bunlar

'bunların hiçbirisinin böyle bir akıbet ile imtihan olacakları akıllarından geçmiyordu. ama işte, geldi ve yakaladı. rabbim bizlere iman, kuran, islam üzere ölmeyi nasip etsin'

en çok yılmaz özdil anlattı bize izmir’i. ya da en çok ona inandık. imbat, kızlar, yasemin, kordon boyu, yaşa mustafa kemal paşa … seven de, nefret eden de o ne dese inandı. laikçidir bunlar, hele laikçi teyzeler, ıyh, böyle saçlarını boyuyor, fönlü fönlü. beyaz türk! akp bayıldı bu tanıma, kadını erkeği, emekçisi, patronu, herkes beyaz türk! rakı da içer bunlar. o da beyaz. bir süre cumaya gitmeyen, oruç tutmayan beyaz sayıldı, sonra o yetmedi, artık akp’ye oy vermeyen beyaz. izmir, beyaz türk’ün harman olduğu şehir.

sayın cumhurbaşkanımız recep tayyip erdoğan, hitaplar ve zamirler konusunda dikkatlidir, kendisi "şahsım", seçmeni "bizler", chp ise "bunlar"dır dilinde. medyanın aktardığına göre, burhan kuzu’nun cenazesinde, "izmir’de yaşanan hadise ortada. bakın, 80’e yakın vefat ve bine yakın yaralı var. bunların hiçbirisinin böyle bir akıbet ile imtihan olacakları akıllarından geçmiyordu. ama işte, geldi ve yakaladı. rabbim bizlere iman, kuran, islam üzere ölmeyi nasip etsin." demiş; sizi bilmem, ben mesajı aldım.

bunlar yani chp bayılıyor izmir’e, nasıl bayılmasın, ne yapsa oy veriyorlar. ama haziran 2015’te hdp, daha önce bağımsız adaylarla girdiği seçimde aldığı oyu ikiye katlıyor, kasım’da oyu biraz düşüyor ama 2018’de haziran 2015’in de üstüne çıkıyor. izmir göç aldı çünkü. beyaz işte, uzatma!

bu izmir ne yer, ne içer, nerede yaşar. deprem olmasaydı, haberimiz olur muydu, bilmiyorum. politik görüşlerini hatta onu bile değil beyaz olduklarını biliyoruz, yetmez mi. buna da şükür, erzincan’da, van’da deprem oldu, ne yerler, ne içerler, nasıl geçinirler, yine merak etmedik. van’da neredeyse on yıl sonra, hâlâ konteynırlarda yaşayanlar var, aklımıza bile gelmiyor. gözden ırak gönülden ırak. çünkü türkiye’nin gözü istanbul, gönlü ankara meclis kulisleri.

bu türden felaketlerde yapılacak gazetecilikle ilgili, medya, habercilik atölyelerinde çok konuştuğumuz bir şey var; böyle bir olay başlıca iki şekilde ele alınabilir. bunlardan biri, olayın tüm unsurlarını, rakamları, gelişmeleri içeren haber formatı, diğeri de, olayın içinden tekil vakaları ve kişilerin başından geçenleri anlatan hikâye formatı. bugün dünyanın hemen her yerinde hikâye haberden daha fazla tercih ediliyor, hem gazeteciler hem de izleyiciler tarafından. izmir depremiyle ilgili de böyle; kurtarılan her çocukla, her kediyle ferahlıyoruz. berbat seneler silsilesinin son halkası olan berbat bir sene ve hepimizin ümide ihtiyacı var belli ki. bünyesi sağlam, sabrı güçlü ya da allah yardım etmiş olan, enkaz altında, hiçbir şey yapamadan, kıpırdamadan bekleyen canlıların yaşama tutunduğuna dair bir inanç geliştirdik! oysa onlar sadece duruyor, en fazla içgüdüleri, sezgileri keskinleşiyor.  medyanın bize göstermeyi tercih ettiği o kurtuluş, aslında bizim hayata tutunmamızı sağlıyor.

ama o çok sorulan sorunun cevabını bir haberde görmeyi bekliyoruz; deprem vergileri neye harcandı?

peki ya ölenler? ateş yine düştüğü yeri yakıyor ve ortak tanıdıklarımız olanlar dışında ölüm ve defin haberlerine rastlamıyorum. oysa şu satırları yazdığım âna kadar 100’den fazla insan hayatını kaybetti, enkaz altında olanlar ve ağır yaralılar var ve ölenleri cenazesi nasıl kaldırılıyor, bilmek isterdim. hepimizin kurtuluşuna sevindiği ve ambülansa götürülürken "anne" diye seslenen ayda gezgin’in babası hayatta fakat annesi öldü. ayda 91 saat kaldığı enkazın altında annesini bırakmış olmanın travmasıyla birlikte yaşayacak! korkular, kabuslar bekliyor onu.

yine bir haberde görmeyi umuyoruz; ayda ambülansa taşınırken tekbir getirenler kimdi, hangi kurtarma ekibiydi?

onun ailesiyle yaşadığı, eskiden bamya tarlası olan bayraklı bir tarım arazisi, otuz yıl önce imara açılmış. milliyet yazarı, izmirli mustafa yılmaz, burası için, "birinci derece deprem kuşağı’nda yer alan izmir’de zemin açısından en zayıf alanlardan biri" ifadesini kullanıyor. hani "zemin jöle gibi" denilen yer. deprem hazırlıkları araştırma önergesi’nin çok yakın bir tarihte akp-mhp oylarıyla reddedildiğini biliyoruz da imar affı neden, nasıl çıktı, bilmek istiyoruz.   

evrensel’in haberine göre, dört bloğundan üçü yıkılan barış sitesi de aynı bölgede ve gölcük depreminden kurtulanlara tahsis edilmiş! gerçekten akıllardan geçmeyecek bir akıbet.

izmir’de yıkılan binalar eski değil, bir kısmı afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili yönetmelik çıktıktan sonra inşa edilmiş ama yasalar, yönetmelikler uygulanmadıkça bir işe yaramıyor! binalar denetimsiz, zemin çürük, kolonların kesilmesi, duvarların yıkılıp vitrin haline getirilmesi engellenmemiş! yine merak ediyoruz; kim engelleyebilecekken engellememiş?

şimdi de, iktidarın destek verdiği vakıflar, stk’lar kurtarma ve yardım çalışmalarını yönlendiriyor! tekbir seslerinin sahibi onların "gönüllüleri" olabilir mi? kurtarma çalışması yapan madencilerin, enkazlardan biri çıkartılmak üzereyken geri çekilip o gönüllülerin işlemi tamamladığı söyleniyor; doğru mu bu?

ve kemal kılıçdaroğlu, potansiyel seçmeni saydığı insanları mutlu edeceğine, kendisine bağlayacağına inandığı cümleyi kuruveriyor; suriyeliye para var, kendi insanımıza yok! kimse sormayacak mı, suriyeli ilticacılara harcanan para avrupa birliği fonlarından geliyor, bunu bilmiyorsanız nasıl ana muhalefet partisi başkanı olabiliyorsunuz? ana muhalefet partisi başkanıysanız neden deprem vergilerinin akıbetini sormuyorsunuz?

bir de şu var; izmir’in nüfusu 4.500.000 olarak tahmin ediliyor. yurtdışından kaynaklar, 7.0, hatta 7.2 rakamını verse de, kandilli rasathanesi bu depremin büyüklüğünün 6.9 olduğunu söylüyor. yıkılan bina sayısı 20, ölen sayısı 100’ün biraz üzerinde. nüfusu izmir’in üç katı kadar olan istanbul’da benzer büyüklükte bir depremde tahmini kayıp neden 14 bin? bunun istanbul’da rantın daha yüksek olmasıyla ilgisi var mı?

soruyoruz, bilmek istiyoruz. haber bekliyoruz. o sırada istanbul’da, birikmiş maaşları ve tazminatları verilmeden işten çıkartılan ve hakları için direnen bimeks işçileri yerde sürüklenerek gözaltına alınıyor.

vergi ve harçlar yüzde 9.11 zam geleceği haberi var. devlet her şeyi bizden bekliyor, biz de devletten sadece cop ve biber gazı mı beklemeliyiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi