Enfekte olmuş medya

En büyük güvencemiz medyamızın gösterdiği performansta yatıyor. O kadar ki hükümetin açıkladığı negatif gelişmeleri dahi yayınlamaktan kaçınıyorlar.

Gezegenimiz 2000’li yıllara yaklaşırken "Kıyamet teorileri" kaleme alınıyordu. Ama 2019’un sonunda Çin’de ortaya çıkıp kısa sürede bütün dünyayı saracak Koronavirüs gibi bir salgın hastalığın bu kadar çabuk gelip büyük bir felakete sebep olacağını hiç kimse beklemiyordu.

Salgın hastalık bütün ülkeleri sarıp sarmalarken bir tek Türkiye’ye girmesine müsaade edilmedi. Ölenler oluyordu. Ama ölüm nedenleri zatürre olarak belirtilip sessizce gömülüyorlardı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her gün iftiharla açıklıyordu ki, bu belalı hastalık ülkemize girememiştir. Çok başarılı bir savunma sistemi vardı:

-Allah korusun!

Bunun bir adım ilerisi "Bir milletin iki devleti" olarak tanımlanan Türkmenistan'dan geldi:

-Türkmenistan sınırları içinde Koronavirüs yasaklandı!

Ancak bir Türk boyu bunu yapabilirdi. Türkmen hükümeti de şak diye yaptı!

Gazetelerde korona kelimesi yazılmayacak, televizyonlarda telaffuz edilmeyecek, sokakta da iki kişi kendi arasında konuşurken katiyen "Korona" demeyecekler.

Hayır! Şaka değil. Tamamen gerçek.

Türkiye henüz bu mertebeye yükselemedi. Ama umudu kesmemek gerek. Potansiyel fazlasıyla var.

En büyük güvencemiz ise medyamızın gösterdiği performansta yatıyor. O kadar ki hükümetin açıkladığı negatif gelişmeleri dahi yayınlamaktan kaçınıyorlar.

Çok büyük bir sorumluluk anlayışına sahipler. Hükümeti üzecek, kıracak, moralini bozacak, hizmet şevkini kıracak hiçbir gelişmeyi haber haline getirmiyorlar.

Koronavirüs insanlığı kırıp geçirmiyor mu? Geçiriyor. Onu da haber yapabiliyorlar. Ama yabancı ülkelerdeki yıkımlar üzerinden. İtalya korkunç, İspanya felaket, ABD ürpertici!

Peki ya Türkiye’de?

Dayanışma şenliği yaşanıyor. İnsanlar çok mutlu. Karantinada şüpheliler sağlıklı olarak bekliyorlar. Hükümete çok fazla güveniyorlar. Asgari ücretinin yarısını bağışlamak için çırpınıyorlar.

Hükümetin değerli bir aparatı olan gazeteler o kadar coşmuş hallerdeler ki, birinci sayfalarında hastalıktan ölenleri yazmayı unutuyorlar.

Bu önemli ayrıntıya kapılıp muhteşem başarıları gölgede bırakmamak gerekiyor.

Medya ağır sorumluluk altında kıvranmanın tarihe geçen kahramanlık destanını yazıyor.

Görmek gerekir!

Doktorların içinde bulunduğu koşulları, güzide medya katiyen duyurmuyordu. Gazete sayfalarında yer almıyor, ülke menfaati icabı olarak bunu yaptıklarına kendilerini inandırıyorlardı.

İlerde bu dönemin tarihe düşen iz düşümü mutlaka bir kenara yazılacaktır. Bulaşıcı hastalığın yarattığı tahribat, el yıkamakla geçmeyecek kadar kalıcı hatlar oluşturacaktır. Koronavirüse çok yakışan bir ismi de hakkıyla taşıyacaktır:

-Enfekte olmuş medya!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi