Erdoğan’ın Kürt politikası değişir mi?

Unutmaması gerekir ki bu ülkede Kürtleri kapsamayan, siyasal temsilcilerini dışlayan her yaklaşım ters tepmiştir ve nihayetinde o politikayı uygulayanın da sonunu getirmiştir.

Türkiye’nin en önemli meselelerinin başında Kürt meselesinin geldiği açık. Referandum sonrasında Kürt meselesinin yeniden gündeme gelmesinin, tartışılmasının nedeni hiç kuşku yok bu öneminden kaynaklanmaktadır. Hükümet yanlısı yazarlar da bunu biliyor ki Erdoğan’ın Kürt sorununda yeni dönemde izleyeceği yol haritası için çalışmaya başladığını yazıyorlar.

Ta 2013’ün başından beri tek işi hükümetin kulağına üflediklerini yazmak olan Abdülkadir Selvi başta olmak üzere hükümet yanlısı kalemlerin bazen birbirine zıt, bazen birbirini tamamlayan ilginç değerlendirmeleri var. Ancak Erdoğan’ın referandum sonrasında Kürtlere dönük ikili bir yol izleyeceğini, bir taraftan HDP ve DBP başta olmak üzere legal Kürt siyasetini etkisizleştirme adımlarını atmayı sürdüreceğini, PKK’ye dönük askeri operasyonları artıracağını, diğer taraftan da AKP’li Kürtlerden koruculara kadar sorunun çözümüyle zerre ilgisi olmayan bir kesimi ise Kürtlerin temsilcisi gibi allayıp pullayıp bunlarla sistem içi bir çözüm üreteceğini yazanlar ağırlıkta. Bu kalemlerin iddialarına göre, AKP’nin Kürtler arasında giderek artan gücü Erdoğan’ın uzun dönemdir dillendirdiği bu türden bir çözümü kolaylaştıran bir etkenmiş.

Erdoğan nasıl bir tutum geliştirir bilmiyoruz. MHP ve milliyetçi kanat ile ittifakını güçlendirerek Batı ile kavgasını sürdürür mü? Kürtlere dönük düşmanlık üreten, yakan, yıkan, katleden politikaları sürdürür mü? Yoksa 2002 – 2007 politikasına dönüş yapıp yeniden Batı ile ittifakı güçlendirip Kürt meselesinin çözümü başta olmak üzere tüm meselelerin çözümü için diyalog zemini mi arar? Cidden bilmiyoruz. Bunu bilmememizin bir nedeni elbet Erdoğan’ın pragmatist kişiliğidir. Pekala birbirinin zıddı olan her iki politikayı da gündemleştirecek bir Erdoğan var karşımızda. Ancak şu da var; hangi politikaya dönüş yaparsa yapsın Erdoğan artık eskisi kadar rahat ol(a)mayacak. Falcılığa gerek yok ama bu süreden sonra onun belirleyeni yalnız pragmatizmi değil aynı zamanda ‘korkuları’ da olacak, gibi görünüyor.

Sanırım bu ‘korkuları’ Erdoğan’ı yönlendirecek ve öncelikle tercih edeceği politika son birkaç yıldır sürdürdüğü kutuplaştırcı politika olacak. Toplumu özellikle de Kürtlere karşı kışkırtıp milliyetçiliği kullanmaktan vazgeçmeyecek. Başarabilirse, Kürt karşıtlığı üzerinden yürüttüğü politikalara Ergenekoncu ulusalcıların yanı sıra CHP’nin ulusalcılarını da çekmeye çalışacak. En azından en geç 2019’da, büyük olasılıkla da önümüzdeki 1 yıl içinde yapılacak seçimlere kadar halen uygulamakta olduğu politikayı terketmeyecek.

Bunun işaretleri de var. Örneğin Abdülkadir Selvi geçteğimiz günlerde kaleme aldığı yazısında dikkat çeken bir ayrıntıya yer verdi. Selvi’nin yazısından anlaşıldığı kadarıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu referandumdan sonra Erdoğan başkanlığındaki ilk kabine toplantısında Kürtlerdeki oy artışını HDP ve DBP’ye’ye dönük tutuklama ve engelleme siyaseti ile PKK’ye dönük askeri operasyonlara bağlıyor. Selvi’nin, Soylu’nun adını anarak verdiği bilgiye göre Kürtler bu politikanın devam etmesini istediği için referandumda ‘Evet’ oyu vermiş. Dolayısıyla HDP ve DBP başta olmak üzere legal Kürt siyasetine, PKK başta olmak üzere silahlı Kürt muhalefetine yönelik tüm operasyonları Kürtler bundan sonra da desteklermiş.

Aslında Kürtlerde bir oy artışı olmadığını, özellikle de HDP seçmeni Kürdün oyuna sahip çıktığını, partisinin zor koşullarına rağmen tercihini ‘Hayır’dan yana koyduğunu biliyoruz. Bölgeden ‘Evet’e kayan yüzde 10’luk oy artışının nedenlerini de biliyoruz. Referandumun sonucunu şaibeli hale getiren etkenlerden biri de bu oy artışına yol açan nedendir.

Erdoğan’ın, hükümetinin, bakanlarının mevcut şaibeden destek algısı yaratıp politika üretmesi bir yana daha fol yok folluk yokken birilerinin, özellikle de AKP’li Kürtlerin bu söyleme sarılması ilginç. Bir tek AKP’li Kürtler mi? Çok zayıf bir olasılık olarak Erdoğan’ın 2002 – 2007 politikasına dönüp yeniden diyalog yolunu zorlayacağını hayal edenler de var. Bir başka kesim ise nerden ve nasıl anlamışsa Erdoğan’ın Irak Kürdistanı Bölgesi’ne desteğinin olduğuna inanıyor. Bunlar, Kerkük’e asılan Kürdistan bayrağına bile tahammül edemeyen Erdoğan’ın Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığını destekleyeceğini de propaganda ediyor. Tabi böyle düşünenlerin önemli bir bölümü şartlanmış ve yeminli HDP muhalifi olduğu için olacak ki AKP’yi desteklemekte bir sakınca da görmüyor.

Tüm bu sözünü ettiklerim aynı zamanda Erdoğan’ın potansiyel ‘çözüm partnerleri’ olmaya aday kesimlerdir. Süleyman Soylu Erdoğan’ın emirlerini harfiyen yerine getirip Kürt siyasetinin temsilcilerini cezaevine gönderirken, bölge halkını zor yöntemleri ile denetim altına almaya çalışırken, bunlar da bir yandan HDP’nin özerklik talebini eleştirip diğer yandan da Erdoğan’ın kırıntıları ile tatmin olmayı topluma çözüm olarak satmayı deneyecekler, anlaşılan.

Bitirirken, bir kez daha hatırlatalım.

Erdoğan’ın sürdürdüğü politikalar onlarca kez denendi ve bu politikaları uygulayanların tümünün sonu hüsranla bitti. Erdoğan kutuplaştırıcı, ötekileştirici, milliyetçi, diyaloga kapalı, müzakereden uzak siyasetini sürdürmeye devam edebilir. Ancak unutmaması gerekir ki bu ülkede Kürtleri kapsamayan, siyasal temsilcilerini dışlayan her yaklaşım ters tepmiştir ve nihayetinde o politikayı uygulayanın da sonunu getirmiştir.

Hesap basit. Bu basit hesabı şişirme ve hileyle elde edilen %10’luk oya tahvil etmek için de kör, sağır ve dilsiz olmak gerekir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fehim Işık Arşivi