Doğal gaz fiyatları, kamu parası ve retrokomisyon

Moldovya’da halk doğal gaz fiyatlarını protesto etmek için sokaklara çıktığında Moldova Gaz, “Türkiye yaklaşık bizden iki kat daha fazla para ödüyor” diye kendini savunmuş.

Türkiye son iki senedir Rusya’dan satın aldığı doğal gazın oranını azaltmakla birlikte yine de bu oran toplam doğal gaz ithalatımızın en azından üçte biri; bu durumun yaratabileceği Putin’e bağımlılık meselesine bu yazıda girmeyeceğim.

Bu aşamada bana ilginç gelen bu ithalatı Türkiye’nin çok pahalı gerçekleştirdiği yönündeki söylentiler; iddia bin metreküp doğal gazı iki yüz dolara ithal ettiğimiz.

Internetten görebilirsiniz, Moldovya’da halk doğal gaz fiyatlarını protesto etmek için sokaklara çıktığında Moldovya’nın gaz ithalatçısı şirketi Moldova Gaz "Türkiye yaklaşık bizden iki kat daha fazla para ödüyor" diye kendini savunmuş. 

Kötü örnek örnek olmaz derler ama olmuş işte.

Bu süreçte iki soru aklıma takılıyor:

1-Türkiye neden doğal gaz için bu kadar yüksek bir fiyat ödüyor?

2-İşin ucu kaçınılmaz olarak kamu parasına gittiği için bu ticari süreçte "ticari sır" olabilir mi?  (Gazın ithalat fiyatı ve nedenleri ticari sır kavramı çerçevesinde açıklanmıyor.) 

Satıcı çok güçlü bir şirket GAZPROM (Rusya), alıcı ise bizim BOTAŞ.

İktisadın en teorik alanında çalışan genç iktisatçılar bu meseleyi matematiksel oyun teorisinin çerçevesine sığdırmaya çalışıyorlar.

Ben bu fiyatın (yaklaşık 200 ABD Doları) neden bu kadar yüksek olduğunu bilmiyorum, çok bilen olduğunu da zannetmiyorum.

Muhtemelen sadece GAZPROM, BOTAŞ, EPDK yetkilileri biliyorlar.

Uzun vadeli bir fiyat antlaşması olup, arz güvenliğini yükseltmek için bu bedel ödeniyor olabilir, bu da bir önemli ihtimal.

Ancak, insanın aklına başka ihtimaller de gelebiliyor.

Bu başka ihtimalleri tartışmadan bu fiyata ilişkin ticari sır kavramına değinmek istiyorum.

BOTAŞ bir KİT ve 2017’den itibaren Varlık Fonu içine alındı, bir Rus şirketi (GAZPROM) ile  ticari bir anlaşma yapıyor ama bu durum nihai analizde kamu parası ile işlerin döndüğü gerçeğini değiştirmiyor.

BOTAŞ bir neden(ler)den zarar ettiğinde bu zarar kamu parası ile (bütçe, vergi gelirleri) kapatılmayacak mı?

İşin içinde kamu parası varsa "ticari sır" kavramı kanımca ortadan kalkmalıdır; ticari sır ancak iki özel ya da tüzel kişi arasında gerçekleşen sözleşmeler (mesela kredi sözleşmesi) için geçerlidir.

BOTAŞ konusunda Sayıştay’ın hiç tartışmasız tam yetkili olması kamu parası gerçeğinin ve demokrasinin en temel ilkesidir.

BOTAŞ’ın tüm iktisadi verileri, gerekçeleri ile birlikte TBMM ve Sayıştay’ın önünde gecikmesiz olarak bulunmalıdır (durum ise hiç öyle değildir).

Bu arada ülkemizde Varlık Fonunun ve Sayıştay yetkilerinin mutlaka yeniden tartışılması gerekmektedir.

Kamu parası kullanan bir KİT ticari sır kavramının arkasına girip saydamlıktan uzaklaştığı ölçüde her türlü dedikodunun kaynaması olağan hale gelebilir ve bu durumdan da kamu zarar görür.

Saydamlık, işin içinde kamu parası varsa ticari sır olamaması hem etkinlik hem de kamunun prestiji için önemlidir.

Retrokomisyon diye bir sistem var, bilmeyenler Fransa’da yargı sürecindeki Karaçi (Pakistan) meselesine bir baksınlar, detaylarına girmeyeceğim ama hem çok önemli hem de mekanizma olarak çok ilginçtir.

Tekraren ifade ediyorum, başta kamu yöneticileri olmak üzere şunu kimse unutmasın, nerede saydamlık kaybı varsa dedikodu öne çıkar.

Kamu hesaplarının, kamu parasının mutlak saydamlığı, Sayıştay denetimine açık olması, KİT’ler, Varlık Fonu başta olmak üzere, hayati önemi haizdir.

En çok da kamu yöneticileri, siyasetçiler, bürokratlar bu işten karlı çıkarlar, buna hiç kuşku yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi