Gönüllü sürgün ve 'gönüllü' soykırım

9 ay aç bıraktığı, 3 yıldır işkence ettiği Karabağ Ermenilerine, Ermenistan'a kaçarken su ve yiyecek veren Azerbaycan askerleri görüyoruz. Görüyoruz ve kaydediyoruz hafızamıza. "Hiçbir soykırım aynı şekilde tekrarlanmaz" demişler.

Kendi istekleriyle gittiler.

Hepimiz gördük. Hepimiz görüyoruz.

9 ay aç bıraktığı, 3 yıldır işkence ettiği Karabağ Ermenilerine, Ermenistan'a kaçarken su ve yiyecek veren Azerbaycan askerleri görüyoruz.

Daha birkaç ay önce Ermenistan'a gidip orada çıkabilecek olan toplumsal ayaklanmaları bastırmak için eğitim veren ABD askerleri görüyoruz.

Syunik sınırında temsilcilik açan, konsolos ve askeri ateşeler gönderen, mülteci dünyasının diktatörleri olmuş Avrupalıların, Ermenistan'a yardım gönderdiğini görüyoruz.

Görüyoruz ve kaydediyoruz hafızamıza...

"Hiçbir soykırım aynı şekilde tekrarlanmaz" demişler.

Bu soykırım da 1915'teki gibi olmayacaktı tabii ki.

Bu kez 'pamuklara' sarıp sürgüne yolladılar Karabağlı Ermenileri.

'pamuk' dediğime bakmayın. Psikolojik olarak sosyal medyada yaşanan linçler, halk içinde sürekli pompalanan nefret Ermenilerin Karabağ'da, Azerilerle aynı çatı altında yaşamasına zaten izin vermeyecekti.

Şimdiye kadar 70 binin üzerinde Ermeni topraklarından göç etti.

Zaten %99'u kalmak istemediğini söylemiş.

Bu gidişle kimse de kalmaz. Kalmasın zaten. Geride kalanları hayatları boyunca ikinci sınıf olacakları, her zaman ezilecekleri bir ülke bekliyor.

Türkiye'de 1923'ten sonra Ermeniler, Rumlar nasıl yaşadıysa öyle bir hayat.

Şimdi diyecekler ki Türkiye'de yaşayanların hayatı gayet iyi.

Ben de diyeceğim he!

Bugüne kadar yazdıklarımızı yazmamış, yaşadıklarımızı yaşamamış mı sayacağız?

Çok güzel günler bizi beklediği için 6-7 Eylül'ler yaşandı.

Çok güzel günler bizi beklediği için Varlık Vergisi yaşandı.

Ve hala da yaşanmaya devam ediyor.

Bir halkın yok oluşu sonrasında geride kalanların, psikolojik olarak kendini ikna edebilme ve yeni iktidara adapte etme yeteneği takdir edilesi bir yetenektir.

İşte bugün tarihi Ermeni topraklarında geride kalanların en büyük yeteneklerinden biri de budur.

Hayal değil ama 'umutlu' olmak gerekli ve zorunludur.

Türkiye'de yaşayan biriyle Avrupa'da yaşayan bir Türkiyeli arasındaki fark gibi. Avrupalı Türkiye'yi özler, ama asla gidip de yaşamak istemez. Ekonomik gücü ile kendi güvenliğini satın alabilecek durumda ise iş değişir. Ama o bile garanti değildir. Gün gelir, milyon dolarlarınız 5 para etmez.

GİT ÖL, GEL SEVEYİM

Ermenice bir söz vardır "Kna merir yegur sirem" (Git öl, gel seveyim ).

İşte öyle oluyor, 2023'te herkesin gözü önünde yaşanan Karabağ'daki etnik temizlik. Kimsenin bakmadığı, kimsenin görmediği, üç beş kasabada öldürdükleri de yanlarına kar kalıyor.

Bir Azeri asker online bir toplantıda Ermenilerin kulağını, kafasını, bacaklarını nasıl ayırıp hayvan kurban eder gibi farklı yerlere attıklarını ve cesetten nasıl kurtulduklarını anlatıyor. Ve tam o sırada twitter ve twich ve telegram kanalları bu söylemleri engelleyemiyor. O çok gelişmiş yapay zekalar barıştan konuşanların sosyal medya hesaplarını engellediği gibi bu vahşeti 'kahramanlık' olarak anlatanları engellemiyor.

Çünkü yatırım var o ülkede. Bizde ise yok.

Sanki son 100 yılda dünyaya yetiştirdiğimiz müzisyenler, mucitler yok sayılmış gibi, biz de yok sayılıyoruz.

Kendi istekleriyle gittiler.

Doğrudur. 108 yıl önce de kendi istekleriyle gitmişlerdi Ermeniler.

Rumlar da 20 dolar ve 20 kiloyla Yunanistan'a gönderilmedi aslında 'kendi istekleriyle' gittiler.

Doğrudur, bugünlerde doğum günü olan Gomidas kendi isteği ile gitti.

Tabii, Saroyan İngilizce yazdı çünkü aslında kendi isteğiyle Amerika'ya göç etmişti.

Kendi istekleri ile göç edenlerin listeleri böyle uzar gider.

Gidenlerin ellerine sıkıştırılan şekerlemeler hoş geldin çikolatası değil, yolluk aslında.

"ERMENİ SEVİCİ"

Tüm bu duygulardan arınmak çok zor bu günlerde. Bir yandan da trajikomik olaylara gülmemek elde değil. Türkiyeli 123 hak savunucusu olarak imza attığımız bir metinde, Karabağ'daki yerli halkın yerinden edilmemesi gerektiğine ve etnik temizliğe karşı olduğumuzu belirttiğimiz için bizleri hedefe koydular.

Memleketin haber önceliği sıralamasında ekonomik çöküş ve yolsuzluklar ile siyasi gerilimler arasında nasıl da gündemde yer buldu kendine bilinmez ama Ermeni deyince işler hep sarpa sarıyor. Tüm bu iç karartıcı haberler arasında biz barış çağrısında bulunanlara 'Ermeni sevici' diyen Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu, güldürdü beni. İmzacılar arasında kim var kim yok bakmadan, hepsinin vatandaşlıktan çıkarılmasını Bakanlar Kurulu'ndan talep eden bu derneğin, nefret suçuna teşvik eden basın açıklamasında biz Ermeni birkaç imzacı da Ermenilikten çıkarılmış olduk. Artık biz de Ermeni 'sevici'yiz...

Ne garip bir kaderimiz var. Avrupa'daki Ermeniler bana "Sen Türk müsün ki imzaladın" diyorlar; bu amcalar da bizim vatandaşlıktan çıkarılmamızı istemişler.

Bir daha da imzalamam.

Ermeni seviciyim ben.

Her gün etrafımızdan bir başka iğrenç Karabağ hikayesi dinlerken, akil düşünmeye zaman yaratabilmek çok zor. Bu açıdan Ermenistan'daki siyasetçilerin dediklerini her yönüyle dinleyip, doğru köşelerden doğru bağlantıları kurmak önemli. Batı'nın bu soykırımı nasıl izin verdiğini ve Ermenistan hükümetinin yol haritasını da sonraki yazıya bırakalım.

Yarın:: Zangezur : Doğu Ermenistan'ı Batı Ermenistan'a bağlayan yol.


Aris Nalcı: 1998'de Agos'ta, Hrant Dink ve arkadaşlarıyla çalışmaya başladı. Haber müdürlüğü, editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. İMC televizyonunda programlar sundu ve bir süre haber müdürlüğü görevini üstlendi. Aynı dönemde Türkiye'de azınlıklarla ilgili ilk program olan Gamurç - Köprü'nün editörlüğünü ve sunuculuğunu yaptı. Programa halen ARTI TV'de devam ediyor. Birçok sivil toplum örgütünde azınlık hakları ile ilgili çalışmalar yaptı, sergi ve raporlar hazırladı. 1965 kitabının editörlerinden biridir, Evrensel ve Kor yayınlarından çıkan Paramazlar adlı kitabın ise çevirmenidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aris Nalcı Arşivi