Mühdan Sağlam
Bol ikiler içeren, ikilikler, dilemmalar barından bir yılın ardından
Yeni bir yılın eşiğindeyken geçmiş yılın getirdiklerine ve götürdüklerine bakmak hem yazan hem de okuyan için nisyan ile malul olan hafızayı beşere bir hatırlatma kaygısı taşıyor.
Bu yazı da onlardan biri. Her yıl aslında sonundan bakıldığında yılbaşındaki naif dileklere, manifestolara rağmen daha çok götürdükleriyle akılda yer ediyor. Kış mevsiminin getirdiği yorgunluğa Türkiye’de uygulanan sabit saat uygulamasıyla sabah 8.30’a kadar görülen karanlık eklenince, bedenin uyku ihtiyacı ve algısı, aklın olumsuzluğa odaklanmasına cevaz veriyor. Yine de dünyada güzel şeyler de oldu diyerek üç önemli gelişmeye odaklanalım.
İNSANA KARŞI JEOPOLİTİK HESAP: UKRAYNA SAVAŞI
2022’nin şubat ayı, dünyada bir savaş ihtimaline karşı, tansiyonu düşürme gayreti içeren açıklamalar ve salvolarla başladı. Ayın üçüncü haftası Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Ukrayna’nın bağımsızlığını tartışmaya açtığı” konuşmasıyla başladı. 24 Şubat’ta Kiev’de duyulan siren sesleriyle beraber, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ekranlardan canlı izlendi. Çok değil, birkaç gün sonra, yürüyerek sınıra giden Ukraynaylı göçmenleri gördük. Tek başına Polonya sınırına gitmeye çalışan henüz yedi yaşlarında bir çocuğun ağlayarak arşınladığı her adım, vicdanı olanı uykusuz bırakmaya yetti.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre 24 Şubat’tan bu yana 7,8 milyon kişi sınırı geçerek Avrupa’ya göç etti. Toplamda 15,5 milyon kişinin Ukrayna sınırını geçerek başka güzergahlara gittiği kayıt altına alındı. Savaşın yaşandığı yerlerden can havliyle Ukrayna içinde yer değiştiren insan sayısıysa 6,5 milyon.
Özetlemek gerekirse göz yaşlarıyla yola koyulan Ukraynalı, çocuklarında içinde olduğu 22 milyon insan öyle ya da böyle, uzak ya da yakın bir noktaya göç etmeye mecbur kaldı.
Batı’dan gelen mühimmat ve ekonomik desteğin artmasıyla Ukrayna topraklarındaki işgal, Rusya’yı bir bütün olarak geriletme ve jeopolitik hesaplara dayalı bir mücadeleye döndü. Bir yandan Rusya’ya yaptırımlar gelirken bir yanda da Ukrayna’ya silah aktarımı yapıldı.
Savaşın diğer cephesindeki Rusya’da işgalin başladığı gün önemli metropollerinde binlerce insan, “savaşa hayır” diyerek seslerini yükseltmeye çalıştı, Rusya’da yüzlerce akademisyen savaşa karşıtı bir deklarasyon yayınladı. Ancak savaş naraları ve jeopolitik hırslar bu insanların seslerini kıstı. Bir kısmı hala hapiste, bir kısmı işinden oldu. Her ülke savaş karşıtı olmak toplumsal dışlanmayı da içeren ve bireysel alan çekilen bedelleri yanında getirir. Türkiye bunu son olarak Barış Akademisyenlerine yapılanlarla görmüştü.
Bugün savaş hala devam ediyor, Rusya geri çekilmeyi bir izzeti nefis meselesi olarak asla olmazlar listesinin başına almışken; ABD öncülüğündeki Batı ekseni, bu savaşı Rusya’yı geriletecek bir satranç tahtası olarak görüyor. Açık olan hem Rusya hem de Ukrayna’da bu savaşı kaybeden yoksullar. Dünyanın yer yerinde geçerli olan denklem 2022’de böyleydi bir kez daha doğrulandı.
ISKARTA HAYATLAR VE SİSTEMİN ARTIKLARI
Zygmunt Bauman’ın Iskarta Hayatlar isimli kitabında, sistemin artığı, çöpü olarak sınıflandırıldığını söylediği kategorilerden biri göçmenler. Sistemin ekonomi politik ve buna eşlik eden jeopolitik hesapları artı değerin yanında artık üretmesiyle de bilinir. Bu sanılanın aksine sadece nesneler dünyasını içermez, insanı da nesneleştirir ve çöp muamelesi yapar. Bir anda yok edemediği bu fazlalığı yer değiştirerek görünmez kılar, buna eski arabaların hurdalıklara atılmasını örnek verebiliriz.
Rakamlarla verilen Ukraynalı göçmenler de Suriye savaşından kaçanlar da bunun örneği. Tuhaf olan sistem tarafından aşağı itilen, yoksulluğa sürüklenenlerin sistemi ve savaşı değil, gelen göçmeni hedef alma gayreti. “Gitsinler” nidası savaşa ve sistemin çarpıklığına, sömürü esasına dayanan yapısına değil, artık olarak görülen göçmene yöneltilir. Örneğin bu kadar göç karşıtı insanın savaş söz konusu olduğunda hayır sesini çıkarmaması büyük bir çelişkidir. Oysa savaşın yıkım, kıyım, göz yaşı ve yerinden etmeye dayandığı bilgisi, insanlık tarihi kadar eski…
LULA’NIN ZAFERİ VE İKİYE BÖLÜNMEYE HAZIRLANAN DÜNYA
Ukrayna savaşı dünyaya bazı acı gerçekleri öldürülen, yer değiştirilen, esir düşen insanlar üzerinden yeniden gösterirken, Latin Amerika’da yaşanan bir seçim, karamsarlığa karşı bir umut oldu. Latin Amerika’nın en büyük ekonomisi ve kalabalık ülkesi Brezilya’da gerçekleşen seçimde; aşırı sağcı retorikleri ve kendi gündeminden başka insana, canlıya saygısı olmayan ve bunu hiç saklamayan Latin Amerika’nın Trump’ı Jair Bolsonaro ile işçiyken bir parmağını kaybeden, yoksulluğa çare, soldan bir dünya, Brezilya vaat eden Lula da Silva yarıştı.
Seçimi Lula’nın kazanması, dünyayı esir alan ve aşırılığının normalleştiği sağa, karşı önemli bir kazanım oldu. Artık dünyada yoksulların, ezilenlerin artık olarak görülenlerin bir nebze de yanında olan ve seslerini duyurmaya çalışan bir lider var denebiliyor en azından.
Öte yandan Batı yakası Avrupa’da yapılan bir seçimde aşırı sağ yeni bir zafer elde etti. Ekonomisindeki sarsıntı ve hükümetin tökezlemeleriyle gündem olan İtalya’da Musollini hayranı, göçmen karşıtı, AB’ye ve kendisinden olmayan her şeye karşıtlığıyla nam salan Giorgia Meloni seçimi zaferle noktaladı.
Lula ve Meloni’nin birbirinden uzak iki coğrafyada birbirinin zıddı denebilecek fikirlerle iktidarı alması, dünyanın bölünmüşlüğü konusunda önemli fikirler veriyor. Böylesi bölünmelerin getirdiği belirsizlikler meşhur Çin bedduasını hatırlatıyor: Belirsizlik zamanlarında yaşayasın. Belirsizlik, sisten önünü görememe hali gibi, adımını nereye atacağını bilememenin kaygısı aklın olumsuz senaryolar üretme mahirliğiyle birleşiyor ve onulmaz sancılara neden oluyor.
Dünya hali hazırda insanıyla, ağacıyla, suyuyla, iklim krizinin hayata vurduğu darbelerle sancı içinde. İki yönlü sarkacın bir yanında gözü kâr, harita hesapları, güç ve hırsla bezeli vaatlerle donatılmış göçmensiz bir yaşam; diğer yanında ise var olanı sorgulayan, göçmeni göçe iten, yoksulu yoksulluğa neden olanlarla ele alan ve “bu böyle olmayabilir, başka bir düşünce ve iktidar evreni mümkün” diyen umut var.
Özetlemek gerekirse, dünyada 2022’ye sığan bu üç gelişme üzerine pek çok açıdan analiz yapılabilir. İnsanlık tarihi kadar eski olan savaşın beraberinde getirdikleri, kullanılan teknoloji ve yöntemler dışında pek değişmedi, Ukrayna’da olan bunu bir kez daha gösteriyor. Aynı zamanda savaşın kaybedenlerinin yoksullar ve yerinden edilenler olduğunu da… Öte yandan Brezilya ve İtalya’da billurlaşan iki kutup, aynı zamanda gelecek nesillerin hayat ve umutlarına da şekil verecek olan. İki basit iktidar değişiminden öte olan, insanlığın nerede hangisinden yana tutum olacağını da gösteriyor ki bunun kolay olmadığı aşikâr.
Umudun ve insanlık değerlerinin sömürü ve hırs dolu hesaplara kurban edilmediği, sahip olduğumuz dertlerimizin yok olmasa da omuzlarımıza ağır gelmediği, dünyanın her yerinden başka bir dünya umudunun yükseldiği ve karşılık bulduğu bir yıl geçirmemiz dileğiyle güzel seneler…
Mühdan Sağlam: Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda “Rusya Federasyonu’nun ve Rus Dış Politikasının Dönüşümünde Enerjinin Rolü” başlıklı teziyle 2021’de tamamladı. 2014-2017 arasında AA Energy Terminal’de enerji analistliği yaptı. 2018-2021 arasında Gazete Duvar’da dış politika/ekonomi, enerji analisti ve köşe yazarı olarak çalıştı. Enerji şirketleri devlet ilişkisi, Rusya enerji politikası, enerji ekonomi politiği, ekonomi politik temel ilgi alanıdır. Bu alanda pek çok makalesi, uluslararası yayını vardır. 7 Şubat 2017’de çıkan 286 KHK ile Barış için Akademisyenler: Bu Suça Ortak Olmayacağız isimli bildiriyi imzaladığı için üniversitedeki görevinden ihraç edilmiştir. Gazprom Rusya’sı: Rusya’da Devletin Dönüşümü isimli kitabın yazarıdır.