Düğmeye basılmadığı zamanlar sayılıdır...

Basının sunturlu yalanlarına inanmıyorlar demeyin! Gidin Anadolu kahvelerine, neredeyse tamamında, bu argümanlarla Kürtlere düşmanlığını bileyen yüzbinlerce insana rastlarsınız.

Bu ülkeyi yönetenlerin basılı tuttuğu bir düğme hep var. Yani olan, ara sıra bu düğmeye kısa süreliğine basılmamasıdır.

Bakın Osmanlı’ya...

Bakın Cumhuriyet’in kuruluşundan 1960’lara kadar geçen süreye...

Bakın 27 Mayıs’a, 12 Mart’a...

Hadi vazgeçtik Osmanlı’dan, Cumhuriyet’in ilk yıllarından, önceki darbe süreçlerinden; sadece şu son 37 yıla, 12 Eylül’den bu yana yaşananlara bakın...

Devletin tek kanalı var. Güntaç Aktan’lı, Ertürk Yöndem’li programlar ardı sıra yayınlanıyor. Her programda evinin yakılmasından, çocuğunun tutuklanmasından mutlu insanlar ‘sırıtarak’ bunlara söyleşiler veriyor. O günlerin siyah beyaz ekranı, ‘devletine sığındığı için ağzı mutluluktan arş-ı alaya varan teröristlerden’ geçilmiyor.  ‘Amiral Gemisi’ tabir edilen Hürriyet gazetesi, Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi’nden, Mamak’tan, Metris’ten ‘devletine biat etmiş mutlu teröristleri’ çarşaf çarşaf yayınlıyor.

Maşallah, her taraf güllük gülistanlık...

Bu arada köylerde, cezaevlerinde, okullarda işkenceden geçilmiyor ama duyana aşk olsun!..

Bir tek 12 Eylül Faşist diktatörlüğü mü yaptı(rdı), bunları?

Özal’lı, Demirel’li, Çiller’li, Ecevit’li dönemlerde de devletine biatte kusur etmeyen basın aynıydı. Her dönemde, kendisine verilen ya da bir yerlerde kurgulanan haberi yayınlayacak ‘gazete’ ve ‘gazeteci’ bulunurdu.

Hatırlasanıza, 28 Şubat Darbesi dönemini...

O günlerde Batı Çalışma Grubu’nun ‘türban düşmanlığı’ üzerinden yaptırdığı haberleri okuyanlar, izleyenler her başı örtülüyü öyle bir düşman belliyordu ki sanırsın Türkiye’nin altına dinamit koyanlar bunlardı.

Bir tek başı örtülüler mi? Değil elbet, her zamanın değişmez ‘andıçlananları’ yani Kürtler, Aleviler ve solcular, hep topluma öcü gibi gösterildi.

Nihayetinde, tüm bu uygulamaların mağduru olduğunu politik bir argüman olarak sıcak tutan ‘dindarlar’ iktidara geldi. Muhafazakar dindarların partisi AKP, 2002’de hükümet oldu. Yüzü Batı’ya dönük AKP ilk yıllarda kâh solculaşarak, kâh demokratlaşarak, kâh liberalleşerek toplumun her kesimine kendini inandırmaya başladı. Bu dönemdeki en büyük ittifakı da ‘takiyyede uzman’ Cemaat’ti. 12 Eylül öncesini saymazsak bile 12 Eylül’den sonra devletin her zerresinde örgütlenen, kendini adım adım iktidara hazırlayan Cemaat, AKP döneminde şahlandı. AKP’yle birlikte, devletin girmediği deliği kalmadı.

Hiç kuşku yok, Cemaat’i en iyi bilen AKP’ydi ve ikisi birlikte çıkarlarının çelişip çatışmaya başladıkları güne kadar ‘al gülüm-ver gülüm’ uzlaştılar.

Basının rezillikte şahlanması, doğrusu bu dönemde pik yaptı. Cemaat, basının önemli bir bölümünü kontrol altına aldı. Televizyonları, radyoları, gazete, dergi ve internet siteleriyle bir yandan kendini örgütlerken diğer yandan kendini AKP'nin yerine hazırlamaya soyundu. Bu arada basını öyle bir kullandı ki KCK ve Ergenekon davaları döneminde her türlü rezilliği haber diye pazarlamaktan zerre imtina etmedi. Yalan haberde, komploda, manüplasyonda sınır tanımadı.

Cemaat yaptıklarının altında kaldı, ezildi. AKP ve lideri Erdoğan, usta manevralarla onları alt etti ve ülkeyi adım adım tekçi yönetime taşıdı, taşımaya devam ediyor.

Sadece Cemaat’in eseridir diyemeyeceğimiz 15 Temmuz Darbe Girişimi, Erdoğan'a 'Allah'ın lütfu' oldu. Hemen sonrasında AKP liderliğinin 20 Temmuz OHAL Darbesi ile birlikte basın, geçmişin deneyimlerinden biriktirdiği tüm rezilliği ‘Havuz Medyası’ adı verilen AKP yanlısı medyada toplamaya başladı.

Öyle bir hale geldiler ki bunlara artık basın demeye de utanıyor unsan.

Örnek mi?

Şu son birkaç günde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne ve bu bölgedeki liderlere yönelik sürdürülen yayınlara bakın. Hükümet, belki de Erdoğan düğmeye öyle bir bastı ki hepsi bir ağızdan başladılar Barzani’nin Yahudi’liğini ispata. Sözüm ona Barzani, ‘yüzbinlerce Kürt kökenli Yahudi’yi Kürdistan’a taşıyıp onlarla Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaşmanın’ hesaplarını yapıyor.

Buna inanmıyorlar demeyin! Gidin Anadolu kahvelerine, neredeyse tamamında, bu argümanlarla Kürtlere düşmanlığını bileyen yüzbinlerce insana rastlarsınız.

Bu, adı basın olan paçavraların şişirmesi olmasa, BBP kalkıp, ‘Tüm Alperenler Kerkük’ü kurtarmak için sefere hazırız’ açıklaması yapar mıydı?

Bu mantalitenin değişmesi için bu zehirli aklın kökten yıkılması dışında, bir çare görünmüyor. Bu aklın sahipleri, kör. Bu kör akıl sert bir duvara çarpmadığı sürece, 4 ayda Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılacak, Kerkük’ü 4 saatte işgal edecek aklı evveller hep var olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi