Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Cumhur’un geleceği: İdeolojide Refah, eylemde Hüda-Par

İktidar partisi ile Yeniden Refah Partisi'nin ittifak deklarasyonunun özeti: Kazanırsa yeni rejimin baskı aygıtı, sosyal alanı ve özel alanı mengeneye alacak. Kaybederse de ideolojik ve eylemsel radikallikle kazananı çalışamaz hale getirmeyi hedefliyor.

Cumhur ittifakının iki yeni üyesi oldu biliyorsunuz, ilki Erdoğan’ın gani gani övgüsüne mazhar olan Hüda-Par ve ikincisi yine Erdoğan’ın uzun süredir saflarına katmak için uğraştığı Yeniden Refah Partisi.

Son katılımcı Yeniden Refah ile imzalanan ittifak deklarasyonunu İsmail Saymaz sosyal medyadan yayınladı, “6284 sayılı kanunda ailenin bütünlüğünü bozucu maddelerin ayıklanmasına ilişkin YRP’nin talebi AK Parti tarafından yumuşatılarak kabul edildi” yorumuyla beraber. YRP ne istiyordu, neyi kabul ettirdi karşılaştırmasına girmeden, kabul edilen metin bize ne söylüyor, onu okumaya çalışacağım öncelikle.

YARININ TÜRKİYE'Sİ DEKLARASYONDA

Metnin “siyasal anlamı” olan tek bir bölümü bulunuyor, o da “Sosyal Konular” başlığı altındaki dört cümle. Geri kalanı maksat deklarasyon olsun babından yazılmış boş klişeler. Dört cümlenin ilki Cumhur ittifakının hamasetine yaslanarak kalan üç maddeye geçiş için peşrev niteliğinde. Fakat kalan üç madde “seçimin anlam ve önemine” ve ezkaza Cumhur ittifakı kazanırsa nasıl bir Türkiye tasarlandığına ilişkin ok işareti niteliğinde.

İkinci cümleyle başlayalım:

“Aile bütünlüğünün korunması için mevcut yasalardaki aykırı hükümlerin ayıklanmasına, manevi değerlerimize aykırı fiillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemelere, süresiz nafaka konusundaki mağduriyetlerin giderilmesine ağırlık verilecektir.”

“Aykırı hükümlerin ayıklanması”ndan kasıt, 6284 sayılı yasanın ortadan kaldırılması. Hani “aile içi şiddete karşı” devlete görevler yükleyen yasanın. “İstanbul Sözleşmesi”nin uzantısı diye diş bilenen yasanın. Protokol cümlesinin anlamı, “aile içi şiddet”in devletin ilgi alanından çıkarılması. Saymaz’ın “yumuşatma” dediği, yasanın tamamen iptali talebinin dile getirilmemesinden ibaret; iktidar partisi içinde bu talebe karşı çıkanlar var malum, o nedenle “ayıklayalım bari” demişler anlaşılan. Yasalar “lafzı ve ruhu ile” yürürlüktedir, lafzı koruyalım, ruhunu öldürelim yumuşatması bu.

“SAPKIN”LIK MADDESİ

Fakat bu kısa protokol maddesi aslında göründüğünden çok daha fazlasını söylüyor; “manevi değerlerimize aykırı fiillerin ve sapkınlıkların önlenmesine yönelik yasal düzenlemeler” ifadesi mesela bir yasaklar yağmurunu vaat ediyor. İki şey için yasal düzenleme isteniyor, ilki “manevi değerlerimize aykırı fiil”lerin ikincisi “sapkınlıkların” önlenmesi için. “Fiil” hukuki bir kategori, suç olan fiiller mesela yasaktır filan ve YRP olmadan da mevcut Cumhur ittifakı üyeleri bu türden yasakları artırdıkça artırma eğiliminde; “manevi değer” lafının sınırsız genişlikte olması hukuk açısından ürkütücü elbette. Fakat “sapkınlık” hukuki değil ahlaki bir kategori olarak yasal düzenleme kapsamına alınacaksa ve bu iki yasak birlikte düşünülüyorsa artık ürkütücü demek bile hafif kalır, düzenlemeleri yapanlardan yana olmayan herkesin içine gireceği bir işkence mekanizması hazırlanıyor demektir.

Daha da somutlaştıralım: Elbette “sapkınlık” lafında YRP’nin kast ettiği, iktidar partisinin zaten dünden zarı olduğu asıl hedef LGBTİartı kişi ve gruplar. Protokolün bu maddesi de “İktidara gelirsek, hepsi yasaklanacak” diyor. Dernekler, etkinlikler, yazılar, çiziler ve insanlar.

Cümlenin son parçacığı, “süresiz nafaka konusundaki mağduriyetler”i gidermeyi hedefe koyuyor ki kadın düşmanlığını kurumsallaştırma peşindekilerin uzun süredir yakındığı bir başlık bu da.

