Doğan Özgüden

Doğan Özgüden

İmamlar... İmamlar... Hangi imam kimin adamı?

Evet bugün Avrupa «casus Türk imamlar» skandalıyla sarsılıyor. Gülenciler Avı’nın başını çeken Halife’nin yakın geçmişine bakıp soruyoruz: İmamlar… İmamlar… Hangi imam kimin adamı?

Doğan ÖZGÜDEN

İmam denen kişi, ister inanalım ister inanmayalım, toplumsal yaşamımızın ayrılmaz bir parçası. Hele 1915 soykırımıyla başlayıp cumhuriyet döneminde de sürüp giden gayrimüslim kırımıyla Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde 99’u İslam ümmetinden sayılır olduysa ve de ülkede cami sayısı 90 bin’e yaklaştıysa, bu camilerde görevli  imamların toplumdaki yönlendirici rolü hiçbir şekilde gözardı edilemez.

Benim gibi ilkokulu köy okullarında okumuş olanlar, 40’lı yılların "laikçi" ortamında dahi imamların köy öğretmenleri karşısında nasıl bir karşı otorite olduğunu çok iyi anımsar… Mahmut Makal daha çok genç yaşta başını derde sokan ünlü Bizim Köy adlı kitabında bu yerel iktidar önderlik mücadelesini çok iyi anlatır.

Laikliğin nerdeyse islamofobi’yle özdeşleştirildiği AKP iktidarı döneminde, 6.5 Milyar TL’lık bütçesiyle 12 bakanlığın ve çoğu devlet kurumun toplam bütçesine fark atan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu imam ordusunu hiçbir denetim olmaksızın tamamen Tayyip’ın Türkiye’yi tek şef diktası altında bir islam cemahiriyesi yapma seferberliğinin mücahitleri olarak kullandığı herkesin malumu…

Türkiye’de böyle de, Türkiye’li göçmenlerin bulunduğu ülkelerde durum farklı mı?

Geçtiğimiz hafta Le Soir Gazetesi, Avrupa ülkelerinde görevli Türk imamların, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın emriyle nasıl yüz kızartıcı bir casusluk faaliyetine giriştiklerini, Gülenci olduğundan kuşkulandıkları kurumları, dernekleri, okulları, medyayı, işadamlarını ve kişileri nasıl jurnallediklerini belgeleriyle açıkladı

Hemen hatırlatayım ki, bugün islami cihad’ın Avrupa ülkelerindeki komuta merkezi olduğu ortaya çıkan Türk Diyanet Vakfı’nı kurup göçmenliğin başına bela eden Tayyip’li ya da Özal’lı yıllardan çok önce Kenan Evren’in başını çektiği 12 Eylül Cuntası’dır.

Her ne kadar 12 Eylül Darbesi’ne kadar olan dönemde Belçika’daki işçi ve öğrenci derneklerinin hemen hemen tamamı "konsolosluğun tanıdığı dernek" statüsü almak zorunda bırakılarak belli ölçüde kontrol altına tutulduysa da yeterli değildi.

Rejime karşı olmayan tüm örgütleri merkezi bir disipline bağlamak ve Türk lobisinin tabanını oluşturmak üzere Brüksel’deki büyükelçiliğin girişimiyle federasyon ya da konfederasyon türünden bir çatı örgütü oluşturmak üzere bir dizi toplantı düzenlenmişti. Bu girişimde başarıya ulaşılamayınca Cunta bu kez tıpkı Türkiye’de olduğu gibi islam kartına oynama kararı vermiş ve herşeyden önce camileri kontrol altına almak üzere TC Büyükelçisi’nin onursal, Din İşleri Müşaviri’nin örgütsel başkanlığında, bu malum Diyanet Vakfı’nı kurdurmuştu. Görünüşte din hizmetlerini koordine etmek ve camilere destek olmak iddiası taşıyan Diyanet Vakfı’nın asıl amacı tüm Türk derneklerinin Ankara rejimine biat etmesini, sol örgütlere, Ermeni, Yunan, Asuri ve Kürt diyasporalarına karşı mücadele vermesini sağlamaktı.

Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi, resmi törenler, Türkiye’den gelen "devlet büyükleri"nin dernek yöneticileriyle görüşmeleri, Türk lobisini yönlendirme toplantıları Diyanet Vakfı çatısı altında yapılmaya başlanmıştı. Belçika’nın yerel, bölgesel ve federal seçimlerinde de Türk Büyükelçiliği Türk asıllı seçmenleri ve adayları bu Diyanet Vakfı aracılığıyla yönlendirir oldu. En ilericileri de dahil Belçika siyasal partilerinin aday listelerine konulacak Türk kökenli adaylar Diyanet Vakfı disiplinine bağlı derneklerle pazarlıklar yapılarak belirlenmekte, bu adaylar daha sona yine Diyanet Vakfı merkezinde yapılan bir dizi açık ya da kapalı toplantıda Türk lobisinin çıkarları doğrultusunda görev yapmaya koşullandırılmaktaydı.

Bugün dünya medyasında kirli çamaşırları belgelerle ortaya dökülen TC Diyanet İşleri Başkanlığı ve de Belçika’daki Türk Diyanet Vakfı’nın bu ortak casusluk operasyonunun başını çeken de bu yapılanmanın has ürünü Prof. Dr. Halife Keskin…

Kendisi halen TC Diyaneti’nin Dış İlişkiler Genel Müdürü. Ancak bu göreve gelmeden önce 2014’e kadar tam altı yıl Belçika’daki Türk Diyanet Vakfı’nın başkanlığını ve Brüksel Türk Büyükelçiliği’nin din müşavirliği görevini yerine getirmişti.

İlginç olan nokta bugün Gülenciler Avı’nın başını çeken bu profesörün Belçika’da bulunduğu sırada Gülenciler’le içli dışlı olması… Tıpkı Tayyip ve tüm yalakalarının Gülen’i yıllarca baştacı ettikleri, üç kıtada islami fütuhatı Gülenci okullar, dernekler ve işadamları aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştıkları gibi…

Belçika’da Gülenci’lerin tepe örgütü yıllardır Belçika Aktif Dernekler Federasyonu (FEDACTIO)… Diyanet’in jurnallerinden ögrenildiği kadarıyla FEDACTIO'ya 60 kadar dernek üye durumda. Bunlar arasında Belçika İşadamları Derneği (BETİAD) başta olmak üzere kadın, gençlik, kültür sanat dernekleri var. Gülenci hareket Belçika’da ayrıca 12 şubesi olan 2 okulun sahibi.

Eğitim alanında Gülenciler’in en büyük başarısı ise hiç kuşkusuz Leuven Katolik Üniversitesi’nde bir «Fethullah Gülen» kürsüsü açtırmış olmaları…

Bu yapı tabii ki bir günde oluşmadı… Özellikle AKP iktidara geldikten sonra TC Büyükelçiliğinin desteğiyle dalbudak saldı. Gerek FEDACTIO’nun, gerekse ona bağlı dernek ve okulların düzenlediği tüm etkinliklerde, Belçika siyaset adamlarının yanısıra Türk diplomatları, Türk kökenli belediye yöneticileri, meclis üyeleri ve bittabi Türk lobisinin hizmetindeki Türkçe medyanın temsilcileri hazır bulunarak Gülenci hareketin başarılarına alkış tuttular. Ta ki Tayyip ve adamlarının yolsuzlukları açığa vuruluncaya kadar…

15 Temmuz sözümona darbe girişiminden sonra terör örgütü ilan edilen Gülenci hareketin Belçika’daki kuruluşları, üyeleri ve sempatizanlarının nasıl tehdit edildikleri, lokallerinin nasıl saldırıya uğradıkları ise bugün Belçika medyasının önemli haber konuları arasında…

Bugün casusluk görevi verilen imamlardan kaçı Gülenci hareketin adamıydı ya da sempatizanıydı ? Herhalde yakında onların isimleri de ifşa edilir.

Ama bir imam, hem de baş imam var ki, o da bu büyük tasfiye operasyonunu örgütleyen ve yöneten Prof. Dr. Halife Keskin… Belçika Diyanet Vakfı’nın başkanı ve de TC Büyükelçiliği’nin din müşaviri olduğu sırada, 29 Ağustos 2011’de bir Türkçe sitede yayınlanan haber ve fotoğraf herşeyi ortaya koyuyor.

Hazret FEDACTIO’nun iftar yemeğinde baş köşede… Aynı iftara katılıp Gülenci harekete övgüler düzenler arasında başka kimler yok ki?

Türk kökenli Belçika Devlet Bakanı Emir KIR, T.C. Brüksel Büyükelçilik Maslahatgüzarı Tufan Korkut, T.C. Brüksel Başkonsolosu Mehmet Poroy, Türk kökenli seçilmiş siyasetçilerden Veli Yüksel, Meryem Kaçar, Sait Köse, Havva Ardıçlık, Derya Alıç, Filiz Güleş, Halis Kökten, İbrahim Erkan, Abdurrahman Kaya, İlknur Cengiz, Belçika İslam Temsil Kurumu’ndan Coşkun Beyazgül ve Şemsettin Uğurlu, Milli Görüş’çü Belçika İslam Federasyonu Başkanı Zeki Bayraktar, Emirdağlılar Derneği Başkanı Metin Edeer, Belçika İslam Kültür Merkezi Birliği Başkanı Erdoğan Çelik ve daha da önemlisi Tayyipçi Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Başkanı Eşref Yağcıoğlu…

Evet bugün Avrupa «casus Türk imamlar» skandalıyla sarsılıyor.

Gülenciler Avı’nın başını çeken Halife’nin yakın geçmişine bakıp soruyoruz: İmamlar… İmamlar… Hangi imam kimin adamı?

 

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
Doğan Özgüden Arşivi