ayşe düzkan
hayır’ın da hayırlısı...
siyaset, hele de devrimci siyaset, harekete geçmiş insanları yönetecek araçları yaratmak değil, harekete geçmiş insanlar olmak anlamına geliyor. geçmişte de böyleydi, bugün çok daha fazla böyle.
ayşe düzkan
yok öyle bir şey. bütün hayır’lar eşit değerde, eşit ölçüde anlamlı çünkü hepsinin bir araya gelmesi hayırlı bir sonuca yol açacak.
daha önce yaptıklarımızdan farklı bir şey yapıyoruz. bir şeyi protesto etmiyoruz, bir şeye itiraz etmiyoruz; insanların kanaatlerini etkilemeye çalışıyoruz. şunu hatırlatmak isterim; hayatının merkezine siyaseti koymuş "solcu" için siyasal baskı, ifade özgürlüğü, gösteri yapabilme veya siyasi faaliyet yürütebilme imkânı birincil önem taşıyabilir. ama bugün türkiye’nin batısında yaşayan geniş yığınlar için emniyet, iş güvenliği, işsizlik ve ekonomik kriz en temel meseleleri teşkil ediyor. ülkenin her yerinde yaşayan kürtler ve kaderinin kürtlerle ortak olduğunun bilincindeki tüm türkiyeliler için de müzakere sürecinin rafa kaldırılması ve 7 haziran sonrası yaşananlar temel bir konu. birçok "hayır" çalışmasında, toplantısında çoğunluğu oluşturan ve akp’nin uygulamalarının en fazla etkilediği kadınlar için taciz, tecavüz suçu işleyen erkeklerin, genel olarak erkeklerin sırtının sıvazlanması, mahkemelerin açıkça suçlu erkeklerin tarafını tutması gibi uygulamalar; lgbti+’ler için de can güvenliği birinci planda. bütün bunların laiklikle bağını kuranlar da var tabii.
akp’nin yaptıkları yapacaklarının garantisi. işsiz sayısı 3.5 milyonu geçmiş, buna iş bulma umudunu kaybetmiş işsizler dahil değil, onlar da katıldığında rakam 6.5 milyonu buluyor. 2016 yılında dükkân kapatan esnaf sayısı 100 bini aşıyor. iktidar, iflas eden esnafa maaş gibi – vergilerle finanse edilen- vaat ve önerilerle bu insanların oylarını hayır’dan döndürmeye çalışıyor. haziran 2015 seçimlerinden beri gerçekleşen saldırılarda – beşi seçimden hemen önce diyarbakır’daki hdp mitinginde olmak üzere- 500’e yakın insan hayatını kaybetti. insanlarda büyük bir can korkusu var, akp kurmaylarıysa halkı silahlandırmaktan bahsediyor. öldürülen kadın ve trans sayısı ve oranıyla salıverilen kadın katili, kadın düşmanı sayısı her geçen gün artıyor, kadınlar kendilerini emniyette hissetmiyor. bütün bunlar, somut, açık herkesin yaşadığı gerçekler ve hayır’ın en güçlü gerekçeleri.
hayır’ın, kriminalize edilmesine karşı, sokaklarda, her yerde sık sık görülmesi çok önemli, şarkılarımız da bize güç veriyor. ama elimizdeki bu somut argümanları yeterince dillendirmiyoruz. şöyle bir nokta daha var; biz siyasal tercihlerimizi yolda gördüğümüz çıkartmalara, ünlülerin açıklamalarına, şarkılara göre yapmadıysak başkalarının da kararlarını daha somut gerekçelerle vermesi ihtimaline göre araçlar tercih etmeliyiz. gerçek bir demokraside yani herkesin bütün toplumsal gerçeklerden haberdar olduğu ve kararlarını buna göre verdiği toplumda da böyle olmaz mı.
hayır çıkarsa bahar gelmeyecek ama evet çıkarsa korktuğumuz her şey gerçekleşecek. uzun vadeli siyasal hedefleri olanlar için örgütlenmek tabii ki önemli ama o uzun vade, kısa vadede fazla uzak, başımızdaki bu büyük belayı defetme ihtimalini tehlikeye atmamayı gerektirecek kadar uzak. bu kampanya bir örgütlenme alanı değil çünkü örgütlenmek mutlaka başkalarıyla farkını ortaya koymayı içerir oysa burada en geniş kesimlerin zihniyetine seslenmeye çalışıyoruz, bu da daha kapsayıcı olmayı gerektiriyor.
siyaset, hele de devrimci siyaset, harekete geçmiş insanları yönetecek araçları yaratmak değil, harekete geçmiş insanlar olmak anlamına geliyor. geçmişte de böyleydi, bugün çok daha fazla böyle. çünkü "hayır" diyerek tek adamın iktidarına karşı çıkıyor ve kendi kendimizi yönetmenin yolunun açılmasını umuyoruz.