ÇOCUK HAKLARI DA HEDEFTE

Üçüncü cümleye geçelim:

“Milli Eğitim müfredatının milli ve manevi değerlerimize uygun hale getirilmesi ve gerekirse aykırı sözleşmeler dahil her türlü düzenlemelerin gözden geçirilmesi temin edilecektir.”

Cümleyi, ilk cümlenin ışığında okumak gerekli: Kadına yönelik şiddet aile içinde serbest kalacaksa, “sapkınlık” diye bir kategori hukuki hale getirilip başta ve öncelikle LGBTİartı ama elbette onunla sınırlı kalmayacak biçimde bütün farklılıklar yasak mengenesine alınacaksa, nafaka ortadan kaldırılacaksa, eğitin sistemi de bu gelişmelere uygun olarak elden geçirilecektir.

Sözün özü ilk paragraf kadın ve LGBTİartı haklarını imhaya yöneliyorsa bu ikinci cümle de çocuk haklarını hedefine koyuyor. “Sözleşme” sadece İstanbul Sözleşmesi’nden ibaret değil, çocuk haklarına ilişkin sözleşmeler de imha edilmeli. Uluslararası sözleşmelerle açılan okullar ve elbette azınlık okulları dahil olmak üzere, eğitim-öğretime ilişkin ulusal ve uluslararası yasa, anlaşma ve sözleşmeler bu cümlenin hedefleri içinde. Yeni bir “tevhidi tedrisat” modeli bu, ama bu sefer “tevhitçi tedrisat” olacak, Cumhur ittifakının tevhidi.

Son cümle ise Fatih Erbakan’ın “aşı karşıtı” denilemese bile bazı aşılara karşı geliştirdiği fobik tutumun bir yansıması bir yanıyla, bir yanıyla da “sözleşme” lafına karşı fobisinin bir sonucu. “Sözleşme” fobisi, deklarasyonun hedefleri arasında sayılan D8’in canlandırılmasıyla yakından bağlantılı; Fatih Erbakan “sözleşmeler”in kendi dini anlayışına uygun ülkelerle yapılmaması halinde milli çıkarlara uygun olmayacağını karine olarak alıyor.

“Toplum sağlığına ilişkin sözleşmelerin milli çıkarlarımıza uygun hale getirilmesine çalışılacaktır.”

Bu deklarasyon tek oyun bile büyük kıymete bindiği kritik seçim öncesi taktik arayışların bir sonucu değil sadece, mevcut iktidarın inşasını sürdürdüğü rejimin istikametini ve ufkunu ortaya koyuyor, daha somut söylersek: 2015’ten bu yana giderek katılaşan bir baskı mekanizması geliştiren otoriter/totaliter sistemin yöneticileri, bu seçimi kazanırlarsa baskının alanını siyasetten özel hayata doğru genişletecekler. Sözün özü, Yeniden Refah Partisi ile ittifak, sadece bir oy ittifakı değil, ideolojik bir ittifak.

HÜDA-PAR: TANIRIM İYİ ÇOCUKLARDIR

Peki HÜDA-PAR? Onunla iletişim ve diyalogda hiç böyle ideolojik mevzular duymadık, “yerli ve milli” lafını saymazsak. Sadece Erdoğan’ın HÜDA-PAR’ın siciline kefil olduğu övgüyü duyduk. Bu kefaletin bir benzerini hatırlatarak devam edelim: “Tanırım iyi çocuktur.” General Yaşar Büyükanıt’ın darbımesel haline gelen bu sözü, Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanması suçundan yargılanan astsubaylardan biri için söylenmişti. General diyordu ki, her fiili öyle TCK kapsamına almayın, özellikle yararımıza olan fiiller. Erdoğan da Hüda-Par için “Tanırız, iyi çocuklardır” dedi özetle.

Peki Hüda-Par’ın ittifaktaki “anlam ve önemi” ne olabilir? Elbette bir oy bile çok kıymetli tamam. Fakat kanaatime göre bu sorunun cevabı, Bursasıpor-Amedspor maçında tribünlerde açılan pankartlarla birlikte mümkün: Beyaz Toros ve Yeşil imajları. İşte Yeniden Refah nasıl mevcut iktidarın ideolojik yönünü gösteriyorsa, Hüda-Par da aynı iktidarın metodik tercihlerini gösteriyor.

Cumhur ittifakı bu haliyle, 12 Eylül ve sonrası kötülük tarihinin bir sentezini üreterek seçime gidiyor. Kazanırsa, siyasal alanda sistematik hale getirdiği baskılar ideolojik ve eylemsel radikallik eşliğinde deklarasyondaki adıyla “sosyal konular” ve özel alana da yayılarak devam edecek. Kaybederse de ideolojik ve eylemsel radikallikle kazananı çalışamaz hale getirmeyi hedefleyecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi