demek suudiler katil, öyle mi!

olayla ilgili olması muhtemel olan herkesin bir engelle karşılaşmaksızın türkiye’yi terk etmesi nasıl ve neden mümkün oldu? bu insanların hepsi, viyana anlaşması’nın koruması altında mı?

dünya basını tayyip erdoğan’ın akp grup toplantısında yapacağı açıklamaya kilitlenmişti ama cumhurbaşkanı beklendiği kadar önemli bir şey söylemedi. böylece kaşıkçı cinayeti konusunda güne damga vuran olay, muhammed bin selman’ın cemal kaşıkçı’nın oğlunu ve kardeşini, taziyelerini bildirmek üzere ağırlaması oldu. kaşıkçı’nın, yurtdışı yasağı bulunan oğlu salih kaşıkçı ile veliahdın göz göze bakıp el sıkıştıkları fotoğraf; babasını, karşısındaki adamın marifetiyle kaybetmiş gencin yüzündeki ifade, iç paralayıcı.

salih kaşıkçı’nın acısıyla karşılaştırılamasa da, bu cinayetle birlikte hayatı değişen bir başka genç daha var; görevden alınıp ailesiyle birlikte ülkesine geri dönen suudi arabistan istanbul başkonsolosu muhammed uteybi’nin, istanbul’da tıp eğitimi gören büyük oğlu. çocuğunu dünyanın herhangi bir yerinde okutabilecek olan uteybi istanbul’u tercih etmiş yani burada, en azından bir süreliğine yaşamayı planlıyormuş. ama eşi ve çocukları da, onun türkiye’den ayrıldığı günün ertesinde bir minibüs dolusu bavulla birlikte ülkelerine döndü. sadece bu bile, bu cinayetin uteybi’nin arzusu hilafında gerçekleştiğinin kanıtlarından biri bence. ama hayatının bu şekilde altüst olması eski başkonsolosun ödemesi ihtimali olan bedellerin içinde en hafifi, bu infaz için türkiye’ye geldiği belirlenenlerden el bostani, döner dönmez bir trafik kazasında can verdi mesela.

erdoğan açıklamasında, ilk kez bu kadar güçlü bir şekilde suudiler’e işaret ettiğine ve yargılamanın türkiye’de yapılmasını önerdiğine göre şunu sorabiliriz bence; olayla ilgili olması muhtemel hatta aşikâr olan herkesin, herhangi bir engelle karşılaşmaksızın türkiye’yi terk etmesi nasıl ve neden mümkün oldu? bu insanların hepsi, diplomatik görevlilerle ilgili viyana anlaşması’nın koruması altında mı? muhammed bin selman, cinayeti –bir kaza olarak bile- kabul ettiğine göre, cesedin nerede olduğunun, suudi arabistan’da yapılmış olması gereken sorguda ortaya çıkması gerekmez mi?

şunun altını çizmek isterim; olayı araştırmak üzere türkiye’ye bir cia görevlisinin gelmesi, trump’ın açıklamaları falan, emperyalizmle derdi olanlar açısından kabul edilebilir şeyler değil; her ne kadar mevcut durumda engellenmeleri mümkün değilse de. buna karşılık, suudi arabistan’a tabii ki çeşitli yaptırımlar uygulanmalı. ama örneğin almanya’nın, suudi arabistan yemen’de binlerce çocuğun ölümüne sebep olurken uygulamadığı silah ambargosunu, kaşıkçı’nın öldürülmesi üzerine uygulayacağını açıklamasını memnuniyetle mi karşılayalım? kaşıkçı cinayeti kabul edilebilir bir olay değil ama bunun üzerine suudi arabistan’a silah satmamak ancak simgesel anlam taşıyor. oysa, aynı yaptırım yemen konusunda etkili olurdu.

bir yandan da, uluslararası gelişmeleri yorumlarken iktidara yönelik eleştirilerimizi merkeze alarak düşünmek yanıltıcı olabiliyor. suudi arabistan’ın bu infaz için türkiye’yi seçmesinin sebebi burayı, kimilerinin iddia ettiği gibi, arka bahçesi ya da her tür suçun kolayca işlenebileceği bir tür muz cumhuriyeti olarak görmesi değil. suudiler’in, katar krizinde türkiye’nin aldığı tavrı cezalandırmak istemesi daha büyük bir ihtimal. ve hem türkiye için çok önemli olan büyük bir serveti –körfez sermayesi denen şeyi- denetlemelerine hem de mısır ve birleşik arap emirlikleri gibi ortaklarına güvendiler.

mesele kaşıkçı’nın muhalif olup olmaması da değil. bir gazeteci olarak konumunu tanımlamak gerekirse, belli bir hatta angaje olan, bir tür "iliştirilmiş" yazarlık yaptığını ve böyle çoğu yazar gibi, etkisinin fikirlerini aştığını ve belki de başına gelenin bu etkiye bağlı olduğunu söylemek haksızlık olmaz bence. zaten başka ülkelerdeki gelişmeleri yorumlarken, türkiye’deki siyasal gerilimlerin ve çelişkilerin her yerde geçerli olmadığını anlamak ilk adım. nitekim, türkiye’de anlamlı olabilecek laik-islamcı karşıtlığının suudi arabistan’da -en azından aynı oranda güçlü- bir karşılığı yok. kaldı ki, suudi arabistan’la ilgili en fazla karşı çıkılacak nokta islamcı olması değil. suudi arabistan dünyanın en kanlı güçleriyle işbirliği yapıyor; nitekim muhammed bin selman'ın veliaht olmasından sonra yaklaştığı israil, kaşıkçı cinayeti konusunda suudiler’e güvendiğini açıkladı.

suudi arabistan, yemen’e yönelik 2015’teki müdahaleye önderlik etti ve o günden bugüne bu ülkede çoğu sivil binlerce yemenli öldü, binlerce çocuk açlıktan ölmeye devam ediyor. ülkenin kadın hakları, ifade özgürlüğü gibi konularda durum zaten malum.

o klişeyi tekrarlayıp "bir gazetecinin ölümü trajedi, binlerce çocuğun ölümü istatistiktir" demeyeceğim çünkü emperyal güçlerin egemen olduğu dünyada, devletler arası ilişkilerde konjonktür belirleyici.

kaşıkçı cinayetinin bir dönüm noktası olacağı muhakkak ama bu suriye’ye müdahale, iran’ı sıkıştırmak ve değiştirilmek istenen dengeler için atılacak adımlara bir bahane, vesile sağlamasıyla olur ancak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
ayşe düzkan Arşivi