Zincirleme seçim hileleri

Etkin bir alternatifin olmadığı yerde, cumhurbaşkanlığı seçimleri bir onaylama mekanizmasına dönüşür ve anlamını yitirir. Erdoğan’ın yargı gücüyle siyaseti dizayn etme çabası, neticede başarızlığa mahkum olsa da, devasa ölçekte bir seçim hilesidir.

Başkancı Rejim altında Türkiye’de demokrasi, sandığa ve seçime indirgenmiştir. Sokak lanetlenmiştir. Sokağa çıkmak, protesto yapmak, grev yapmak, hak aramak engellidir. Düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur. Medya iktidarın elinde tekelleşmiştir. Sosyal medya kuşatma altındadır. İnternet sansürlüdür. Yüzbinlerce habere erişim engeli getirilmiştir. Bir avuç kalmış muhalif medya, RTÜK sopasıyla sürekli dövülür, hatta artık lisans iptalinin eşiğindedir. Sokağa, demokratik protestoya çağrı yapanlara ya da yapmayı aklından geçirenlere ibret olsun diye Gezi ve Kobani davaları tertiplenmiştir. Genel grev, hak grevi, dayanışma grevi kanunla yasaklanmışken, yegâne yasal grev imkânı toplu sözleşme süreçlerindedir – ki bu grevlerin de tamamı yasaklanmaktadır. Sanatçıların eserleri, sahne performansları, festivaller ne olduğu belirsiz “ahlaki değerler” adına kuşatma altındadır. Kısacası Başkancı Rejim altında söz, düşünce, grev, toplantı, gösteri, sanat özgürlüğü yoktur, aktif bir biçimde bastırılmaktadır. Bu rejim altında mafya çetesi kurmak, işçi sendikası kurmaktan bin kat daha kolaydır.

Bütün bu baskıları, zulümler, yasaklamalar, sözüm ona “demokrasiyi korumak” adına yapılır. “Demokrasi” dedikleri ise sandıktır, beş yılda bir yapılacak seçimlerdir. Seçimler ve sandık yüksek sesle kutsanır: Oy her şey, protesto ise hiçbir şeydir. Ne var ki Türkiye’de seçimler de demokratik, adil ve şeffaf değildir. İlkin, söz, düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğünün bulunmadığı bir ülkede zaten demokratik seçimlerden söz edilemez. Ama Başkancı Rejim, bunun çok ötesine de geçip, muhalefet partilerini yargı taciziyle ezerek seçim sistemini yozlaştırmıştır. Örneğin 4 Kasım 2016’da HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ’ın gözaltına alınıp tutuklanması Nisan 2017 referandumuna doğrudan bir siyasi müdahaleydi. Erdoğan-Bahçeli, referandumu bu sayede kazanabildi. Bu benim iddiam değil, AİHM’nin Demirtaş (no. 2) kararının bir hükmüdür.

AKP iktidarının oldukça zayıfladığı, halk desteğini yitirdiği son dönemlerde ise Başkancı Rejimin seçim hileleri sistematik bir hal aldı. AKP, 31 Mart yerel seçimlerinde kaybettiği Van, Mardin, Dersim, Halfeti, Batman, Hakkari, vd. belediyelere, tıpkı yerel seçimlerde olduğu gibi kayyumla el koymuştur. Ama bununla da yetinmeyerek, kayyumu Batı illerine de taşımış, Esenyurt ve Şişli belediyelerine de bu yolla el koymuştur. Gaziosmanpaşa belediye başkanını uydurma suçlamalarla tutuklayıp, belediye meclisindeki çoğunluğa dayanarak bu belediyeye de el koymuştur. Beykoz’da belediye başkanının tahliyesi üzerinde de bir siyasi ipotek konulması anlamındadır. Yeniden Refah Partisi’nin pek çok belediye başkanı rüşvet ve tehditle satın alınmıştır. Netice, 31 Mart yerel seçimlerinde muhalefet partilerine oy veren milyonlarca seçmenin oyu çalınmıştır. Başkancı Rejim, AKP’nin çoğunluğu yitirmesi ile birlikte çekirdeğine büzüşmüş, Erdoğan’ı iktidarda tutmak için devletin ezici gücünü seçme ve seçilme hakkına yöneltmiştir.

Bu koşullar atlında, Erdoğan’ın 4. kez cumhurbaşkanlığına aday olabilmesi, anayasanın dönem sıralamasının ihmal edilebilmesi için bir yol aranıyor. AKP yöneticisi Ali İhsan Yavuz normal seçime bir hafta kala Meclis'in “seçimleri yenileme” kararı alması durumunda bile Erdoğan’ın 4. kere aday olabileceğini öne sürdü. Yani ne erken seçime yanaşacaklar ne de Erdoğan’ın adaylığından vazgeçecekler. Anayasaya karşı hile yoluyla Erdoğan’ı 4. kez aday yapmak için tüm sınırları son ana kadar zorlayacaklar.

Bütün devlet gücünü elinde yoğunlaştırıp bir kişinin üst üste aday olmasıyla, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir plebisite dönüşüyor. Çünkü elde ettiği devlet gücü ile bu kişi, tüm rakiplerini elimine edebilecek güce sahip. İşte İmamoğlu’nun tutuklanması; işte Özgür Özel’e yönelik tutuklanma tehditleri… İşte CHP’ye kayyum atama girişimleri… Etkin bir alternatifin olmadığı yerde, cumhurbaşkanlığı seçimleri bir onaylama mekanizmasına dönüşür ve anlamını yitirir. Erdoğan’ın yargı gücüyle siyaseti dizayn etme çabası, neticede başarızlığa mahkum olsa da, devasa ölçekte bir seçim hilesidir. En etkili seçim hilesi, seçimden önce yapılandır.