“Doktor dövüyoruz. O rahatlıktayız”

Doktor dövenlerin insanlığın hizmetine sunacağı becerileri yok, onun için onlar kalıyor, insanlık soyuna şifa dağıtan doktorlar gidiyor. Nitelikli insanlar gidiyor, öfkeden titreyen, ezik, kompleksli, niteliksiz bir toplum haline geliyoruz.

Haftanın bütün gelişmelerini derinlemesine en iyi anlatan haber, Türkiye’yi terk eden doktorlar haberiydi.

Türkiye’de neler olduğunu da ülkenin nereye gittiğini de net biçimde görebiliyordunuz.

Haberi okuyunca, "25 sene önce doktorlar bizi azarlardı. Şu an biz doktor beğenmeyip doktor dövüyoruz. O rahatlıktayız. Daha bunun ötesi yok" diyen kadın aklıma geldi.

xxxxxxx

Doktor kelimesi Latince kökenli, sözcüğün anlamı öğretmek…

Doktorlar zahmetli ve çok uzun bir eğitim sonunda “doktor” unvanı alarak bozulan sağlığımıza şifa dağıtan insanlar olarak yaşama katılıyorlar.

Bir yaşam büyücüsü konumlarıyla da dünyanın her yanında iş bulup şifa dağıtma özelliğine sahipler.

“Doktor dövmenin” övünme nedeni olduğu toplumsal sağlığı bozulmuş yerlerde de kalmıyorlar.

Geçenlerde haberini gördüm… Doktorların yurtdışına gidebilmek için aldığı 'İyi Hal Belgesi’ için başvurular 2023'te rekor kırmış… TTB verilerine göre, 2023'ün ilk altı ayında 1361 doktor başvurmuş.

xxxxxx

Doktor dövenlerin yeryüzünde insanlığın hizmetine sunacağı bir becerileri yok, onun için onlar kalıyor, insanlık soyuna şifa dağıtan doktorlar da gidiyor. Benim açımdan, “doktor dövmekten” zevk almaktan, bununla övünmekten, siyasi tercihini “doktor dövmesine izin verenlerden” yana kullanmaktan daha irkiltici bir yan var bu “doktor dövme” isteğinde…

Kendisini “iyileştirecek” olanı dövüyor.

Doktoru dövebilmek için kendisinin, çocuğunun, annesinin sağlığından da vazgeçebiliyor.

Doktoru dövebilmek için “hasta” kalmayı kabul ediyor.

Bu, ancak dehşet verici bir nefretin sonucunda ortaya çıkabilecek bir durum.

xxxxxx

“Doktoru dövmenin” sağladığı ruhsal tatmin, hasta kalmayı rahatlıkla göze aldırabilecek kadar büyük.

Kendisinin de aleyhine olanı istemenin kökenindeki “iyi yetişmiş olana” duyulan öfkenin, öyle kolayından ıska geçilebilecek bir öfke olmadığı açık.

Bu öfke sadece bugünün işi de değil… Yılların ezikliğinin getirdiği bir birikim.

Şimdi, “biz artık iktidarız, her istediğimizi yapabiliriz” güveniyle birlikte ortaya konulan bir nefret ve kompleks.

Toplumun bir kesiminde oluşan bu “kompleksin” nedenlerini de iyi araştırmak gerekiyor.

Bir ülke böylesine büyük bir kompleksle yoluna devam edemez.

xxxxxx

Türkiye’de günlük, haftalık, aylık veya yıllık yorum yapmaya gerek yok, “ne oluyor” sorusuna en iyi cevap “doktor dövmekle övünüyorlar” açıklaması.

Cinayetler, mafya, uyuşturucu, orman talanı, rant vurgunu kısacası çürümeyi en iyi anlatan örnek bu…

Bu zihniyetin siyasal iktidar dönemi…

Bu nedenle günlük şiddet, dolandırıcılık ve yolsuzluk haberleri katlanarak artıyor…

Yetersizlik, beceriksizlik, eğitimsizlik ise altın çağında.

İlerde tarih, yaşadığımız bu dönemi böyle anlatacak.

Bu “korkunç düşmanlığı” iyileştirmek, toplumsal sağlığı düzeltmek yerine, bu nefreti körükleyen bir çürüme çağı.

xxxxxx

Daha önce de yazdım…

Nitelikli olan her şeye düşmanlığı daha önce yaşayan toplumlar var…

En korkuncu Kamboçya’da yaşandı.

Pol Pot 1976 ilâ 1979 yıllarında da Kamboçya'nın başbakanıydı… Kamboçya’yı tek partili bir devlete dönüştürdü.

İdareyi eline geçiren Pol Pot, eğitimli kabul ettiği herkesi rejim düşmanı ilan etti. Öyle ki "gözlüklü" olmak tek başına "düşman" ilan edilmeye yetiyordu.

Şehirli okumuş yazmışları zorla pirinç tarlalarında çalışmaya gönderdi.

Bütün okulları kapattı.

xxxxxx

Okuma yazma bilenler öncelikli olmak üzere yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek ayırımı yapmaksızın yüz binlerce kişiyi işkencehanelere dönüştürülen okullarda, idareye karşı olduklarını "itiraf" ettirdikten sonra ölüm tarlalarına sürdü.

Pol Pot ve Kızıl Kmerler, iktidarda oldukları 3 yıl içinde 7 milyonluk nüfusun yaklaşık üçte birini katletti.

Kanlı paranoya inanılmaz boyutlara ulaştı.

Kamboçya’yı gezerken gördüğüm zülüm müzesindeki kafataslarından oluşan tepeciği hala hiç unutmadım.

xxxxxxx

“Doktorlarını dövmekle övünen” zihniyet ve bu zihniyeti destekleyen egemen siyasetin ülkeyi sürükleyeceği mecburi istikamet, çöküşten ve çürümeden başka bir yer değildir.

Şifa dağıtan insanlara düşman kesilirseniz sefaletten de şiddetten de çürümeden de kurtulamazsınız.

Bu düşmanlığın kökündeki kompleksi tedavi edecek, toplumu birleştirecek, düşmanlığı yok edecek bir politika izlemek gerekiyor.

Ama biz tam aksine bu düşmanlığı körükleyecek siyasi bir atmosferde yaşıyoruz.

Nitelikli insanlar ülkeden gidiyor, öfkeden titreyen, ezik, kompleksli, niteliksiz bir toplum haline geliyoruz.

xxxxxxx

İyi yetişmişlerin diğerlerini ezmediği, bir zamanların ezilmişlerinin nefret dolu bir canavara dönüşmediği bir toplum yaratabilecek miyiz?

Bunun cevabını bilmiyorum.

Ama yaratamazsak, geleceğimizin nasıl olacağını herkes gibi ben de az çok kestirebiliyorum.

Gördüğüm, bu ülkenin geleceği ve gençleri için büyük bir endişe taşımama neden oluyor.


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi