Erdoğan’ın Gazze’ye garantörlük önerisi

Erdoğan’ın garantörlük çağrısının muhatabının FKÖ dışındaki Hamas olduğu açıktır. Kısacası, Erdoğan Gazze’yi adeta ayrı bir entite gibi ele alırken, Arap ve İslam ülkeleri Hamas’ı FKÖ’ye katılmaya çağırarak Filistin ulusal birliğine vurgu yapmışlardır.

İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim saldırılarını bahane ederek, Filistin’e (ve ona destek verebilecek her aktöre) karşı açtığı savaş, tüm vahşetiyle sürüyor. ABD’nin açık, Rusya ve Çin’in ise zımni desteğini alan İsrail, Gazze’yi yok etmeye çalışıyor. Eş zamanlı olarak, Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da da yerleşimci terör grupları eliyle Filistin halkı üzerinde saldırılar yapılıyor.

Bu noktada AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye adına “tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi”, “Gazze’de de garantör devlet olabiliriz.” önerisini getirdi. Bu öneri, birçok yönüyle incelenmeyi gerekli kılmaktadır.

İlkin, Erdoğan’ın bu önerisinin Kıbrıs’la ve Kıbrıs’ta 1960’ta imzalanan üç taraflı garantörlük anlaşmalarıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu anlaşmalar, BM üyesi egemen bir devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunun bir parçasıydı. Türkiye, tıpkı diğer garantörler Yunanistan ve İngiltere gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bütününe garantör olmuştur. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğünü korumayı taahhüt etmişti.

Erdoğan’ın Gazze ile ilgili önerisi ise, sadece bir bölge ile ilgilidir, daha spesifik ifadeyle bir anklav (İng. enclave) ile ilgilidir. Erdoğan Türkiye askerinin Gazze’ye giderek güvenliği sağlamasını önermiştir. Burada Erdoğan’ın Filistin ulusal devletinin kurulmasından daha ziyade Gazze anklavında Hamas’ı yönetimde tutmakla ilgilendiği anlaşılmaktadır. Zira Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketinin bir parçası olup da Arap dünyasında iktidarda (daha doğrusu yönetimde) kalabilmiş yegâne güçtür.

Erdoğan’ın Gazze için yaptığı öneri, illa bir benzetme yapılacaksa, İdlîb Gerilimi Düşürme Bölgesi’ndeki modele daha çok benzemektedir. İdlîb’de de El-Kaide’ye bağlı “Kurtuluş Hükümeti”nin egemenliği altında bir anklav oluşmuş, bu bölge AKP’nin hatalı politikaları sonucunda Türkiye’nin askeri himayesi altına alınmıştır.

Gazze’de Türkiye’nin benzer bir “garantörlüğü”, öncelikle İsrail’in güvenliğinin sağlanmasını, yani Hamas’ın her türlü askeri saldırısının önlenmesini gerektirecektir. Aksi durumda, İsrail’in saldırılarına Türkiye askerleri de hedef olabilecektir. (Lübnan’daki BM Barış Gücü askerleri gibi.)

Ayrıca, Gazze’yi Filistin ulusal bütünlüğünden ayrı bir şehir devleti gibi ele alan bu öneri, Filistin ulusal birliğine de aykırıdır. Ancak İsrail’in kabul etmesi halinde gerçekleşebilecek bu önerinin, Gazze’nin tecrit durumunu daha da artıracağı açıktır.

Erdoğan’ın “Gazze’ye garantörlük” önerisini Riyad’daki Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı ortak zirvesinde yaptığı konuşmada dile getirmesi* dikkat çekicidir. Bu herhalde, önerinin yapısı itibariyle ancak ABD – İsrail – Türkiye üçleminde hayat bulabilecek bir öneri olduğunu teyit etmektedir.

Ayrıca Riyad Zirvesi’nde Arap ve İslam ülkeleri Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) “Filistin halkının tek meşru temsilcisi” olduğunu sonuç bildirgesinde ilan etmiş ve tüm Filistinli örgütleri “FKÖ çatısı altında birleşmeye” çağırmışlardır.*

Bu çağrının öncelikli muhatabının, FKÖ dışındaki Hamas olduğu açıktır. Kısacası, Erdoğan Gazze’yi adeta ayrı bir entite gibi ele alırken, Arap ve İslam ülkeleri Hamas’ı FKÖ’ye katılmaya çağırarak Filistin ulusal birliğine vurgu yapmışlardır.

Son olarak, Erdoğan’ın başlarda yaptığı “itidal” çağrılarının çok ötesine geçerek, açıkça Hamas’ın savunucusu konumuna yerleşmesi de, “Gazze’ye garantörlük” önerisini boşa düşüren bir diğer etken olmuştur.


Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi