Hayat bayram olmasa

Silahlı mücadeleyi seçmiş olan dinsel kökenli siyasi yapılar, bayram namazlarında da "eylem koyma" dönemlerine girince, farklı mezheplerin camileri bombalanıp kurşunlanmaya başlandı.

İnsanların yaşayacağı en büyük mutluluk, huzur, neşe için eskiden hep böyle söylenirdi:

-Hayat bayram olsa!..

Bütün iyi dilekler "bayram tadında" dile biterdi.

20. Yüzyılın sonlarından itibaren özellikle dünyada Müslümanların topluca kutladıkları bayramlar, eski bayramlar ile kıyaslanamaz hale geldi.

Silahlı mücadeleyi seçmiş olan dinsel kökenli siyasi yapılar, bayram namazlarında da "eylem koyma" dönemlerine girince, farklı mezheplerin camileri bombalanıp kurşunlanmaya başlandı.

Bayramlar da bayram olmaktan çıktı.

Sözünü ettiğim gelişmeler en fazla Ortadoğu ülkelerinde yaşandı. Lübnan'da 1970'lerde Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında yaşanan silahlı çatışmalar, baskınlar, cephe savaşları, 1990'lar ve devamında 2000'li yıllarda Müslümanlar arasında sürdü.

Hele Irak'ın "koalisyon güçleri" adlı işgalciler sürüsü tarafından yağmalanması sonrasında bayramlar, hepten bayram olmaktan çıktılar.

Bayramların özünde olan, barış, kardeşlik, dostluk, karşılıklı saygı, sevgi gösterilmesi gibi geleneksel özellikler vahşi savaş koşullarının zalim gündemleri arasında yitip gitti.

Ortadoğu bölgesinde yer almasına karşın Türkiye böylesi bir cehennemin "uzak komşusu" olarak varlığını korumayı başardı.

Ne zamana kadar?

Siyasetin "başarılı amatörleri" ezici seçim zaferleriyle iktidara gelene kadar..!

Uluslararası desteği kendi özel kabiliyetleri varsayarak, Ortadoğu'nun alev çemberine gönüllü olarak dalmayı "vizyon" diye sundular. Kendilerini bile inandıramadılar.

Ahmet Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" adını verdiği dış politika eseri, önce kitap olarak basıldı, uygulaması ise değişik çaptaki skandallarla gündemden düştü. Bu zavallı teorinin mimarı da siyasetin içinde mi, dışında mı olduğunu anlamakta zorluk çekiliyor.

Türkiye artık bir Ortadoğu ülkesi olmanın bütün özelliklerine sahiptir. Bölgedeki bütün çatışmaların, savaşların, suikastların ortasında yer alıyor.

Henüz bir iç savaşın batağına düşmüş değildir. Ama iktidar partisine yakın yapılar, kişiler, kuruluşlar sıklıkla "silahlanmak" üzerine davetiyeler çıkartıyorlar. Sosyal medyada paylaştıkları videolarda pompalı tüfeklerin yetersizliğinden söz edip, yivli uzun namlulu silahlar için talepler ileri sürüyorlar.

Demokrasiyi daha iyi koruyacaklarını söylüyorlar!

Bu kafadakilerin anlaması gereken bir şey var: Demokrasiyi yivli silahlar değil, geniş özgürlükler korur!

Hepsini alt alta dizdikten sonra yazının başlığına dönebiliriz:

-Hayat bayram olmasa!      

Önceki ve Sonraki Yazılar
Nazım Alpman Arşivi