Deprem değil, faşizm öldürüyor

Deprem niye bazı ülkelerde Azrail’e dönüşürken neden bazı ülkelerde burun bile kanatamaz? Bu sorunun cevabı rejimin niteliği belirliyor…

Soru şu:

“Depremler, neden bazı ülkelerde hâlâ çok büyük sayıda insan hayatına mâl olurken, bazı ülkeler aynı büyüklükteki veya daha büyük depremleri çok daha az can ve mal kaybıyla atlatabiliyor?”

Neden?

xxx

İsveçli akademisyenler Tove Ahlbom Persson ve Marina Povitkina da 2017 yılında yazdıkları "Demokrasi ve kurumsal kalitenin afetlere hazırlıktaki rolü" başlıklı makalelerinde bu soruya cevap aramışlar…

“Persson ve Povitkina'ya göre bir demokrasi ancak kurumların (yargı, medya, parlamento, güvenlik, yardım ve kurtarma hizmeti sunan kurumlar vb) kalitesi oranında ölüm oranını azaltabilir.

Parti uzantısı haline getirilmiş, liyakat yerine sadakatin öncelenmesi nedeniyle kalitesini yitirmiş kurumları olan sığ bir demokrasinin de afet karşısında başarısızlığa mahkûm olması ve hatta otoriter rejimlerde görülecek tepkiler vermesi kaçınılmaz.”

Ben de bunu Cemal Tunçbilek’in kapsamlı ve nitelikli yazısından okudum.

xxx

Andığım makalede bu tespiti destekleyen o kadar çok örnek var ki… Cemal Tunçbilek de onların bir kısmını bizlere aktarıyor.

Okurken resmen insanın kanı donuyor.

Örneğin, 2008 yılında Myanmar'a vuran Nargis Kasırgası 138 bin kişinin ölümüne yol açmış…

Myanmar'ın askeri diktatörlüğü, günler öncesinden gelmekte olduğu ve ülkeye hangi gün vuracağı belli olan doğal afete karşı hazırlık yapma zahmetine bile girmemiş. Kasırganın en sert vurduğu yoksul bölgelere hiç yardım etmediği gibi uluslararası yardım çabalarını da “milli güvenlik” gerekçesiyle engellemiş…

“Kutsal devletimiz” söylemiyle sivil toplum, sivil örgütlenme, sivil organizasyonlar da yasaklanmış…

Bu ölçüsüz vicdansızlığın nedeni de Myanmar’ın diktatörlük olması…

xxx

Bütün medya da “devlet” medyası… Diktatörlüğün ortadaki rezalet nedeniyle kamuoyunda sorgulanması da bu nedenle pek mümkün olmamış.

“Otoriter rejimler ile kurumları kalitesini yitirmiş yolsuz demokrasilerde, devletin bir afete ilk refleksi, enkaz altından mümkün olduğunca fazla insan kurtarmak veya acil yardımları en hızlı ve planlı şekilde ulaştırmak gibi afeti kontrol altına alma çabası değil, toplumda afet ile ilgili algıyı kontrol etme yönünde olur.

Devlet enerji ve gücünü öncelikle öyküyü kontrol etmeye harcar, acil yardım bekleyen insanlara koşmaya değil.”

xxx

Çin'de de 2008 yılında meydana gelen Sichuan Depremi’nde depreme dayanıklı inşa edilmediği için çöken okul binalarında binlerce öğrenci can vermiş.

Ancak devletin propaganda aygıtı olan Çin medyası, bu muazzam ihmalin peşine düşmek yerine, Çin rejiminin ne kadar etkin, seri ve sorumlu hareket ettiğini gösteren haberler hazırlamış.

Persson ve Povitkina makalelerinde şöyle yazmışlar:

"Haberler, sadece devletin kurtarma operasyonu yaptığı yerlere odaklandı.

Devlet ve partinin üst yönetimi fedakârca mücadele eden kahramanlar olarak sunuldu.

Kötü imar planlaması ve bina inşaatlarında depreme dayanıklılık kurallarına hiç uyulmaması gibi konular halkın dikkatinden bilinçli şekilde kaçırıldı."

xxx

2010 yılında da Haiti depreminde 200 bin kişi ölmüş…

Haiti rejiminin ne olduğu malum…

Yönetim, 200 bin kişinin öldüğü depremle kurduğu olağanüstü hâl rejimini, korkunç bir sefalet yaşayan depremzedelere yardımı koordine etmek yerine, muhaliflerin eleştirilerini ve şikayetlerini bastırmak, zaten adil ve şeffaf olmayan seçimleri ertelemek için kullanmış…

xxx

Türkiye’de yaşanan deprem katliamının boyutlarını henüz tam bilmiyoruz…

Resmi ölüm rakamları bile hem katliamının hangi boyutlarda olduğunu hem de rejimin niteliğini göstermekte…

Depreme karşı hiçbir önlem almayan, deprem katliamının önünü açan seri katil rolündeki kanlı “Siyaset-müteahhit-bürokrat” düzeni… Etkin zemin etüdü, bilimi ciddiye alan imar planlaması, depreme dayanıklı bina ve altyapı inşasını yok sayan acımasız bir zihniyet…

Rant düşkünlüğü nedeniyle sağlam binalar yapmayan, depremden hemen sonraki günlerde, özellikle de ilk 72 saatte arama, kurtarma konusunda organize olma yeteneğinden yoksun bir siyasal iktidar…

Bir önceki depremdeki hatalardan ve eksikliklerden ders çıkarmak, bir sonraki depremde bu hata ve eksiklikleri tekrar etmeyecek düzenlemelere gitmek zaten söz konusu değil…Çünkü tek amaç yolsuzluk ve rant…

Ve tabii buna geçit veren ve vermeyen toplumlar…

xxx

Deprem niye bazı ülkelerde Azrail’e dönüşürken neden bazı ülkelerde burun bile kanatamaz?

Bu sorunun cevabı rejimin niteliği belirliyor…

O halde şöyle özetleyebiliriz:

“Deprem değil, faşizm öldürüyor.”


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi