Koray Düzgören
Dünya IŞİD’i bitiren Kürtleri kutlarken bizimkiler nefret ediyor!
Neredeyse bütün Avrupa haber TV’leri, belli başlı gazeteler Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) dünyanın başına bela kesilen IŞİD’i Suriye’de kesin olarak yenilgiye uğrattığı haberlerini veriyor.
Türkiye’nin ısrarla terörist olarak nitelendirdiği Kürt silahlı güçleri, YPG ile Suriye’deki diğer halkların, toplulukların ve yerel aşiretlerin oluşturduğu SDG, dün son IŞİD kalıntılarını da temizlediğini bütün dünyaya duyurdu.
Bu önemli olayı vermekten kaçınan, verse de IŞİD kendi kendine yenilmiş gibi garip haberlerle veren bir tek ülke vardı: O da Türkiye.
SDG, "Sözde halifeliğin toptan yok edildiğini ve IŞİD’in yenildiğini" ilan ederken birçok ülkenin yöneticisi sonucu büyük bir olay olarak nitelendirerek bu zaferin sahibi olarak ayrı mesajlarla SDG’yi ve Kürt güçlerini kutluyorlardı.
Kürt güçleri aslında iki gün önce Newroz Bayramı’nda bu zaferi ilan etmişler ve iki bayramı birden kutladıklarını açıklamışlardı.
Tabii bu konuda ABD’nin başını çektiği IŞİD’e Karşı Koalisyon güçlerinin büyük desteğini de belirtmek gerekiyor.
ABD’nin yardımı da olsa bu gerçekten çok büyük bir zafer.
Karşılarındaki güç, sadece büyük ve çok iyi silahlanmış kafa kesici cihatçılardan oluşan bir terör örgütünden ibaret değildi.
Onu lojistik olarak, hatta yaralanan savaşçılarını tedavi ettirmeye varıncaya kadar her açıdan destekleyen bir devlet ve siyasi iktidar ile bu iktidarın IŞİD ideolojisine sempati besleyen destekçilerinin güçlü olduğu bir Türkiye vardı.
2015’in Ocak ayından bu yana, IŞİD’in Kobani kuşatmasının kırılıp ilk defa yenilgiye uğratılmasıyla başlayan yoğun çatışmalarda Kürtler ve SDG savaşçıları ağır bedeller ödedi.
Suriye Demokratik Halk Hareketi (TEV-DEM) Koordinasyonu’ndan yapılan açıklamalarda, bu süreç içinde 8500’ü Kürt olmak üzere Süryani, Arap, Ezidi yaklaşık 12 bin savaşçının çatışmalarda öldüğü bilgisi verildi.
Ayrıca çeşitli ülkelerden gelen yüzlerce enternasyonalist savaşçının da yaşamını yitirdiği belirtiliyor.
Bu sayının iki katı kadar da yaralı olduğu söyleniyor.
TÜRKİYE ‘KARŞIYIM’ DEDİĞİ HALDE HEP İŞİD’İ DESTEKLEDİ
Bu süre içinde Türkiye’nin IŞİD’le ilişkileri hep konuşuldu ve tartışıldı.
Çünkü en başından itibaren dünyanın çok çeşitli birçok ülkesinden on binlerce cihatçı IŞİD’e ve diğer cihatçı örgütlere katılmak üzere Türkiye’ye Suriye sınırına geldiler ve onların değişik vesilelerle medyaya yansıyan ifadeleri ile, "Ellerini kollarını sallayarak" Suriye tarafına geçip kolayca diledikleri örgütlere katıldılar.
Son olarak, Irak tarafından yakalanmış bir üst düzey IŞİD yöneticisi yayınlanan itiraflarından, bu konuda Türkiye’de devlet görevlilerinden ve özellikle MİT’ten çok büyük yardım gördüklerini anlatıyordu.
Çarşamba günü yayınlanan yazımda bu IŞİD emirinin açıklamalarıyla ilgili ayrıntılardan söz etmiştim.
Ebu Mansur adındaki bu militanın ifadesine göre, sınırı bu şekilde kolayca geçen militanların sayısı öyle üç, beş, on beş falan değil. Sadece 2014-15 yılları arasında tam 35 bin kişiyi buluyor.
Konuyla ilgili uzmanların tahminleri sınırı bu şekilde geçen militanların sayısının 40 binin üzerinde olduğunu gösteriyor.
Bu militanın MİT’le yakın ilişkilerini o yazımda nakletmiştim.
HDP Adana Milletvekili Merak Danış Beştaş da 22 Mart’ta İçişleri Bakanı Soylu’ya, bu ilişkinin derecesine ve IŞİD emirinin anlattıklarına ilişkin kapsamlı sorular yönetti.
IŞİD yöneticisinin MİT ajanı olup olmadığı, IŞİD elçisi olarak kabul edilip edilmediği, yaralı IŞİD’lilerin tedavi edilmek üzere Türkiye’deki hastanelere yatırılmasına ilişkin anlaşmalar ve diğer kirli ilişkilerle ilgili anlatımlar konularında açıklama yapılmasını talep etti.
Soylu’nun ya da herhangi bir iktidar-devlet yetkilisinin bu çok önemli sorulara cevap verme ihtimali pek görünmüyor.
Daha önce de bu konular gündeme geldiğinde, özellikle de itiraf, ifade, tanıklık vb. hatta belgeli olarak açıklandığında yetkililer hep susarak meseleyi kapatma yoluna gitmişlerdi. Unutulacağını düşünmüşlerdi.
Türkiye yeri geldiğinde IŞİD’e karşı olduğunu açıklarken, hatta IŞİD’le savaşmak için ABD’ye öneriler götürürken, "YPG’yi bırakın bizi alın" derlerken, bir yandan da el altından IŞİD’i desteklemeye, militanlarına kolaylıklar göstermeye ve lojistik olanaklar sağlamaya devam etti.
Bu kararlı davranışlarında IŞİD’le olan ideolojik yakınlığının mutlaka büyük rolü bulunuyor.
Bu yakınlığın en önemli tarafı Kürt düşmanlığında kendisini gösteriyor.
IŞİD yetkilisi olarak Abu Mansur da itiraflarında Türkiye’nin Kürt birliğini yok etmek için IŞİD ile işbirliği içinde olduğunu ifade etmektedir.
Bu itiraflardan, adeta Türkiye’nin Kürtlerle savaşmak için IŞİD’le işbirliği yaptığı gibi bir sonuç da çıkmaktadır.
Tabii IŞİD’in yenilgiye uğratılması ve Suriye’de bitirilmesiyle Türkiye devletinin-iktidarının bu hedefi şimdilik suya düşmüş bulunuyor.
Gerçi Türkiye’nin elinde, bir yıldır Rusya ve Şam’ın operasyonunu oyalayarak yok olmalarını engellediği İdlib’deki cihatçılar var ama, bu konuda da yolun sonuna gelindiği artık bir gerçek.
ÇEKYA BİLE TÜRKİYE’NİN IŞİD İLE İLİŞKİLERİNİ BİLİYOR
Şimdi özellikle IŞİD’in son bitirilme operasyonunda ele geçirilen, teslim olan yüzlerce IŞİD militanı arasındaki yöneticilerin sorgulandıkları haberleri geliyor.
Bu sorgulamalardan IŞİD Emiri Ebu Mansur’un itiraflarına benzer yeni açıklamalar ve Türkiye ile ilişkilerini ortaya çıkarabilecek yeni bilgiler gelmesi büyük bir olasılık.
Böylece Türkiye’nin IŞİD dosyası daha kabaracak gibi görünüyor.
Öncekilerle birlikte Türkiye’nin başını ciddi olarak ağrıtacak birçok soru işaretinin uluslararası medyada ve kamuoyunda tartışmaya açılmasını beklemek yanlış olmayacak.
İş bu noktaya gelmeden Türkiye’nin IŞİD’le giriştiği ilişkileri konusunun değişik ülkelerin yetkilileri tarafından gündeme getirileceğine dair ilk işareti geçtiğimiz günlerde Çekya Devlet Başkanı Milos Zeman yaptığı bir açıklama ile verdi:
"IŞİD Suriye ve Irak'ın önemli bir bölümünü işgal ettiğinde IŞİD'in takviye edilmesi için yürütülen bazı lojistik operasyonlarda aracının Türkiye olduğuna ilişkin bilgi vardı. Somut olarak söylemem gerekirse, bu operasyonlar petrol ve benzer şeyler için yürütülüyordu."
Bu konuda, Rusya’nın da IŞİD petrollerinin Türkiye eliyle uluslararası pazara taşındığına ilişkin ağır ithamlar içeren esaslı bir dosya hazırladığını ve hatta bunu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine sunduğunu biliyoruz.
Tabii daha sonra Türkiye ile olan ilişkiler biat düzeyine gelince, bu dosyanın şimdilik uykuya yatırıldığını söylemek bile gereksiz.
Çekya Devlet Başkanı bizim hep söyleyegeldiğimiz bir gerçeğe de işaret ediyor bu açıklamasında.
"Türkiye'nin, artık İslam ideolojisine göre hareket eden bir ülke olduğunu söylemek yanlış olmaz. İslamcı radikallere yakın olmaları mantıken bundan kaynaklanıyor. Kürtlere saldırmaları da dolaylı olarak bundan kaynaklanıyor" diyor.
İtiraflarda bulunan IŞİD Emiri’nin söyledikleri de buna yakın:
"Türkiye bizi, Kürtler biraraya gelmesin diye kullanıyordu" demişti.
Türkiye’yi yöneten güçlerin, söz konusu Kürtler olunca, değil kafa kesici IŞİD’li cihatçılarla, her karanlık odakla ilişkiye girebildiğini çok iyi biliyoruz.
Şimdi bütün Batı dünyası IŞİD’in bitirilmesini ve bunu gerçekleştiren Kürtleri kutlarken bizimkilerin sessizliği bu nedenledir.
Hatta Kürtlerin başarılarını duydukça, içerde Kürtlere yönelik baskı ve şiddetin dozunu arttırıyor olmaları ve onları teröristlikle suçlamaya devam etmeleri de bu yüzdendir.