Ekonomi kesat

Başkancı Rejim’in aşırı bol para ve suni büyüme ile sıkı para politikası ve ekonomik durgunluk politikaları madalyonun iki yüzü gibidir. Erdoğan’ın politikaları her durumda işçi sınıfına ve emekçi katmanlara zarar verir, onları yoksullaştırır.

Erdoğan’ın seçim ekonomisi amacıyla bedavaya yakın faiz uyguladığı dönemde, enflasyon ve hayat pahalılığı işçiyi – köylüyü – yoksulu vurdu. Ama işsizliğe de fren oldu. Erdoğan böylece, işini kaybetmeyenlerden oy alabildi. Borçların devasa büyümesi ekonomiyi “yüzdürürken”, bankalar ve ihracatçılar kâr rekorları kırdı. Erdoğan ne yaparsa yapsın, büyük sermayenin ekonomik çıkarlarına zarar vermez, aksine onları ihya eder. Tersi de doğrudur. İster “nas” adına hareket etsin, isterse “rasyonel ekonomi” desin, Erdoğan’ın politikaları her durumda işçi sınıfına ve emekçi katmanlara zarar verir, onları yoksullaştırır.

Yandaş medyada şöyle bir tezvirat var: Bu iktisatçılar da ne dediğini bilmiyor! Erdoğan faizi düşürürken de karşı çıkıyorlardı, faizleri artırırken de karşı çıkıyorlar!. Her iki durumda da büyük sermaye (TÜSİAD) ve yandaş sermaye (MÜSİAD) kazanırken, ülkenin %99’u yoksullaştığından dolayı karşı çıkıyor olmasınlar?

İşte, TÜİK’in sanayi verileri 5. aydır daralma gösteriyor (TÜİK’in tüm verilerini BirGün’ün 11.01.2024 tarihli haberinden aldım). Geniş tanımlı işsizlik Kasım 2019’da (pandemi öncesinde) %18,4 iken, 2023 Kasım’ında %22,7’ye yükseldi. Böylece işsizlikte, 2021 düzeyine geri dönüldü. Bedava faiz döneminde sağlanan istihdam artışı buharlaştı gitti.

İşsizler, işsizlik ödeneği de alamıyor! Kasım 2023’de işsizlerin sadece %11,9’u işsizlik ödeneği alabilmiş. 370 bin civarında işsiz bu ödenekten faydalanırken, “resmen” işsiz sayılsa da,[1] geri kalan 2,7 milyon işsiz bundan dahi yararlanamamış.

Erdoğan’ın seçim öncesi politikaları, enflasyonu patlatıp, hiper enflasyona dönüştürmüştü. Dolar 20 TL’ler düzeyine fırlamıştı. Peki seçim sonrasında Erdoğan faizi %40’lara çıkarınca, enflasyon düştü mü? Hayır, aksine artmaya devam etti. Dolar kuru düştü mü? Hayır, o da artmaya devam edip 30 TL’ler düzeyine çıktı. Peki değişen ne oldu? Artan faizler, kredi kartı harcamalarını azalttı, piyasa durgunlaştı, üretim ateşi biraz söndü, işsizlik arttı, kitle tüketimi biraz daha azaldı.

MADALYONUN İKİ YÜZÜ GİBİ

Erdoğan’ın kendi kendisine devrettiği enkazı kaldırması için öne sürdüğü Mehmet Şimşek, IMF’siz bir IMF programı uyguluyor. Erdoğan’sa sanki uygulanan politikaların kendisiyle hiç ilgisi yokmuş gibi ekonomi konusuyla hemen hiç konuşmuyor. Oysa, kronik döviz finansmanı krizi yaşayan, Başkancı Rejim’in aşırı bol para politikası ve suni büyüme ile sıkı para politikası ve ekonominin durgunluğu politikası madalyonun iki yüzü gibidir. Seçim takvimine bağlı olarak bu ikisi birbirini takip eder.

2017’de KGF ile parasal genişlemeyi, 2018’de çifte döviz şoku izledi. 2019’da faizler artırıldı, ama yerel seçim yenilgisinden sonra yine zorlama biçimde indirildi. Trump’ın devrilmesinin yarattığı atmosferde 2020 Kasım’ında aniden (Lütfi Elvan’la) faiz artışı yapıldı. 2021 Mart’ta ise (Şahap Kavcıoğlu ile) faiz indirimi döneminin sinyali geldi. 2021 Eylül’ünde faiz indirimleri başladı. Bu dönem döviz kurunda %160 artış ve hiper enflasyonla birlikte 2023 Mayıs’ına kadar sürdü. Sonra ise yine faiz artışı dönemi geldi. Son 7 yılın mali dalgalanmasının bu kısa tarihi bile, faizin kâh keyfi biçimde düşürüldüğü kâh piyasanın zorlamasıyla sert biçimde yükseltildiği dönemlerin birbirini izlediğini açık biçimde gösteriyor.

Peki değişmeyen nedir? Bu yedi yıl boyunca yapışkan ve istikrarlı kalan olgular nelerdir? Kronik bir döviz finansmanı krizi arka planda varlığını korudu, hatta derinleşti. Kısa ve öz olarak şöyle izah edebiliriz: Bağımlı Türkiye ekonomisinde çarkların dönmesi ancak her yıl belli bir döviz girişinin olmasıyla mümkün. Döviz girişi olmazsa, daha doğrusu giren döviz, çıkan dövizi karşılamazsa ne enerji ihtiyacı karşılanabilir, ne de sanayinin hammadde, ara malı ve makine ihtiyacı. Bu krizin en somut göstergesi ise “cari açık”tır. Bunun kökünde yatan ise dış ticaret açığıdır. İhracat, ithalatı karşılamıyor. Aradaki farkı kapatmaya, turizm gelirleri de yetmiyor. Erdoğan’ın 2021 Eylül – 2023 Mayıs dönemi düşük faiz politikası da cari açığı kapatmak bir yana, tarihi bir rekor seviyeye yükseltti.

KAZANAN VE KAYBEDEN DEĞİŞMEMEKTE

Bu yedi yılın diğer değişmezleri ise; işçi sınıfının sürekli yoksullaşması, bankaların ve İSO 500 şirketlerinin kâr rekorları kırması, cari açığı kapatmak adına sürekli doğalgaz ve petrol aranması, tarım ve hayvancılık üretiminde gerileme, tarım arazilerinin sürekli inşaat ve maden alanlarına çevrilmesi, doğanın sürekli talanı, vasıflı ve vasıfsız işgücü arasındaki ücret makasının asgari ücrete doğru daralması, vb.dir. Kısacası, faiz artsa da azaltılsa da kazanan ve kaybeden değişmemektedir.

İşte şimdi, Başkancı Resim altındaki kaçınılmaz mali döngünün yüksek faiz – düşük büyüme evresindeyiz. 8 milyon 671 bin kişi işsiz. Son 1 yılda 795 bin kişi işsiz kaldı. Ve işsizlerin sadece 370 bini işsizlik ödeneği alıyor. Kesat, ekonominin her yanını kaplıyor. Buna rağmen Mehmet Şimşek, ülke ülke gezip çağırdığı yabancı sermayeyi ülkeye getiremiyor. İçişleri Bakanlığı her sabah başka bir mafya çetesine operasyon yapsa da, ülkeyi saran mafyatik kapitalizm ağları bir türlü temizlenmiyor. Ve evet, yandaş medyanın da dediği gibi: Faiz artırılınca düşürülünce de iktisatçılar karşı çıkıyor!...

[1] TÜİK, aktif biçimde iş aramayanları, işsiz saymamaktadır.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi