Metin Yeğin
Hadi herkes diğerinin kıçını ısırmaya devam etsin
Kitap okuyordum, nehir kıyısında… Biraz ileride dünyayı değiştiren bir köprü vardı, Latin köprüsü. Geleceğin bir imparatorunu vurmuşlardı köprüde. Birinci dünya savaşı böyle çıkmıştı. Böyle yazardı tarih kitapları. Ancak imparatorlar, prensler, arada sırada kraliçeler filan ölünce tarih kitaplarına geçerlerdi zaten. Diğer ölüler sayıydı sadece, çok sıfırlı…
Brecht tarihten bahsederken “Sezar Galyalıları yendi. Ee… Tek başına mı yendi? Yanında bir aşçı olsun yok muydu?” diyordu. Ölünce de böyle oluyordu. Sezar ölüyordu, diğerleri; Galyalılar, Romalılar, aşçı, savaşçı, işçi, mesela rüya yorumcuları, ölü gömücüler, yakıcılar, büyücüler, köleler ve kadınlar, nasıl ki yaşarken yaşıyorlarsa öldüklerinde de öyle ölüyorlardı. En iyi ihtimalle sayıydılar.
Bir küçük çentik belki yıldız ışıklarında…
Bugün olsaydı, nasıl bilirdiniz, diye sorardı ölü yolculayıcıları, ‘iyi biliriz’ diye bağırırdık hep birlikte. Gerçekten ‘iyi biliriz’, biz de onlardanız çünkü. Küçük kesirli sayılar, bir daha hiçbir abaküste pek yer alamayacaklar, hiçlik ile aramızdaki mesafe emekli maaşı kadar, yanlış anlaşılmasın şikayet ettiğimden değil konum atıyorum yalnızca, kendi yerimizi bile, bulamıyoruz yoksa.
Küçük bir köprü bu ve bir veliaht vurmak zor olmamıştır herhalde. Güzel zamanlardı onlar, bir revolver yeterliydi bir imparator devirmeye ya da keskin bir kama, Sezar’ı öte tarafa göndermeye. Gavrilo Princip ya da Brütüs şanslı suikastçılardı. Zaman çok bozuldu artık.
-Bir arkadaşım var mesela, helikopter düşerse, başkanların, sultanların filan ölmeyeceği koltuklar çiziyor. Herkes ölüyor helikopterde, o koltuğa oturanlar hariç. Dedim ya zaman çok değişti-
Geçen yüzyılda, savaşı başlatan bu köprünün karşısında, Paris komününe katılan bir anarşist coğrafyacının kitabını okuyorum, sıcak bir kahve var yanında ve son zamanlarda, bizi anlatan bundan güzel bir şey okuduğumu hatırlamıyorum.
Eskimoların kızaklarında “Köpeklerin hepsinin ipleri bant halinde kızağa bağlıdır. Sürü köpeklerine vurması için kırbaç asla yeterince uzun olmaz. O halde, çabuk gitmek gerektiğinde ne yapılır? Sürücü çok sert ve güçlü bir şekilde son köpeğe kırbacıyla vurur.”[*] Bu onu hırçın, huysuz ve kötü yapar. - bu onun tutsaklık mesleğidir.- ve köpek yalnızca kendi başını belaya sokmaz, sadece kendisinin acı çekmesini istemez. Isırmak için geri dönemediğinden bir diş darbesiyle kendisine en yakın olan etten intikamını alır; arkasından kıçtan kıça, kıçtan kıça derken çok kısa bir zamanda hepsi de ısırılmış olur, kızak karda itiraz, karşı çıkmalar, homurdanmalar ve ulumalar arasında yol alıp gider.
Hadi herkes iş başına! Herkes diğerinin kıçını ısırmaya devam etsin. Bu kızak öyle yürüyor çünkü…
[*] Elie Reclus, “İlkel” Halklar, Çev. Buket Şahin, Aralık 2024, Hayalci Hücre Yayınları.
Metin Yeğin: Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; Gazeteduvar, dünyada, Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti.