Ayşe Yıldırım
Camide siyaset ölümleri gizlemeye yetmiyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün cuma namazını İstanbul Büyük Çamlıca Camisi'nde kıldı. Namaz sonrası camiin mikrofonunu aldı ve içerideki cemaate seslendi:
"Ülke olarak, millet olarak her geçen gün hamdolsun daha iyiye gidiyoruz. Sağda solda konuşulanlara hiç kulak asmayın. Ülkemiz askeri alanda olsun, ekonomik, eğitim, ulaşım, enerjide olsun görüyorsunuz müjdeleri alıyorsunuz. Ve bunların devamı aynen gelecek, geliyor diyebilirim."
Tabii ki konuşması caminin ses sistemiyle dışarıya da taşındı. Gazeteciler ise dışarıda ellerindeki mikrfonları caminin hoparlörlerine tutmak için havaya kaldırmıştı…
Peki ülke olarak, millet olarak nasıl iyiye gidiyormuşuz! Hadi sağda solda konuşulanları bırakalım iki ölüm üzerinden ülkenin nasıl ‘ileri‘ gittiğine bakalım…
Seyyar satıcıydı Yavuz Polat. Kurban Bayramı'nın birinci günü Erzincan'da belediyeye ait mesire alanının önüne tezgahını çekmişti, mısır satmak istiyordu. Belediye yetkililerinin tezgahın kaldırılması talimatını vermişti. Belediye ekipleriyle tartıştı Polat. Biraz daha kalmak istiyordu mesire alanının önünde. Tek istediği biraz mısır satmaktı, yani karnını doyurmak için para kazanmak.
Vermek istemedi tezgahını, tartışma çıktı. Belediye yetkilileri jandarmayı çağırdı. Tek başına ve çaresizdi Polat. Sinirleri kaldırmamıştı muhtemelen yoksullukla savaşını… Bir anda üzerine benzin döktü ve kendini yaktı.
Kendisine müdahale eden jandarmalardan biri de bu sırada elini yaktı. Ama Polat’ın durumu çok kötüydü, vücudunun büyük bölümü yanmıştı.
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. İlk müdahalenin ardından Trabzon'a gönderildi.
Gelin görün ki onu Trabzon’a götüren hastaneye ait ambulansın yolda benzini bitti. Tam 40 dakika yolda beklemek zorunda kaldılar.
Bir aydır yoğun bakımdaydı Polat, Perşembe günü vücudu daha fazla dayanamadı ve hayata veda etti.
Tüm bunlar yaşanırken Erzincan Belediye Başkanı Bekir Aksun, Polat’ın tezgahının kaldırılması talimatını veren yardımcısı Murat Demir’i görevden aldı.
Belediye yetkililerinin çağırdığı Jandarma Astsubaylardan biri ise bunalıma girdi ve kısa bir süre önce Jandarma Alay Komutanlığının otoparkında kendi aracında kalbine ateş ederek intihar etti…
Polat’ı Trabzon’a götüren ambulansla ilgili skandala ise olaydan 9 gün sonra soruşturma başlatıldı.
İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri nakil ambulansının 112'ye ait olmadığını, hastaneye ait olduğunu söylüyordu. Ve görevliler hakkında soruşturma başlatıldığını açıklıyordu.
Ekmeğinin peşindeki Polat bugün yaşamıyor, ona müdahale için çağrılan Astsubay intihar etti…
Polat dün Erzincan’da toprağa verildi…
Tam 238 gündür adalet talep eden avukat Ebru Timtik de dün İstanbul’da toprağa verildi. Gizli tanık ifadeleriyle haksız ve hukuksuz biçimde yargılanmalarına itiraz ediyorlardı avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal.
Bunun için bedenlerini açlığa yatırmışlardı. Tek istekleri adil bir yargılama yapılmasıydı.
Ne yazık ki onların adalet çığlığı Saray’ın duvarlarını aşamadı. Yetmedi yandaşlar "ölsünler" dedi, AKP’li belediye başkanı "gebermiş" dedi.
Polis cenazeyi kaçırdı, cenazeye katılanlara gazla, copla, tazyikli suyla, plastik mermiyle saldırdı.
Ebru Timtik, devlet eliyle öldürüldü. Adalet arayışı öldürüldü…
Yavuz Polat’ı yoksulluk, Ebru Timtik’i adaletsizlik öldürdü.
Kadınlar öldürülüyor, çocuklara tecavüz ediliyor, cezasızlık mağdurları öldürüyor, salgın doktorları hastaları öldürüyor.
Erdoğan ise cami siyasetine sığınıyor.
"Sağda solda konuşulanlara hiç kulak asmayın. Ülke olarak daha iyiye gidiyoruz" diyor.
Ama sığındığı camii adında "Adalet" olan bir partinin iktidarında insanların açlık, adaletsizlik, tedbirsizlik, cezasızlık nedeniyle öldüğü gerçeğini örtmeye yetmiyor.