Bugün Askeran yarın Kınalı

Ermeni dünyası tüm olanlar içerisinde ve uluslararası krizle birlikte yeniden şekilleniyor. Günlük kaygılar Karabağ'da olan bitenden ağır basıyor. Gün gelecek başımıza bir iş geldiğinde arkamızda duracak ne Yerevan ne de Stepanakert kalmamış olacak.

Türkiye'nin gündemi her zaman oluğu gibi yoğun. Aslında bu sadece Türkiye'ye özel bir durum da değil. Her ülkenin kendi iç gündemi o kadar yoğun ki artık insanlar dışarıdan başka haberleri görmek bile istemiyorlar.

Eskiden haberler daha kaliteli ve azdı, o zamanlar üzerine çalışılırdı videoların seslerin ve kurguların. Şimdi ise kurgular çoğu zaman kaynak tarafından hatta kaynaktan da öte bir lobi tarafından yapılıyor. Size haber gelene kadar gerçekliğinden kaygı duyabileceğiniz bir hale getiriliyor.

Bunu bilerek de yapıyor olabilirler, ki öyledir.

Yani ABD Başkanı Trump'ın Atlanta'da teslim olmasının kendi seçim kampanyası için bir gelir kaynağı haline getirilmesi ve bunun televizyon kanallarının prime timelarına denk getirilmesi bu sistemin artık geçerli temeller üzerine atıldığını gösteriyor.

Hatırlarsanız Fransa'da yaşanan bir cinayette, katil polisin ailesi için öldürülenler için toplanandan daha fazla para toplanmıştı.

Yani kampanya ve sosyal medya istenilen her şey haline getiriliyor.

Eskiden gösteriş dediğimiz ve yan gözle baktığımız sosyal medya gönderileri artık belirli bir sistemin yaratmak istediği görselliğin ve gerçekliğin kurgu parçaları haline geliyor.

Mesela Türkiye'de seçim zamanından hemen önce açılan ve muhalefet lehine milyonlarca liralık sosyal medya reklamları veren ve seçim sonrası kapatılan facebook hesaplarının peşinden giden oldu mu ?

Bir iki alternatif haber kanalı ve yazar dışında hiçbir şey olmadı.

Yazdıklarımızın da bir gün internet patronları tarafından sildirilebileceğini bilerekten yine de yazmaya devam edelim biz...

Krizleri ile başa çıkamayan bir dünyaya çıktık 2023'te. Bakalım daha neler göreceğiz.

Kimsenin göremediği ve Türkiye'de ilk 20 haber içinde bile olmayacak, bir konuya değineyim ben bugün yine...

"Sıraya girdikten 10 dakika sonra, genç adama 'Gel aşağıya gidelim ve konuşalım' dediler. İtiraz etti, ondan sonra da onu zorla aramızdan aldılar. Sonra genç adam anladı ne olduğunu, Rus Barış gücü askerlerinin tarafına kaçmaya çalıştı. Koştu. O sırada Azeriler onu takip ettiler. Düştü. Sonra kaçmayı başardı. Yine yakaladılar. Kaçmaya çalıştı, tüfeğin tersi ile kafasına vurdular. Bayıldı. Sonra o bölgedeki Azeriler etrafımızı çevirdi."

Yukarıda okuduklarınız 100 yıl önce sürülmek için Suriye'ye gönderilen Ermeni konvoylarında yaşanmadı. Bu hafta Karabağ'dan Ermenistan'a gitmeye çalışan ve Azerbaycan'ın kontrol noktasında kaçırılan üç genç Ermeni öğrenciden birinin kaçırılma anına tanıklık eden bir başka öğrenci. Ermenistan'da Batı gazeteciliği yapan birkaç iyi kuruluştan biri olan Civilnet muhabirlerine aktarıyor gördüklerini.

Devamı da var.

Daha önce burada yazmıştım. Her Karabağlı erkek Azerbaycan için bir terörist. İleride asker olabilecek herkes terörist. İşte 22 yaşındaki bu gençler de böyle kaçırıldılar.

Azerbaycan kaynakları 10 gün hapis yattıktan sonra serbest bırakılacaklarını söylüyor. Ama o 10 gün nasıl geçecek bakalım.

Tüm bu tartışma ve kaçırılmanın da bir yasal çerçevesi var tabi. Azerbaycan bu insanların kanunları ihlal ettiğini düşünüyor.

Nasıl mı ?

Anlatalım...

Laçin koridorundan Ermenistan'a geçmek isteyen Karabağlılar'a kontrol noktasında kötü muamele yapıldığı zaten ortadaydı. Her gün yüzlerce video görüyoruz. Azeri telegram kanallarında bu kontrol noktalarından çekilen bazı genç kadınların fotoğrafları, 'satın almak isterseniz kaçırayım' yazılı ilanlar şeklinde dolaşıyor.

Daha birkaç yıl önce Ezidi kadınların nasıl pazarlarda satıldığını haberleştirenler ne yazık ki bu kanallarda yoklar...

100 yıl önceki sessizlik tekrar başlıyor.

Nasıl ki 1915'te devletler olan bitene sessiz kaldılar ise şimdi de yeni bir buhranın eşiğinde sessizlikleri devam ediyor.

Parlamentolardan geçen kınama mesajları sadece bir yenilik.

Ayağını toprağa basan yok.

İşte bu sessizlik içerisinde Laçin koridorundaki kaçak kontrol noktasındaki memur, ellerindeki pasaporta bakıp suratlarını beğenmediklerine birkaç soru soruyor.

"Nereden geldin? Ne yapıyorsun ? Niye gidiyorsun ?" gibi...

İşte bu gençler orada "Stepanakert'ten geldim" diyorlar...

Memur cevaplıyor "Orası Khankendi "

tekrar soruyor : "Nereden geldin ?"

"Stepanakert'ten geldim"

Sonrasında da olan oluyor işte...

GENEL AF

Aliyev'in Karabağ ile ilgili herhangi bir konuyu masada çözmek istediğini sanmıyorum. Hatta yeni bir savaş işine bile gelir. Toplu katliamları saklamaya çalışmak için tansiyon yükseltmek kendi siyasetinin bir parçası. Ama yine de eğer Azerbaycan, Karabağlılarla birlikte yaşamak istiyorsa, insanların hareket özgürlüğünü sağlamalı. Karabağlıların bazılarının Rus pasaportu olduğu bir gerçek. Tahminen ileride bir Azerbaycan veya Ermenistan pasaportu almaktansa Rus pasaportu almayı tercih edecekler.

Azerbaycan meclisi ise bu sorunu insan kaçırmakla ve cezalandırmakla değil genel af çıkarmakla ancak çözebilir.

NATO'nun kendi koğuşlarında Ermeni bir askerin başını Azeri bir askere kestirip, sonra onu Azerbaycan'a kaçırıp ulusal kahraman ilan eden Azerbaycan siyaseti, sanırım Karabağ bölgesindeki Ermeniler için genel bir af çıkararak bu durumu düzeltebilir.

Şu anda orada yaşayan Ermenilerin af dileyecek bir durumu olmasa da, bürokratik olarak bu işin çözümü bu şekilde sağlanabilir.

Şu anda Karabağ'da yaşayan herkes kendi canını korumak için silah kullanmayı öğrenmek zorundaydı ve öğrendi. Bunda herhangi bir sorun görülmemeli.

Tabi sorun görmek isteyene sorun çok...

HUMANİTARYANLAR GELDİ

Bir başka şaka ise Karabağ için gönderilen insani yardımların Laçin'den geçmesine izin verilmemesi ve alternatif olarak Ağdam'ın gösterilmesi. Ağdam bölgesindeki kapıya 40 ton un yığan Azerbaycan'a Karabağlıların tepkileri doğal. "İki gün önce kafamızı kesmek isteyenler şimdi bize un verecek ve biz de inanacağız"

Doğru...

Daha önce 'çevreci aktivist' olarak Laçin koridorunu bloke eden provokatörler, şimdi sınırda kontrol görevlisi olursa tabii ki Ağdam'dan geçecek yardımla birlikte onu dağıtacak 'kızıl ay'cılar da uzman çavuş veya ajan olur.

Zaten amaç insani yardım değil. Daha ilk konvoyun geçmesi için Rus barış güçleri ile yapılacak pazarlıklar konuşurken, konvoyda birkaç Azeri askeri, Rus Barış gücü üniformasıyla yakalandılar bile.

Azerbaycanlı karikatürist Gündüz Ağayev'in karikatürü her şeyi özetliyor... İnsani yardım konvoyunun arkasına takılmış Azerbaycan polisini çizmiş...

BUGÜN ASKERAN YARIN KINALI

Ermeni dünyası ise tüm bu olanlar içerisinde ve uluslararası krizle birlikte kendini yeniden şekillendiriyor. Her Ermeni diasporası içinde bulunduğu ülkenin yerel siyasetinde etkili olmaya çalışsa da gerçeklik daha farklı.

Günlük kaygılar Karabağ'da olan bitenden daha ağır basıyor.

Şuşi'ye girildi, "Şuşi Stepanakert değil'"dediler...

Stepanakert'e girildi, "Syunik değil' dediler.

Syunik tehdit edildi, 'Yerevan değil' dediler.

Yerevan'a sıra gelecek, 'Kınalı değil, Los Angeles değil, Alfortville değil' diyecekler.

Ve gün gelecek kapımızın önünde başımıza bir iş geldiğinde arkamızda duracak ne Yerevan ne de Stepanakert kalmamış olacak.

(Unutmayalım tüm dünya Sevan Nişanyan'a bürokratik engel çıkarırken, Ermenistan vatandaşlık verdi)

Kınalıada'nın yapılaşmaya açılmasının tartışıldığı şu günlerde (Agos'un manşeti) mutlaka fotoğrafın geneline daha dikkatli bakmak gerekiyor...


Aris Nalcı: 1998'de Agos'ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye'de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç - Köprü'nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV'de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi