Mehmet Altan
Hapishanede nasıl oy kullanılır?
Türkiye, genelde her zaman olduğu gibi siyasete ve özelde de pazar günü yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlenince, bir önceki seçimlerde Silivri’de hapiste olduğumu anımsadım.
Anayasa çiğnenerek tutuklanalı 21 ay olmuştu…
xxxxxx
Bir önceki seçimi anımsamak beni doğrudan Basın Tarihi ile irtibatladı.
Çünkü 15 Temmuz 2016 sonrasında Silivri, Türkiye’nin Basın Tarihi’nin ayrılmaz bir parçası haline geldi…
xxxxxx
Erdoğan, 15 Temmuz 2016 ertesi kendisine anayasaya uymayan bir statü belirleyince, Devlet Bahçeli de Erdoğan’ı anayasaya uymaya zorlamak yerine, anayasayı Erdoğan’a uydurmaya karar verdi…
Aslında 24 Haziran 2018 seçimlerinin, normal şartlarda 3 Kasım 2019'da yapılması öngörülüyordu.
Erkene alınmasının nedeni, Erdoğan ve Bahçeli'nin 2017 referandumda kabul gören anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi için daha fazla beklemek istememeleriydi.
xxxxxx
Seçim öncesi cezaevi yönetimine bir dilekçe yazdım…
Tutuklu olarak seçme hakkımı kullanmak istediğimi belirttim…
24 Haziran 2018 Haziran Pazar günü gardiyan eşliğinde Silivri Hapishanesi içinde bir salonda oyumu kullandım…
Oy verme işlemi sonrasında gardiyan eşliğinde hücreme döndüm.
xxxxxx
5 yıl önceki o seçimlerden anımsadıklarımdan biri de, Edirne’de tutuklu olan Selahattin Demirtaş’ın da Cumhurbaşkanı adayı olmasıydı.
Demirtaş’ın o zamanki adaylığından bu yana 5 yıl geçti, ilk tutukluluğundan bu yana ise 7 yıl…
AİHM kararına rağmen Demirtaş hala Edirne Cezaevi’nde…
xxxxxx
O seçimleri Erdoğan kazandı…
İlk ağızda anayasal düzen ve hukuk devleti yandı…
Aradan geçen zaman içinde de hukuk devleti tamamen sırra kadem bastı.
xxxxxx
Nasıl sırra kadem bastığını, “Basın Tarihi” bağlamında kendimden bir örnekle anlatayım.
Avukatımın istinaf başvurusunu inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 27 Haziran 2018 günü hazırladığı tensip zaptıyla Anayasa Mahkemesi kararından 5.5 ay sonra beni tahliye etti.
Ancak tahliye eden heyet sürüldü, anayasayı yok sayarak 5.5 ay boyunca hürriyetimi tehdit edenlerden biri Yargıtay’a üye atandı, diğerinin de maaşına zam yapıldı.
Hiç biri soruşturulmadı, HSK gerek görmedi.
xxxxxx
AYM’nin ve AİHM’in kararlarına rağmen İstanbul 26. Ağır Ceza’nın ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin muhterem üyeleri beni “ağırlaştırılmış müebbette” mahkûm etmekte beis görmedi…
Hukuku boğan yargı, cehenneme odun taşıyordu…
xxxxxx
Dosya Yargıtay’a gitti…
Yargıtay 16.Ceza Dairesi, 5 Temmuz 2019’da kararı bozdu.
41 sayfalık bozma kararından AİHM Kararlarına uyma mecburiyetine vurgu yapan bir cümleyi beraber okuyalım:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme’nin 46. Maddesi bağlamında, devletlerin taraf oldukları başvurulara ilişkin verilen AİHM kararlarıyla bağlı olma yükümlülüğü altına girdiğini vurgulamaktadır.”
xxxxxx
Bu cümlenin ardından gelen bir cümle daha var :
“AİHM’e göre bu, Mahkemenin bir ihlal bulduğunda davalı devletin sadece Sözleşme’nin 41. Maddesine göre hükmedilen tazminatı ödeme yükümlülüğünü değil,
bunun yanında AİHM tarafından bulunan ihlalin ortadan kaldırılması için iç hukukta bireysel ve/veya -gerekiyorsa- genel tedbirler alma ve başvurucuyu,
Sözleşme ihlal edilmemiş olsaydı bulunacağı duruma mümkün olan en yakın konuma getirecek şekilde ihlalin etkilerini telafi etme yükümlülüğünü de barındırmaktadır.”
(Del Rio Prada/İspanya & 137)
xxxxxx
Yargıtay’ın kararından bu yana 4 yıl geçti…
“Sözleşme ihlal edilmemiş olsaydı bulunacağı duruma mümkün olan en yakın konuma getirecek şekilde ihlalin etkilerini telafi etme yükümlülüğünü” ciddiye alan hiçbir mahkemeye rastlamadım…
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olması çoktan çöp oldu.
Hatta Yargıtay’ın bu hayati hukuksal vurgusu bir yana, hızlıca işleyeceğini düşündüğü tazminat süreci bile bitmiş değil…
xxxxxx
Anayasa…
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi..
Ve Yargıtay kararlarının siyasal iktidar ve siyasallaştırdığı yargı için bir kıymeti harbiyesi yok…
Hepsi insanları bunaltan ve bezdiren siyasal cehennemde gürül gürül yanmakta…
xxxxxx
İlk turda cehennemin kapıları kapanamadı.
Pazar günü yeniden sandık başında olacağız…
Cehennemin bir beş yıl daha bizi kavurmasını önlemek için son bir şans daha var…
O da Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi…
xxxxxx
Neyi oylayacağız, Silivri tarikiyle “Basın Tarihi” üzerinden bir kez daha bilelim istedim…
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı. 20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.