Mehmet Altan
İliştirilmiş gazeteciler
Geçen hafta da söylediğim gibi tarih 2023’e adım atınca ben de 2002 yılından çıkıp 2003 yılına konuk oldum.
Toplu bir resim çekmeye kalkar kalkmaz “ABD’nin Irak’a müdahalesi” yirmi yıl öncesinin en önemli olayı olarak ortaya çıktı.
“2003 yılına gelindiğinde Irak'a müdahale edecek askeri koalisyon oluşturuluyordu.
Mart 2003'te koalisyonda 49 ülke vardı. Bu koalisyonda bulunan ülkelerden Birleşik Krallık, Avustralya, Polonya, İspanya, Portekiz ve Danimarka işgal anında Irak'a Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte asker gönderecekti, bazı ülkelerse Bağdat ele geçirildikten sonra Irak'a asker göndererek koalisyona destek olacaklardı.”
***
“Güneyde Kuveyt'i kullanan Amerika Birleşik Devletleri, Irak'ın kuzeyi için de Türkiye'yi kullanmak istemiş; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleşen büyük tartışmalar sonucu 1 Mart tezkeresi geçmemiş ve NATO müttefiki olan Türkiye, bu işgal için topraklarının kullanılmasını reddetmişti.
ABD, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden aldığı bu cevap sonrası Kuzey Irak'a 173. Hava İndirme Tugayı'ndan birkaç bin paraşütçü indirmekle yetinmişti.
Oysaki Amerika Birleşik Devletleri'nin esas planı 15 bini aşkın piyadeyi Kuzey Irak'a indirmekti.”
***
Yukarda anlatılanlar askeri ve siyasi tarihi ilgilendiren olaylar… Ama o yıl “gazeteciliği” de çok ilgilendiren bir başka olay yaşandı…
Yeni bir kavram literatüre girdi: “İliştirilmiş gazeteci” kavramı.
1 Mart Tezkere süreci, medyada müthiş bir “iliştirilmiş gazeteci” polemiğine yol açtı…
Neydi iliştirilmiş gazetecilik?
“İliştirilmiş gazetecilik ya da embedded gazetecilik, savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp yansıtan muhabirler için kullanılan terimdir.”
***
2003’teki “iliştirilmiş gazeteci” polemiğinin detaylarına girmeyeceğim…
“Kim kime ne dedi, kim neyi savundu, kim ‘iliştirilmiş’ kim değil” bunlar ufak bir araştırmayla bile ortaya anında dökülüyor…
Sadece konuya ilişkin akademik bir araştırmadan çerçeveyi aktarmakla yetineceğim:
“İliştirilmiş gazetecilik II. Körfez Savaşı olarak adlandırabileceğimiz ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinin ardından Irak’ta uygulamaya sokulan bir gazetecilik stratejisidir.
Her ne kadar önceki savaşlarda benzer stratejiler kullanılmışsa da bu gazetecilik pratiğinin en etkin kullanım şekli bu savaşta gerçekleşmiştir. Bu sistemde öncelikli amaç enformasyonun kontrol altına alınmasıdır.
İliştirilmiş gazetecilik uygulaması bazı açılardan (habere yakın olma, askerler üzerinde denetim uygulayabilme, cepheden haber geçebilme şansı, vb.) daha etkin bir gazetecilik yapılabilmesine olanak sağlarken, özellikle de Amerikan emperyalizmine karşı tereddütlü ve edilgen tavrı nedeniyle sıklıkla eleştirilen bir gazetecilik pratiği olarak kabul edilmektedir.”
***
“Özellikle cephede ‘iliştirilmiş gazeteci’ olarak görev yapan muhabirler, konuya genellikle olumlu yönlerinden yaklaşıp, hem basın ortamındaki diğer olumsuzlukları da gündeme getirip, kendilerinin ‘suçlu veya alet edilen’ bir konumda olmadıklarının altını net bir şekilde çizmektedirler.
Bu gazeteciler iliştirilmiş gazetecilerin pek çok gerçeği kamuoyuna ilettiklerinden de dem vurarak bu uygulamanın yararlarına işaret etmektedirler.
Diğer taraftan pek çok gazeteci ve akademisyen ise muhabirlerle askerler arasındaki ‘yakın ve tartışılabilir’ ilişkiye dikkat çekmekte ve muhabirlerin çoklukla Amerikan askerleriyle bir özdeşleşme yaşayarak, haberle aralarında olması gereken ‘normal’ mesafenin çoklukla ihlal edildiğine dikkat çekmektedir.
Ayrıca imzalatılan sözleşmelerin de basın özgürlüğü açısından kabul edilemez bir sansür mekanizması olduğuna da dikkat çeken konunun muhalifleri, bu uygulama ile birlikte Amerikan emperyalizminin basın üzerindeki etkisinin daha da pekiştiğini ileri sürmektedirler.” (Öğr. Gör. Dr. Emel Arık- Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi- Akdeniz İletişim dergisi)
***
“İliştirilmiş gazeteciler” terimi, savaş ve sıcak çatışma alanlarında, çatışmanın bir tarafındaki askerlerle beraber hareket eden ve savaşı onların açısından görüp yansıtan muhabirler için kullanılan bir terim….
Savaşla ilgili bir kavram aslında… Ama günümüz Türkiye’sinde biz başka tür “iliştirilmiş gazeteciler” gördük.
15 Temmuz sonrası tüm çirkinlikleriyle “paraya ve iktidara iliştirilmiş” bir gazeteciler grubuyla karşılaştık…
Bunlar siyaseti “savaş”, yandaşı oldukları gücü de “ordu” gibi gören, karşıtlarını yok etmek isteyen, gerçekleri çarpıtan, yalan söyleyen, rahatlıkla iftira atan ve parayı hayatlarının pusulası yapan bir grup.
Gazeteciliği tümden bir yana bırakmışlar… Gerçeği yok sayıyorlar, o kadar yok sayıyorlar ki yalanlarını bir gerçeğin arkasına saklamaya bile çalışmıyorlar… Sadece yalan söylüyorlar ve bunu hep birlikte yapıyorlar.
Merak ettim, acaba ilerde basın tarihi “15 Temmuz Medyası”nı yazarken bu güruh için nasıl bir sıfat kullanacak?
Çıkara, paraya, pula, çakma statüye “iliştirilmiş” mi denecek?
Çünkü baktığınızda bunlar sadece “paraya iliştirilmiş” gözüküyorlar.
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.