılmaz ve olağan bir parçası olduğunu da görüyorsunuz.
Örneğin, kadın kölelere yönelik yasa ihlallerini mahkeme kayıtları üzerinden inceleyen makalesi: "Women slaves and legal violations in and around Istanbul according to court registers (16th-17th centuries)", Hawwa, volume spécial édité par M. Hocine Benkheira (2019)
Ya da Esirci Kemalettin Camii ve Mahallesi üzerine notları: "Note sur la mosquée et le quartier d’Esīrci Kemāl ed-dīn (Kemāl ed-dīn le marchand d’esclaves) à Istanbul", Turcica. Revue d'études turques - Peuples, langues, cultures, États XLIX, 2018, s. 363-371.
Ya da Osmanlı İmparatorluğunda Köle Ticaretinin Coğrafyası ve Batı Avrupa Ticaretine Olan Etkileri üzerine olan makalesi: "La géographie du commerce des esclaves dans l’Empire ottoman et l’implication des marchands d’Europe occidentale", Rives méditerranéennes LIII, 2016-2017, s. 103-121.
Özkoray’ın okunmaya değer daha birçok makalesi var. Keşke bunları Tarih ve Toplum Türkçeye kazandırsa.
Çerkesler Osmanlı coğrafyasına ilk köle olarak getirildiler. Afrika’da köylere nasıl baskın yapılıp siyahlar kaçırılıyorsa, bir benzeri Kafkasya’da Çerkeslere karşı yapılıyordu. Köle pazarında kadınları Harem için, erkekleri ise savaşçı olarak rağbet görüyordu. Köle avına yönelik baskınlar bazen bugünkü Polonya, Ukrayna topraklarına dek uzanıyordu.
Bir başka kaynak ise savaş esirleri idi. Korsanlar da önemli kaynaklardan biri idi. Boşuna değil, İtalya’da "Türkler geliyor"un bir halk deyimi olarak yerleşmesi.
Bugün Ege yöresinde o günlerden bakiye birkaç siyah köyümüz de var.
Anadolu coğrafyasında, aslında köleliğin işlevi "evlatlık" kurumu ile 50’li yıllara kadar devam etti.
Ve bu kurumun, çoğu mensupları da 1915 ve sonrasının yetimleri idi. O yıllarda de facto köle pazarlarının kurulduğu da söylenir.
Ezidiler de zaman zaman köle pazarlarının iç hedefi oldu, köylerine yapılan baskınlarla. Her ne kadar bunun imparatorluk dışı bir ithalat olduğu söylense de!
Bütün bunları bana, ABD’de Black Panthers/Siyah Panterlerin yeniden kurulduğu haberi ve silahlı gösteri resimleri hatırlattı.
Türkiye’de ırkçılığın önyargılarla yöneldiği kesimlerden biri de Siyahlardır. Ve bunun ne kadar yaygın olduğunu hissedersiniz sokağa çıktığınızda.
ABD’de Siyahların özgürlük arayışlarına değinen ilk yayını da Latin Amerika direnişi kitapları gibi ANT yaptı elbette.
68 ruhunun temsilcisi olan yayınevi ANT, Stokely Carmichael’in "Siyah İktidar" kitabını o yıl yayımladı. Hem de sevgili Can Yücel’in tercümesi ile.
Ama bizim solumuz da biraz "beyaz" olduğu için, bir Guevara kadar ilgi gördüğü söylenemez. Bizim de "Siyahlarımız" vardı oysa! (Egedeki gerçek Siyahları kastetmiyorum.)
12 Mart cuntasına karşı ilk yayınevi, ANT’ın çizgisini izleyen, Çiğdem Özgüden’in kurduğu YÖNTEM oldu. Ve ABD’de zindana konan Siyah aktivist Angela Davis’in anılarını yayımlayan da elbette Yöntem olacaktı: Şafakta Gelirlerse, Türkçesi Hamit Bozak, 1973)
Sonuç olarak, Osmanlı’da resim ve heykel mübah olmadığı için, Sarayburnu’dan köle ticaretine ilişkin olarak atılacak Sultan ve Sadrazam heykeli bulmak zor!
Türkiye’de Kuzey İrlanda direnişine ilişkin ilk kitabı da Yöntem yayınlayacaktı: Georg Kramer, İrlanda Sorunu, Türkçesi: Mustafa Yavuz, 1973.