Dolar milyarderlerinden çağrı: Ben çok zenginim, benden vergi al

Küreselleşmenin külfet ayağı nimet ayağının önüne geçecek ve küreselleşmenin tekerine çomak sokacak. Tam da bu nedenden bizim zenginlerden daha akıllı büyük yabancı zenginler “bizden çok daha fazla vergi alın” diyorlar.

Bu çağrının devlete göbeğinden ihalelerle, teşviklerle, vergi kıyaklarıyla bağlı sözde burjuvazimiz için bir anlamı olmayabilir ama dünyada böyle bir akım, üstelik güçlü bir akım var, bizim sözde burjuvazimiz için önemli bir uyarı, kulaklarına küpe olsun.

Bu çağrının anlamı da şu: Küreselleşmenin getirileri bütün dünya için çok önemli ama hem küresel olarak hem de tek tek ülkeler içinde gelir bölüşümünü daha da adaletsiz hale getirdi,

Mehmet Altan’ın deyimiyle küreselleşmenin “nimet-külfet” dengesi iyi kurulamadı, bu iş böyle giderse küreselleşmenin külfet ayağı nimet ayağının çok önüne geçecek ve küreselleşmenin tekerine çomak sokacak, bundan da en çok büyük zenginler olumsuz etkilenecek, tam da bu nedenden bizim zenginlerden daha akıllı büyük yabancı zenginler “bizden çok daha fazla vergi alın, bu parayla daha fazla eğitim, sağlık, sosyal harcama yapın” diyorlar, özellikle de çok büyük servetlerinin (akım değil stok) vergilendirilmesini talep ediyorlar, kulağımızın alışık olmadığı bir talep ama galiba bu talebi daha çok işiteceğiz önümüzdeki günlerde, aylarda, senelerde.

Bugün (dün) 23 Ekim Pazartesi günü “Paris Ekonomi Mektebinin” bünyesindeki “Observatoire Européen de la Fiscalité” de (Avrupa Vergi Rasathanesi-Araştırma Merkezi) yaklaşık yüz araştırmacının katkı verdiği çok önemli bir araştırmanın tanıtım toplantısı ve sunumu yapıldı, ortaya çıkan raporun ismi “Global Tax Evasion 2024” (2024 Küresel Vergi Kaçağı), bu çok önemli raporun giriş bölümünü de 2001 Nobel ekonomi ödülünü alan ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz yazmış.

Araştırmanın alt başlığı ise şöyle: “Vergi kaçağına karşı son on senedir sürdürülen mücadele, sonuçları ve daha yapılması gerekenler”.

Araştırmacılar son on senedir vergi kaçak ve kayıplarına karşı yürütülen mücadelede azımsanmayacak mesafeler alındığını ama daha yapılacak çok şey olduğunu belirtiyorlar.

Aynı araştırmacılar grubu araştırmanın sonuçlarını üç bölüme indirgiyorlar: İyiler, kötüler ve çok kötüler (aklıma “İyi, Kötü ve Çirkin” filmi geliyor).

Bu araştırmayı internetten indirdim, tümünü okuyabiliyorsunuz ama aynı zamanda bugünkü (24 Ekim Salı tarihli) Le Monde gazetesinde de bu araştırmanın çok kompakt bir özeti de yayınlandı, bugünkü yazımda okurlara araştırmanın sonuçlarının bir bölümünü aktaracağım, ayrıntıları da yarınki yazıya bırakıyorum; ilginçtir, Le Monde gazetesi bu araştırmayı özetleyen yazıyı verdiği sayfanın hemen yan sayfasına da benim başlıkta kullandığım “Ben zenginim, beni vergilendirin” başlıklı başka bir yazı koymuş ama bu iki yazı birbirlerini çok iyi tamamlıyorlar.

Araştırmanın özet ama çok çarpıcı bulgularını sunmaya çalışacağım:

1-Çokuluslu şirketlerin 2022 senesinde vergi cenneti diye bilinen yerlere aktararak vergilendirme dışı bıraktıkları paranın miktarı yaklaşık bin milyar ABD doları yani bir trilyon dolar.

Bir trilyon dolar vergi kaçağı ya da vergiden kaçınma ne demek diye sorarsanız, bu büyüklük Danimarka ve Belçika’nın 2022 milli gelirlerinin toplamına eşit, Türkiye’nin de 2023 tahmini milli geliri kadar.

Araştırma grubu covid pandemi döneminde bütçe açıklarının ve eşitsizliklerin çok arttığı gözlemiyle işe başlamışlar, devletlerin acil ihtiyacının bütçelerini güçlendirmek, daha fazla vergi toplamak olduğunu belirtiyorlar.

Bu konjonktürde devletlerin önünde iki acil ihtiyaç var, birincisi büyük enflasyon şokuna karşı hanehalklarını desteklemek, ikincisi ise toplamak zorunda oldukları vergilerle yeşil enerji dönüşümünü gerçekleştirmek.

Bu iki acil ihtiyacın karşılanabilmesi için ise vergi gelirlerinde büyük artışa ihtiyaç var, artık büyük vergi kaçak ve kayıplarına kimsenin tahammülü yok, vergi cennetleri ile küresel ekonominin yolları artık kesişmiyor.

Nobel ödüllü Joseph Stiglitz araştırmanın giriş bölümünde büyük zenginlerden, büyük şirketlerden çok daha fazla vergi alınmaz ise ortaya çok büyük bir vergi adaleti sorunu çıkacağını, ortalama vatandaşın, vergi mükellefinin ödediği vergiye direnç göstermeye başlayacağını, böyle bir direnmenin ise demokrasi için, toplumsal sözleşme için, kurumların güvenilirliği için çok ama çok büyük bir tehdit olacağını ifade ediyor.

Haksız sayılmaz değil mi?

Batı ekonomilerinin en büyük tarihsel başarılarının en başlarında muhtemelen belirgin bir vergi adaletini ya da en azından algısını yerleştirerek zaman içinde vergiye direnci asgariye indirmiş olmaları.

TÜRKİYE'DE VERGİ MEŞRUİYETİNİ YİTİRDİ

Bizim Türkiye’de ise çok büyük vergi kaçak ve kaybı var, bunun da iki temel nedeni mevcut, birincisi vergi adaletinin olmaması, ikincisi ise kamu harcamalarının ya da vergi harcamalarının (kamunun almaktan vazgeçtiği kamu geliri) vatandaş gözünde meşruiyetinin hiç olmaması.

Çok açık söylüyorum, İstanbul Havaalanı’nı inşa eden bir şirketin, vatandaştan iki kez MTV alınırken, devlete olan 1.2 milyar avro borcunun 22 sene ertelenmesi karşısında hala insanların bir biçimde, bir miktarda vergi ödemelerini hayretle karşılıyorum dersem, lütfen kimse kızmasın.

Bugünkü yazıyı burada noktalayalım, devamı yarına (arkası yarın yani).


Eser Karakaş: Kadıköy Saint Joseph lisesi muzunu. 1978’de Boğaziçi Üniversitesi İİBF’den mezun oldu. Doktorasını 1985 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde yaptı. 1996’dan itibaren İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nde profesör olarak ders verdi. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF’de Dekanlık yaptı. 2016 yılında 675 sayılı KHK ile ihraç edildi. 2008 yılından itibaren Strasbourg Üniversitesi Science Po’da misafir öğretim görevlisi olarak bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi