Mehmet Altan
Gülmeyi nasıl unuttuk?
Eskiden “basın” kelimesi yerine “matbuat” kelimesi kullanılırdı.
Matbûât, Arapça matbû kelimesinin çoğulu olup bir ülkede basılıp
yayımlanan her türlü ürünü ifade ederdi.
Ama daha ziyade süreli yayınlar, gazeteler ve dergiler için geçerli sayılırdı.
Türk Dil Kurumu, 1935 yılında yayınladığı Türkçeden Osmanlıcaya Cep
Kılavuzunda, matbuat yerine basın kelimesini karşılık olarak gösterdi.
Daha sonraları basın sözcüğünden medyaya geçildi.
xxxxxxx
Süreli yayınlar… Gazeteler… Dergiler…
Dergiler arasında en eskilerinden biri de mizah dergileriydi…
İlk mizah gazetesini, daha önce kadın dergileri nedeniyle söz ettiğim Terakki
Gazetesi, 1868’de Letaif-i Asar adıyla yayınladı.
Ama basın tarihi, ilk mizah gazetesi olarak Teodor Kasap’ın önce Fransızca ve Rumca çıkarmaya başladığı sonra 1869’da da Türkçe olarak yayınladığı Diyojen’i kabul eder.
Dünyada ilk çıkan mizah gazetesi ise 1830’da Fransa’da yayınlanan Caricature’dür.
xxxxxxx
Mizah Dergileri 1908’de, 2. Meşrutiyet Dönemi’nde bir patlama yaşar:
“Davul, Dalkavuk, Çekirge, Falaka, Boşboğaz, Eşref, Züğürt, Cadaloz, Adam sen de, Eşşek, Kibar, Malum, El üfürük, Karagöz, Püsküllü belâ, Curcuna, Coşkun kalemler, Yuha, Laklak ve Kalem.”
En popülerleri Kalem Dergisi’dir.
xxxxxxx
İkinci Meşrutiyet’ten 1950’lere mizah dergilerini geçenlerde kaybettiğimiz Hıfzı Topuz şöyle anlatır:
“Birinci Dünya Savaşı yıllarında Sedat Simavi, Hande’yi yayınlar (1916). Ama askere alınır o yıllarda, Hande’yi yaşatamaz. İki yıl sonra Diken’i çıkartır (1918). Diken o yılların en büyük mizah gazetesi olur. Sedat Simavi sonra, 1921’de Güleryüz’ü yayınlar. O da kendi döneminde çok etkisi olmuş bir mizah dergisidir.
Aydede’yi çıkartır bir yandan Refik Halit. Böyle bir dönemdir bu.
Sonra yeni mizah gazeteleri çıkmaya başlar. Yusuf Ziya Ortaç, Akbaba’yı kurar 1923’te. Papağan yayınlanır (1927), Burhan Cahit Morkaya, Köroğlu’nu kurar (1928), Sedat Simavi önce Karagöz’ü çıkartır (1935); ertesi yıl da Karikatür’ü.
İkinci Dünya Savaşından önce, savaş yıllarında ve hemen savaştan sonra Cumhuriyet yıllarının iki büyük mizah gazetesi vardır: Akbaba ile Karikatür. Birer okul olmuştur bunlar. Biri Cemal Nadir okuludur, öteki Ramiz okulu.
İkinci Dünya Savaşı sona erince mizah basınında yeni bir akımın başladığını görürüz. Sabahattin Ali ile Aziz Nesin, Markopaşa’yı çıkartırlar. Bu o zamana kadar hiç alışılmamış sosyal ve politik bir mizah türüdür. Halk tutar bunu. Markopaşa o döneme kadar eşi görülmemiş baskı sayısına ulaşır. Sabotajlar başlar. Sabahattin Ali ve Aziz Nesin tutuklanır. Dergi kapatılır.”
xxxxxx
“Türk mizah basınında son dönem 1950’lerde başlar. İlhan Selçuk’la Turhan Selçuk, 41 Buçuk’u çıkartırlar.
Sonra Tef yayınlanır, Dolmuş kurulur.
Bu yeni bir mizah ve karikatür anlayışıdır. Bunda hem modern karikatür anlayışı vardır hem de toplumsal eleştiri.
Aziz Nesin, İlhan Selçuk, Adnan Veli, Altan Erbulak toplumsal açıdan yapılan mizahın sayısız örneklerini verirler bu dönemde.”
xxxxxx
Son elli yılın doruklarından biri Oğuz Aral’ın yönetiminde çıkan Gırgır Dergisi’dir… 300 Bin tirajına ulaşır.
1972 yılında çıkmaya başlayan Gırgır’ı, Fırt, Çarşaf, Mikrop izler.
Avni, Dıgıl, Pişmiş Kelle, Hıbır, Leman ve Öküz ardından sökün eder.
1996 yılına gelindiğinde ise en popüler mizah dergisi yüz bine yaklaşan tirajıyla Leman’dır.
xxxxxx
Turgut Özal kendi karikatürlerini çizen karikatüristlerden orijinalleri toplar, oturduğu mekânın duvarlarına asardı.
AKP iktidarı ile bu iklim kaybolmaya başladı.
2004 yılında Musa Kart, Erdoğan’ın dava açtığı ilk karikatürist oldu.
Sonra arkası geldi…
xxxxxxx
2023 Türkiye’si şaka yapamayan, gülemeyen, kendisiyle dalga geçemeyen bir ülke haline geldi.
Gülememek, dalga geçememek, şakalaşamamak, mizahı dışlamak sağlıklı bir tutum değil.
Zaten sürekli övülmek istemek, şişinmek, abartılı propaganda peşinde koşmak da o sağlıksız tutumun bir uzantısı.
xxxxxxx
Nüfusunun yarısı 33 yaşın altındaki Türkiye’nin bugün mizah ile ilişkisi nedir?
Ülkeyi kahkahadan kırıp geçiren bir iklimden ne kadar söz edebiliriz ya da insanların elinden düşürmediği çok satışlı popüler mizah dergilerinden?
Galiba mizahtan kopmuş, soluklaşmış, gülmeyi unutmuş, doktor dövmekle övünen “asrın” ülkesine dönüştük.
Halbuki mizah yok ise toplum sağlığını yitirmiş demektir.
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.